Rusya’ya ait savaş uçağının düşürülmesi, terör saldırıları ve 15 Temmuz gecesi haince gerçekleştirilmeye çalışılan darbe…
TALAT YEŞİLOĞLU
tyesil@ekonomist.com.tr
Ekonomiye ciddi bir darbe vurdu. Özellikle de turizm sektörüne… Doğal olarak turizm sektörü 2016’da hem doluluk hem de oda fiyatlarında dip yaptı.
2017’den itibaren de toparlanmaya çalışıyor. Odaların boş kalmaması için hızla düşürülen fiyatlar, doğal olarak aynı tempoda yükseltilemedi. Ama istikrarlı bir yükseliş olduğunu gözlemliyoruz.
Hem turizmciler hem de raporlar bu eğilimi doğruluyor. Son üç yıldır,ekonomide düzenli bir şekilde büyüyen, gelirlerini artıran kaç sektör vardır? Turizm dışında hangi sektörleri sayacaksınız? Galiba yok gibi…
Turizm dünyasının, ekonomide ‘yükselenler’ liginde lider olmasının getirdiği avantajı kullandığı pek söylenemez.
Geçen yıl kazandıklarının bir bölümünü, tesislerinin kiralama süresini uzatmak ve imar affından yararlanmak için ‘Merkezi Bütçe’ye aktardı.
Bu yıl da yeni vergilerle karşılaştı. Aslında, başta İstanbul ve çevresinde olmak üzere, ciddi yeni yatırımlar yapıldı. Örneğin sadece Yalova’da üç yeni büyük 5 yıldızlı otel açıldı. Ege Bölgesi’nde açılan butik otellerin sayısı artıyor.
Tabii, bu yatırımlar için iş insanlarını cesaretlendiren en temel gelişme, dolulukların artması ve oda gelirlerindeki yükseliş.
Kullandığı krediler yüzünden üç yıl önce ‘batak sektör’ olarak görülen turizm, bugün kredibilitesi yüksek sektörler arasında ilk sıralarda.
Nedeni belli…
Gelen turist sayısı artıyor, doluluk ve oda fiyatları yükseliyor. Ya madalyonun öteki yüzü ne gösteriyor?
Levent’in hazırladığı kapak haberinde okuyacağınız gibi, gelen turist sayısında sürekli bir artış var. Ama kişi başına gelirde hala 2014 rakamlarına yaklaşamadık.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine bakıldığında, son beş yılda turist başına gelirde bir türlü ivmeyi tersine çeviremediğimiz görülüyor.
Hedef 2020’de, 800 dolarlardan 600’lere düşen rakamı, 700 doların üzerine taşıyabilmek. Mümkün mü? Tabii ki mümkün…
Nasıl mı? Bunun sadece yeni otelleri hizmete almakla olmayacağını artık öğrenmiş olmamız gerekiyor. Otellerimizin yeni olduğunu biliyoruz.
Hizmet kalitesi de yüksek. Mutfağımız da güçlü. Anadolu zaten tarih fışkırıyor. İtalya’dan daha fazla Roma, Yunanistan’dan daha fazla Yunan antik kentine ev sahipliği yapıyoruz.
İyi de sorun nerede? Yakın bir dostumun ifade ettiği gibi, kentlerimizi ‘5 yıldızlı’ bir hale getirme konusunda becerimiz yeterli değil. Bunun güzel bir örneğini Hüseyin Baraner ifade etti.
Antalya, duyarlı turistlere kulak vermezse, ev sahipliği yaptığı otellerdeki yıldızlar her geçen yıl pırıltısını kaybedecek. İstanbul da bu riski taşıyor, çevre duyarlılığı taşıyan diğer turizm merkezleri de…
Beton dikmekle, çevre kirliliğine, plastiğe karşı duyarsız kalarak, turizm büyümeyecek. Bundan emin olabilirsiniz.
Sağlıklı kentleşmenin konuşulduğu bir hafta diliyorum…