Küresel enerji gündeminde hareketlilik devam ediyor. Bu alanda dünyanın en etkili isimlerinden biri olan Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı Fatih Birol 2025 ve sonrası için global enerji sektörüne ilişkin öngörülerini Ekonomist’e anlattı. Fatih Birol, petrol piyasasında gelecek dönemde arzın talepten fazla olması nedeniyle fiyatların makul seviyede kalacağı görüşünde. Özellikle Katar ve ABD’deki sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) projelerinin devreye girmesiyle de doğal gaz piyasasında arz fazlası olacağını vurguluyor. Bu durumun Türkiye gibi enerji ithalatçısı ülkeler için olumlu bir gelişme olduğunu belirten Birol, son yıllarda elektrik üretiminde yenilenebilir enerjinin payının giderek artmasını Türkiye için büyük bir fırsat olarak değerlendirerek, Türkiye’de önümüzdeki dönemde yenilenebilir enerji alanında uluslararası yatırımların artabileceğini de düşünüyor.
Ekonomist Dergisi 22 Aralık-4 Ocak tarihli sayıdan
2025 yılından sonra enerji teknolojilerindeki hızlı büyüme ve bu alanda rekabetin yoğunlaşması nedeniyle ülkelerin ticari tedbirler alabileceğine ve bu durumun ‘dünya ticaret savaşlarının’ başlangıcı olabileceğine de değinen Birol “Öte yandan nükleer de önemli bir gündem. Birçok ülkede nükleere dönüş var. Bunun altında yatan nedenlere bakıldığında ise; yapay zeka için data merkezlerinin kesintisiz enerjiye ihtiyacı olmasını da gösterebiliriz. 2025 yılında dünyadaki nükleer üretiminin tarihi bir zirve yapacağını öngörüyorum” diye anlatıyor. Birol, sorularımızı şöyle yanıtladı:
“2025 yılından sonra enerji teknolojilerindeki hızlı büyüme ve bu alanda rekabetin yoğunlaşması nedeniyle ülkeler, ticari tedbirler alabilir. Bu durum ‘dünya ticaret savaşları’nın başlangıcı olabilir.”
2025 ve sonrası için küresel enerji piyasalarında en büyük zorluklar neler olacak?
2025 yılında esasında eğer jeopolitik gelişmeleri bir yana bırakırsanız, çok büyük jeopolitik gerilimler ve ülkeler arasında siyasi iç çekişmeler ve savaş benzeri gerilimler olmaz ise aslında uluslararası petrol ve doğalgaz fiyatlarının makul seviyelerde seyredebileceğini düşünüyorum.
Peki bunu neye bağlıyorsunuz?
Bunun nedeni şu; petrol talebindeki büyümede ciddi bir yavaşlama var. Esas itibariyle Çin ekonomisinin zayıflamasıyla birlikte gelen bir yavaşlama. Diğer yandan ABD, Kanada, Brezilya ve Guyana’dan yüksek miktarda petrol üretimi geliyor. Ciddi bir artış var. Bu, şu anda Ortadoğu’daki bu kadar büyük gerilimler olmasına rağmen fiyatların hala 70 dolarda kalmasına neden oluyor. Bizim daha önce öngördüğümüz gibi… Geçmişte hatırlanacaktır, Ortadoğu’daki bu gerilimlerin 10’da 1’i olduğu zaman petrol fiyatları üç haneli rakamlara gidiyordu. Ama talepteki büyümedeki zayıflama ve Amerika kıtasında üretimin hızlı bir şekilde artması, fiyatların bu seviyede kalmasına neden oluyor.
2025 yılında da bu seviyede devam eder mi petrol fiyatları?
Şunu özellikle belirtmek gerekir ki; fiyatlar eğer politik bazı gelişmeler olmazsa bu seviyede kalır.
Doğal gaz tarafında fiyatlar ne seviyede seyredecek?
Doğal gazda da 2025 sonu ve 2027’ye devam edecek şekilde yeni bir LNG dalgası geleceğini görüyoruz. Özellikle ABD ve Katar’dan gelecek. Önümüzdeki üç yıl içinde piyasalara yaklaşık 150 milyar metreküplük LNG girişi olması bekleniyor. Bu da doğalgaz piyasalarına değişim getirecek. Şimdiye kadar satıcıların piyasası olan doğalgaz piyasalarının bu yılın sonuna doğru, özellikle de 2026’ya doğru, alıcıların ellerinin güçlü olduğu bir piyasaya dönecek. Bu da fiyatları makul seviyelerde tutabilecek. Yani Türkiye için önemli olan petrol ve doğalgaz fiyatlarında çok ciddi politik ve jeopolitik gelişmeler olmazsa böyle bir şey bekliyoruz.
2025 yılında dünyada ticaret savaşlarının yaşanacağını da öngörüyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız?
Evet, böyle bir öngörüm var. Enerji piyasalarını, enerjideki gelişmeleri tartışırken yeni bir kavramın giderek daha fazla gündeme geleceğini de düşünüyorum. O da ilave vergiler. Ülkeler arasındaki kendi, yerli piyasalarını korumak için ilave vergiler gündeme gelecek. Bu, ticaret savaşlarına dönüşebilir. Avrupa, Çin, ABD, Hindistan, Ortadoğu, Kanada neler uygulayacaklar, bunu da görmek lazım. 2025’te bu durum, sık sık telaffuz edeceğimiz konulardan olabilir. Bir anlamda enerji teknolojilerindeki hızlı büyüme ve bu alanda rekabetin yoğunlaşması nedeniyle ülkeler ticari tedbirler alabilecekler. Özellikle temiz enerji yatırımlarında ciddi bir rekabetin ortaya çıkacağı öngörülüyor. Bu süreçte ülkelerin enerji politikalarının sanayi ve ticaret ile uyumlu olması gerekiyor.
Türkiye’nin yenilenebilir enerjideki karnesini ve geleceğini nasıl okuyorsunuz?
Son yıllarda dünya genelinde elektrik talebi diğer enerji kaynaklarından daha hızlı büyüyor. Önümüzdeki 10 yılda elektrik talebi daha da hızlanacak. Dünya genelinde kurulan elektrik santrallerinin yüzde 85’i yenilenebilir. Elektrik üretiminde yenilenebilir enerjinin payının giderek artması, Türkiye için de büyük bir fırsat. Türkiye’nin hem güneş hem de rüzgar enerjisi alanında attığı adımlar çok büyük adımlar. Hatta bunlar için ‘dev adımlar’ diyebilirim. Ama buna rağmen hala kullanabileceğimiz muazzam bir potansiyelimiz var. Burada önemli olan, rüzgar ve güneşte doğal bir potansiyelinizin olması. Artı yatırım bulmanız da gerekiyor. Yatırım bulmanız için de yurtiçi sermayenin dışında yurtdışı sermayenin de güneş ve rüzgarla buluşması gerekiyor. Bunun için de bence önemli adımlar atılıyor. Yakında Türkiye’ye bu konuda gelecek yatırımların artabileceğini düşünüyorum.
“Nükleer üretim 2025’te tarihi zirve yapacak”
“Nükleer enerjiye güçlü bir geri dönüş var. Bu üç şekilde tezahür ediyor: Birincisi, şu anda nükleer santrali olan birçok ülke mevcut nükleer santrallerinin ömrünü uzatmak için ciddi yatırımlar yapıyor. ABD de, Japonya da, Avrupa da ciddi yatırımlar yapıyor bu yönde. Ayrıca birçok ülke ilk nükleer santralini kurma aşamasına geldi. Türkiye, Polonya, Asya ve Ortadoğu’da bazı ülkeler bu süreçte. Son olarak da ‘küçük modüler reaktör’ dediğimiz reaktörler yeni bir teknoloji olarak öne çıkıyor. Bunlara çok yoğun bir talep var. Nükleere olan talep artışının altında yatan nedenlere bakıldığında ise; yapay zeka için data merkezlerinin kesintisiz enerjiye ihtiyacı olmasını gösterebiliriz. Hem mevcut nükleer santrallerin yaşam sürelerinin uzatılması, hem yeni nükleer santrallerin kurulması hem de küçük modüler nükleer reaktörlerin gündeme gelmesi nükleerin üç yıl önce vurgu yaptığımız gibi çok güçlü bir şekilde geldiğinin bir göstergesi. Ben 2025 yılında dünyadaki nükleer üretiminin tarihi bir zirve yapacağını öngörüyorum.”