Paylaşım mı, diyalog mu?

05 Aralık 2016
tyesıl
Geçen hafta bu köşeyi “Dalgalanmanın az olduğu bir hafta diliyorum” diyerek bitirdim! Lakin piyasa oyuncuları, ne siyasileri, ne danışmanları ne de benim dileğimi dinlemedi! Döviz kurları, yapılan açıklamalara nazire yaparcasına yeni rekorlara imza attı.

TALAT YEŞİLOĞLU
tyesil@ekonomist.com.tr

Kurlarda yükselişin ekonomiye nasıl bir fatura çıkaracağını, Orhan’ın ‘Gösterge’ sayfasında okuyabilirsiniz. Geçmiş örnekleri ve verileri analiz ederek bir sayfaya sığdırılan özet bir analizle, ekonomiye ilişkin olası sonuçları tahmin edebilirsiniz.

Tablo değişebilir mi? Tamamen değişmeyebilir ama en azından hasarın kontrol edilebileceği görüşündeyim. Birebir benzetme yapmak istemem ama 1994 ve 2001’deki krizlerin piyasaları nasıl kavurduğunu, hatalı, inada dayalı politikaların ekonomiye nasıl büyük darbeler vurduğunu gazeteci olarak haberleştirdim. Vatandaş olarak da acı faturaları ödeyenler grubunda yer aldım.

Geçen haftaki dalgalanmalarda gördük ki, tek taraflı paylaşımlar artık çözüm olmaktan çıktı, kitlelere yol gösterme özelliğini kaybetti. Ne günlük konuşmalar ne de sosyal medyadaki paylaşımlar, piyasa oyuncularının karar süreçlerini etkilemiyor. Belki de “Olumsuz etkiliyor” demek daha doğru olur. Rakamlar ortada...

Çözüm? Tabii ki diyalog. 15 Temmuz’daki kanlı kalkışmadan bu yana yaşadıklarımızı lütfen bir anımsayalım. Demokrasiye sahip çıkmak için tankın altına yatan, kurşunlara meydan okuyan, demokrasiyi korumak için sokaklara dökülen kitle, Batılı ülkeler tarafından maalesef beklenen takdiri göremedi.

Bence bu tutum, demokratik değerlerin savunucusu ülkeler için ‘utanç’ olarak anılacak. Nitekim AB ile gerilen ilişkilerde bazı yöneticilerin mesajlarında pişmanlık belirtileri görülüyor. Modern dünyanın bu ayıbına karşılık, bizlerin diyalog şeklimizde de bir eksiklik olamaz mı? En azından tartışmayı hak eden bir konu olduğu görüşündeyim.

Bir diğer konu da diyalogla ortak akılda buluşma. Cuma günkü CEO Club toplantısında Zorlu Holding’in CEO’su Ömer Yüngül’ün dediği gibi, ‘Birbirimize Güven Endeksi’nde çok gerideyiz. Bu endeksi mutlaka ama mutlaka yükseltmenin yollarını bulmamız gerekiyor.

Ama tek taraflı paylaşımlarla değil, diyalogla... Başbakan Binali Yıldırım’ın iş dünyasıyla diyaloga girmesini önemsiyorum ama yetersiz bulduğumu aktarmak isterim. Önerim, iş dünyasındaki entelektüel sermayenin farkına varalım ve katkı isteyelim.

Türkiye’de büyümenin dinamiklerini değiştirmeye aday bir yapı var. İnsan kaynağı, girişimcilik kültürü, zor zamanlarda hızlı ve pratik çözümler bulma konusunda maharetimiz var. Nitekim Gözde’nin hazırladığı haberde göreceğiniz gibi, bine yakın melek yatırımcı, kişisel veya üye oldukları ağlar aracılığıyla, farklı fikirlere milyonlarca lirayı akıtmaktan çekinmiyor.

Bu ekosistem hızla büyüyor. Sahip çıkalım ve Türkiye’nin büyüme dinamiklerine pozitif katkı yapacak sisteme destek olalım. Diyaloğu ihmal etmeden.

Pozitif mesajların egemen olduğu bir hafta diliyorum.