DR. ORHAN KARACA
okaraca@ekonomist.com.tr
Merkez Bankası, 2017’nin ilk Enflasyon Raporu’nu geçen hafta açıkladı. Bu raporda 2017 yıl sonu enflasyon tahmini yüzde 6,5’ten yüzde 8’e yükseltildi. 2018 yıl sonu enflasyon tahmini de yüzde 5’ten yüzde 6’ya çıkarıldı. 2019 yılında ise enflasyonun yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağı öngörüsü yapıldı.
Enflasyon tahminlerine yapılan bu zamlar büyük ölçüde son dönemde döviz kurlarında yaşanan sıçramadan kaynaklanıyor. Döviz kurlarındaki artış Türk Lirası cinsinden ithalat fiyatlarını yükselterek enflasyonu olumsuz etkiliyor. Enflasyon Raporu’nda, 2017 enflasyon tahminindeki 1,5 puanlık artışın 1,3 puanının Türk Lirası cinsinden ithalat fiyatlarındaki yükselişten kaynaklandığı belirtiliyor. 2017 enflasyon tahminindeki yükselişin 0,4 puanı bu yıl gıda fiyatlarının daha önce öngörülenden daha fazla artacağının beklenmesinden, 0,2 puanı ise 2016’da enflasyonun tahmin edilenden (yüzde 7,5) daha yüksek (yüzde 8,5) çıkmasından yani enflasyon eğilimindeki yükselişten kaynaklanıyor. Öte yandan iç talepteki toparlanmanın beklenenden yavaş olmasının ise 2017’de enflasyonu 0,4 puan aşağı çekeceği öngörüsü yapılıyor.
ÖNLEM NEREDE?
Merkez Bankası’nın 2017 yıl sonuna ilişkin yeni enflasyon tahmini yüzde 5'lik hedefin 3 puan üzerinde bulunuyor. Bu tahmin hedefin etrafındaki 2'şer puanlık belirsizlik aralığının bile dışına taşıyor.
İşler son dönemdeki gibi giderse bu yılın sonunda enflasyonun yüzde 8'in altında olması gerçekten de zor. Nitekim
ekonomik kamuoyundaki yıl sonu enflasyon beklentileri de yüzde 8,5 dolayında bulunuyor. Bu bakımdan Merkez Bankası'nın enflasyon tahminlerine yaptığı zam ilk bakışta doğruymuş gibi görünüyor. Ancak bize kalırsa durum pek öyle değil. Çünkü yıl sonunda enflasyonun hedefin bu kadar üzerinde olmasını bekleyen Merkez Bankası'nın buna karşı bazı önlemler alması, bu önlemlerin başarıya ulaşacağı varsayımıyla da enflasyon tahminini daha düşük bir seviyede tutması gerekirdi. Mesela Merkez Bankası, “Böyle giderse enflasyon yıl sonunda yüzde 8 olacak ama alacağım önlemlerle yıl sonunda enflasyonu hedefe yaklaştıracağım” demeli ve bu önlemleri de ikna edici bir şekilde sıralamalıydı. Oysa Merkez Bankası, mealen, “Sabredin, enflasyon gelecek yıl kendiliğinden düşecek” diyor.
Merkez Bankası, geçen yıl bu sıralarda 2016 yıl sonu enflasyon tahminini yüzde 6,5’ten yüzde 7,5’e çıkarırken de aynı şeyi söylemişti. O zaman söylediğine göre enflasyon 2017’de yüzde 6’ya inecek, 2018’de ise yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacaktı. Ancak gerçekleşme beklendiği gibi olmadı. Bu yüzden enflasyonda “kendiliğinden düşüş” beklentisi bir yıl öteye atıldı. Muhtemelen gelecek yıl bu sıralarda da benzer bir durumda olacağız.
MÜCADELESİZ OLMAZ
Merkez Bankası bunun nedeninin enflasyonun elinde olmayan faktörler yüzünden yükselmesi olduğunu söylüyor. Ancak bize kalırsa gerçek neden Merkez Bankası'nın uzun zamandan beri enflasyonla mücadeleyi bir tarafa bırakmış olması. Mesela Merkez Bankası geçen yıl enflasyonun yıl sonunda yüzde 7,5 olmasını beklediği halde yılın büyük bölümünde “para politikasını sadeleştirme” söylemiyle parasal gevşemeye gitti. Fiili para politikası faizi olarak kabul edilen Merkez Bankası'nın ortalama fonlama maliyeti, 2016 başında yüzde 9 civarındayken sonbaharda yüzde 8'in altına kadar inmişti. Faizlerin böyle düştüğü bir ortamda elbette enflasyonun düşmesi beklenemezdi. Merkez Bankası, kurlardaki tırmanışı önlemek için şu sıralarda ortalama fonlama maliyetini yüzde 10'un üzerine çıkarmış durumda ama iş işten geçti. Üstelik para politikasında sadeleşmeden çark etmesi ve ilk fırsatta faizleri tekrar aşağı çekmeye çalışacak gibi görünmesi, bu yıl da enflasyonda düşüş beklemeyi zorlaştırıyor.
Nitekim geçen hafta açıklanan ocak ayı verileri de bu yönde sinyal veriyor. 2016’yı yüzde 8,53 seviyesinde kapatan yıllık tüketici enflasyonu ocak ayında yüzde 9,22’ye yükseldi. Böyle giderse enflasyon birkaç ay içinde çift haneye çıkabilecek gibi görünüyor.