TALAT YEŞİLOĞLU
tyesil@ekonomist.com.tr
Bu sayımızda yer verdiğimiz iki röportajdaki şirketlerin ortak özelliği de yurtdışında hızlı bir büyüme temposuna sahip olmaları. Biri Yıldızlar Yatırım Holding, öteki de Tay Group. Her biri önümüzdeki yıllar için milyar Euro'lara yakın yatırım bütçelerine sahipler.
Balkanlar, Kuzey Afrika, Rusya, Orta Avrupa'da kurdukları üretim merkezleriyle dünyanın her bölgesine ulaşma hedefindeler. Rakiplerinin gerisinde kalmadan, 'vergilerin, serbest ticaret anlaşmalarının getirdiği dezavantajlara takılmadan, rakipleriyle eşit koşullarda rekabet edebilmek için.
Üretim, kalite sorunları yok ama enerjilerini tarife dışı kurallarla harcamak istemiyorlar. Geçen hafta yer verdiğimiz gibi, Türk şirketleri son 10 yılda 300'ü aşkın satın alma için 25 milyar doları aşan tutarda yatırım yaptı. Yapmaya da devam ediyorlar. Satış ve yatırım bütçelerini büyüterek, daha da agresifleşerek...
İyi de satış, yatırım, kâr, ciro, ihracat rakamları büyüyor da, bu organizasyonları kim yönetecek? Giriş röportajında okuyacağınız gibi, Hakkı Yıldız'ın sözlerinden kısa bir alıntı yapmak istiyorum: "Büyüdükçe yetenek ihtiyacı doğuyor. Bu büyümenin arkasından insan kaynaklarının yetişmediğini gördük."
İnsan kaynağı sıkıntımız var mı? Sadece bizim değil, dünyanın önde gelen bütün şirketlerinin gündemlerinin ilk sıralarında 'yetenek yönetimi' var. Şirketler, gruplar, genç yetenekleri kurumlarına kazandırmak, deneyimli kadrolarla rakiplerinin önüne geçmek için doğru ve etkin strateji arayışında. Hakkını verelim, Türk şirketleri de bu konuda epey mesafe kat etti. Ancak, yabancıların bu alanda Türk şirketlerine göre daha önde olduğu görülüyor.
Yabancı devlerin tepelerindeki Türk kökenli yöneticilerin sayısı artıyor. Üstelik dikkat çekici bir şekilde. Bazıları yurtdışındaki merkezlere yerleşiyor veya yerleşmek zorunda kalıyor.
En taze örneklerinden birisi de Franke'de iki numaralı koltuğa oturan ve bu görev için İsviçre'nin Zürih kentine taşınmak zorunda kalan Özgen Özkan olarak gösterilebilir. Özkan, iki ay öncesine kadar Türki Cumhuriyetler'den Kuzey Afrika ve Ortadoğu'ya kadar olan bölgedeki iki haneli sayıdaki ülkeyi İstanbul'dan yönetiyordu.
Fatoş'un kapak haberinde okuyacağınız gibi, dünyanın dev kuruluşlarında çok sayıda ülkenin sorumluluğunu İstanbul'dan yönetenlerin sayısı hiç de az değil. Ülke sorumluları kadar, yatay organizasyonlarda çok sayıda ülkenin birimlerini yöneten profesyonellerin sayısı hızla artıyor.
Diyorum ki, belirsizlik, kriz, kaos yönetiminde 'üstün' yetenekli olan insan kaynağı zenginliğimizin farkına varalım. Unutmayalım ki, doğal kaynaklarla değil, insan zenginliğimizle kalkınacağız. Yetenekler gözümüzün önünde, yeter ki, biz onları daha iyi görelim...
Türkiye'nin önünü açacak projelerin tartışıldığı bir hafta diliyorum.