1.Asgari ücretin tanımı, kapsamı ve komisyon çalışmaları
İş Kanunu’nda asgari ücret tanımlanmamıştır. Asgari ücret Yönetmeliği’nin 4/d maddesinde ise; "İşçilere normal bir çalışma günü karşılığı ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücreti” olarak tanımlanmıştır. Bu tanım dikkate aldığında asgari ücretin işçinin zorunlu ihtiyaçlarını karşılaması, ona asgari bir yaşam düzeyi sağlaması, işverenlerin de bu tutarın altında ücret ödeyememesi gibi bir olguyla karşılaşmaktayız.
Asgari ücretin kimleri kapsadığı ile ilgili olarak 4857 sayılı İş Kanunu’nun 39 uncu maddesine baktığımızda; asgari ücret; “İş sözleşmesi ile çalışan ve bu Kanunun kapsamında olan veya olmayan her türlü işçinin ekonomik ve sosyal durumlarının düzenlenmesi için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca Asgari Ücret Tespit Komisyonu aracılığı ile ücretlerin asgari sınırları en geç iki yılda bir belirlenir” denilmiştir. Böylece sadece İş Kanunu kapsamında olanlara değil, deniz-basın İş kanunları ile Borçlar Kanunu’na tabi olarak çalışan işçilere de ödenecek ücret asgari ücretin altında olamaz.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu, asgari ücreti bütün iş kollarını kapsayacak şekilde belirler. Komisyon, ücretin belirlenmesinde; ülkenin içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik durumu, ücretliler geçinme indekslerini, bu indeksler yoksa geçinme indekslerini, fiilen ödenmekte olan ücretlerin genel durumunu ve geçim şartlarını göz önünde bulundurur. Komisyon kararları kesin olup, kararlar Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmektedir.
2-Asgari ücretin tespitinde göz önünde tutulacak hususlar
Asgari ücret, bütün iş kollarını kapsayacak şekilde belirlenmektedir. Yani iş kollarına, bölgelere, işçinin yaşına göre ayrım yapılmaksızın ülke düzeyinde belirlenmektedir. Linyit-taşkömürü çıkarılan işyerlerinde, yer altında çalışan işçilere ödenecek asgari ücret ise normal asgari ücretin iki katından az olamamaktadır.
Uzun dönemden beri hem literatürde hem de işçi sendikaları tarafından dile getirilen bir husus da asgari ücretin tespitinde çalışanların geçim şartlarının dikkate alınması gerektiği ve bu nedenle tek işçinin değil aile ihtiyaçlarının da göz önüne alınması gerektiği savıdır. Maalesef ülkemizde asgari ücret hesaplamalarında tek işçi dikkate alınmaktadır. Oysa yüksek bir işsizlik oranı olan ve ailenin tüm fertlerinin iş hayatında olmadığı ülkemizde asgari ücretin tespiti sırasında bu hususların da dikkate alınması gerekmektedir. Yoksa tek kişi için belirlenen bir asgari ücret çalışmayan eş ve iki çocuk var ise 4 kişi için tüketim konusu olmakta ve yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle asgari ücretin tek kişi için tespitinden sonra aile durumlarına göre kişilere vergiden istisna ek bir kazanç tesis edilmesi yerinde olacaktır.
3-Asgari ücret kararlarının hukuki sonucu
- İşçilere belirlenen asgari ücretten düşük ücret ödenemez. İş akitlerine ve toplu iş sözleşmelerine bunun aksine hükümler konamaz, konulsa bile geçerli olmaz. Belirlenen asgari ücreti ödemeyen veya eksik ödeyen işveren vekiline idari para cezası uygulanmaktadır.
- Asgari ücretin altında ücret olmaz ancak bu tutarın üzerinde ücret belirlenmesinde bir engel yoktur. Bizim iş piyasamızda maalesef asgari ücret bir anlamda kıdemi, yaptığı işin kalitesi, eğitimi gibi kriterler dikkate alınmadan tek bir ücret olarak her işçiye önerilen bir temel ücret niteliği kazanmıştır.
- En az 10 işçi çalışan işyerlerinde yapılan araştırmalarda asgari ücretle çalışan oranları Türkiye’de %38 , Fransa 8.4, İngiltere 3.5, Romanya 15.7, Yunanistan 7.7. ve Belçika 0.4 olarak ölçülmüştür. Ülkemizdeki yüksek kayıt dışılık ve 10 işçiden az işçi çalıştıran işyerlerinin sayısının fazlalığı dikkate alındığında asgari ücretle çalışma oranının çok daha yüksek olduğu düşünülmektedir.
- Asgari ücretin ödenmesinde işveren tarafından işçiye ödenen ek ücretler ve sosyal yardımlar dikkate alınmaz.
- Yine işyerinde kısmi süreli çalışan işçiler de yasal asgari ücretin tam olarak kendilerine ödenmesini talep edemezler. Çünkü kısmi süreli çalışan işçinin ücret ve paraya ilişkin bölünebilir menfaatleri, tam süreli emsal işçiye göre çalıştığı süreyle orantılı bir asgari ücrete hak kazanacaktır. Bunu demişken, kısmi süreli işçiler için de asgari ücretin üzerinde ücret tespitinin önünde bir engel bulunmamaktadır.
- Yine işyerinde toplu iş sözleşmesi zammı işçilere uygulandıktan sonra asgari ücrette artış yapılması halinde, işçiye ödenen ücret yeni asgari ücretin üzerinde ise işçiler bakımından yeni bir zam talebi mümkün olmayacaktır.
4-2010-2020 yılları arasında ülkelere göre asgari ücret değişimi
[1] 2014 yılından sonraki asgari ücret ile çalışan verilerine ulaşılamamıştır.
[3] Source: Eurostat (online data code: earn_mw_cur)
Grafik incelendiğinde, EURO bazında son 10 yılda Türkiye’deki asgari ücretin 392 euro'dan 382 euro’ya gerilediği görülmektedir. Ancak şu andaki kurlar üzerinden bu rakamların Türkiye’deki rakamları tam yansıtmadığı, 382 Euro dikkate alındığında karşılığının 3.564 TL olduğu görülecektir ki bu mevcutun çok üzerindedir. Tablo’dan bağımsız olarak rakamlara Türkiye açısından baktığımızda bugün itibariyle brüt 2.943 TL olan asgari ücretimizi 9,33 Euro kurundan hesapladığımızda yaklaşık 315 Euro olmaktadır. 2010 yılına baktığımızda da 1 Temmuz’da brüt asgari ücret 760,50 TL, Euro ise 1.95 düzeyinde idi. Buradan asgari ücretin 390 Euro civarında olduğu görülmektedir. Bu anlamda tablo ile paralel şekilde 390 Euro’dan 315 Euro’ya gerileme olduğu görülmektedir.
OECD ülkeleri içinde sadece Arnavutluk, Karadağ, Makedonya ve Sırbistan’dan daha yüksek bir asgari ücrete sahip olduğumuz görülmektedir. Daha yüksek bir asgari ücret seviyesi toplam gelişmişlik düzeyi ve ülke parasının diğer paralara göre değer durumu ile yakından bağlantılıdır.
Sonuç olarak;
Asgari ücretin belirlenmesine yönelik yoğun mesailerin hazırlandığı bugünlerde umuyoruz ki hem işverenleri hem de çalışanları memnun edecek bir tutarda anlaşma sağlansın. Ülkemizde neredeyse temel, ortalama ücret olarak anlam kazanmış olan asgari ücretin sadece tek işçi için değil işçinin çalışmayan aile üyelerinin de dikkate alınarak tespit edilmesi yerinde olacaktır. Burada temel etken tüm maliyetin işveren üzerine bırakılmaması gerekliliğidir. Unutulmamalıdır ki istihdam edecek işveren olmaz ise evine aş getiren çalışan da olmayacaktır. Bu anlamda asgari ücret üzerindeki vergi yükünün sıfırlanması, çalışmayan eş ve çocuğu bulunanlara ilave fon tesis edilmesi ve SGK prim oranlarında indirim sağlanması işverenlerin maliyet baskısı altında kalmalarını önleyecektir. Bunun dışında bölgesel asgari ücretin düşünülmesi gerektiği fikrindeyim. İstanbul’daki geçim şartları ile küçük Anadolu illerindeki şartların aynı olmadığı dikkate alındığında, bu şekilde bir farklılık hem İstanbul gibi büyük illerde daha yüksek bir ücretin tespitini hem de maliyet avantajı nedeniyle iş imkanlarının Anadolu’ya yönelmesini sağlayacaktır.
BU HABERLER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
- Kayıtdışı çalışana sigorta desteğinde tüm merak edilenler: Son tarih 31 Aralık
- Belirli süreli ve kısmi süreli çalışma kıdem tazminatını nasıl etkiler?
- İşe iade davası şartları nelerdir? Nasıl, ne zaman açılır? Ne kadar sürer?
- Kıdem tazminatı nasıl hesaplanır?
- İhbar Tazminatı Nasıl Hesaplanır?
- Yüksek emekli maaşı almak için neler yapmalı?
- Maaş zammı konusunda 4 soru 4 cevap
- İşe iade davası nedir? İşe iade davası ne zaman, nasıl, nerede açılır?
- Ne zaman emekli olurum? Emeklilik hesaplama
- Tüm çalışma hayatı ve sosyal güvenlik haberleri
- İstifa Eden Kıdem Tazminatı Alabilir mi? Hangi hallerde istifa eden kıdem tazminatı alır?
- SGK prim iadesi mümkün mü? Hangi primler geri alınabilir?
- Ücretsiz izin desteği hakkında tüm merak edilenler
- İşsizlik sigortası nedir? Kimler, nasıl, ne kadar süre faydalanabilir?
- Sporcuların sosyal güvenlik hakları