DR. ORHAN KARACA
okaraca@ekonomist.com.tr
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 2018'in ilk Enflasyon Raporu'nu geçen hafta yayınladı. Son dönemde alışık olduğumuz üzere, bu raporda da enflasyon tahminlerinde yukarı yönlü ciddi bir revizyon yapıldı.
Daha önce yüzde 7 olan 2018 yıl sonu enflasyon tahmini yüzde 7,9'a (yüzde 6,5-9,3 aralığının orta noktası) çıkarıldı. Daha önce yüzde 6 olan 2019 yıl sonu enflasyon tahmini de yüzde 6,5'e (yüzde 4,7-8,3 aralığının orta noktası) yükseltildi.
Öte yandan bu raporda da enflasyonun orta vadede yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağı öngörüsü korundu. Böylece de 2020 yıl sonu enflasyon tahmini yüzde 5 olarak ortaya çıkmış oldu.
ÜÇ YILDIR AYNI ŞEY
TCMB'nin enflasyonun orta vadede yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağı öngörüsünde bulunması, enflasyon hedefinin tam da bu düzeyde olmasından kaynaklanıyor. Ancak bu hedefe bir türlü ulaşılamıyor. Bu yüzden de enflasyonun yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanması beklenen tarih sürekli öteleniyor.
İşin daha vahim olan tarafını, TCMB'nin daha yılın başında enflasyonda hedefin yine tutmayacağını kabullenmesi oluşturuyor. Üstelik TCMB bunu ilk kez yapmıyor. TCMB, önceki iki yılda da enflasyonla mücadelede havluyu erken atmıştı.
2016'nın ilk Enflasyon Raporu'nda o yılın sonuna ilişkin enflasyon tahminini yüzde 6,5'ten yüzde 7,5'e çıkarmıştı. 2017'nin ilk Enflasyon Raporu'nda da yıl sonuna ilişkin enflasyon tahmini yüzde 6,5'ten yüzde 8'e yükseltilmişti.
İktisatçılar para politikasındaki değişikliklerin enflasyonu etkilemesinin genelde 9-12 ay gibi bir süre aldığını kabul eder. Bu nedenle TCMB'nin etkilemesinin pek de mümkün görünmediği cari yıla ilişkin enflasyon tahminlerini 'gerçekçi' bir şekilde belirlediği ve bunun da bir sakıncası olmadığı düşünülebilir.
Ancak bunu kabul edebilmemiz için TCMB'nin enflasyon tahminlerini yükselttiği zaman para politikasında sıkılaştırmaya gittiğini de görmemiz gerekir. Oysa ortada böyle bir durum yok.
Enflasyon tahminlerindeki yükselişe bir parasal sıkılaştırma eşlik etmeyince sonuç enflasyonist beklentilerdeki yükselişin kalıcı hale gelmesi oluyor. Bu da fiyatlama davranışlarını bozarak enflasyonu daha da yukarı çekiyor.
Nitekim son üç yılda bunları aynen yaşadık. TCMB, enflasyon tahminlerini 'gerçekçi' bir şekilde belirlemeye başladığı 2016'da buna uygun olarak para politikasını sıkılaştırsaydı, belki de şu anda enflasyon o zaman öngörüldüğü gibi yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanmaya doğru gidiyor olabilirdi.
Ancak 'gerçekçi' enflasyon tahminlerine 'gerçekçi' bir para politikası eşlik etmediği için tam tersi yaşandı. Enflasyon geçen yıl çift haneye yükseldi ve bu para politikasıyla kolay kolay hedefe yakınsayacak gibi de görünmüyor.
ŞANS YANIMIZDA OLUR MU?
Ocak ayında muhtemelen enflasyonda ciddi bir düşüş göreceğiz. 2017'yi yüzde 11,9 düzeyinde kapatan tüketici enflasyonu ocak ayında yüzde 11'in altına bile düşmüş olabilir. Ancak bu düşüş tıpkı aralık ayında gerçekleşen düşüş gibi "baz etkisi" kaynaklı olacak.
Çünkü 2016'nın son ayında olduğu gibi 2017'nin ilk aylarında da enflasyon kur etkisiyle mevsim normallerini aşmıştı. Fakat baz etkisi kaynaklı bu düşüşün sonraki aylarda devamının gelip gelmeyeceği belli değil. Ortada 'gerçekçi' bir para politikası olmayınca işimiz tamamen şansa kalıyor.
Petrol fiyatlarının yükseldiği, döviz kurlarının her an tekrar sıçramasından endişe edildiği ve hava şartlarının da tarımsal üretim açısından iyi gitmiyor gibi göründüğü bir ortamda ise şans yanımızda olmayabilir.