Kimse bizi beklemiyor!

13 Kasım 2017
Hafta başında Fujitsu’nun Almanya’da düzenlediği teknoloji forumunun davetlisiydim. Geçen yıl Tokyo’daki foruma da katıldığım için bir yıllık süreçte teknoloji dünyasındaki değişimi, dönüşümü gözlemleme fırsatım oldu.

TALAT YEŞİLOĞLU
tyesil@ekonomist.com.tr

Yapay zeka olgusu gündemde ağırlığını koruyor. Fujitsu’nun EMEIA CEO'su Duncan Tait’e göre, yapay zeka yatırımları 2020 yılına kadar önde gelen beş yatırım alanından biri olacak. Örneğin, kalite kontrolü yapan bir robota ne dersiniz? Bu yapay zekayla çalışan robot, insanlara göre daha çok hatayı yakalıyor. Bir işveren olarak siz neyi tercih edersiniz?

Dijitalleşme, yeni dönemin en çok konuşulan, tartışılan konusu. İyi de, her dört projeden birinin başarısız olduğu bir ortamda, üst yönetime, hissedara karşı zor durumda kalmamak için teknoloji yöneticileri nasıl bir tercih yapacak? Yoksa yüzde 100 başarı beklemenin ütopya olduğunu mu kabul edeceğiz? Galiba ikincisi ağırlık kazanıyor. Buna göre hazırlık yapmak gerekiyor.

Başarısızlık riski şirketleri işbirliğine zorluyor. Bu nedenle, rakip şirketler kadar hükümetlerle de çeşitli işbirliği olanakları zorlanıyor. Yine Fujitsu’dan bir örnek, yapay zeka için Fransa hükümetiyle ve nesnelerin internetinde güvenliği artırmak için AB ile ortak AR-GE projesi yürütülüyor.

Y ve Z kuşaklarının nüfus içindeki payının yükselmesi, işgücüne katılımı, tüketici olarak davranışları, eğilimleri, şirketleri değişime zorluyor. Bugün “Bitti” dediğimiz ürünlerin yenilendiklerini, tüketici alışkanlıklarına uyumlu bir yapıya büründüklerini görebiliyorsunuz. Buna ev ortamındaki çalışmalar kadar, ofis ortamına göre yeniden tasarlanan ürünleri örnek verebiliriz.

Nereye gelmek istiyorum? Türkiye, nüfusu, gelecek potansiyeli açısından gelişmiş ülkelerin bütün dev şirketlerinin ilgisini çeken bir ülke. Birinci sınıf hukuka sahip olmamızdaki eksiklik, anti demokratik uygulamalar, OHAL koşulları, şirketlerin ajandalarında önemli bir yere sahip. Bir taraftan ciddi bir potansiyelden bahsediyoruz, bir taraftan da sırt çantamızdaki, ayaklarımızdaki yüklerin ağırlığından...

Teknolojide inanılmaz bir dönüşüm yaşanıyor ve en önemlisi Türkiye’yi bu dönüşümün bir parçası yapacak insan kaynağımızdaki kayıplarımız artıyor. Bunu tersine çevirmek bizim elimizde. Nitekim, son günlerde ‘ayrıştırıcı’ dilin yumuşadığı görülüyor. İhtiyacımız olan gelişmelerden biri de bu.

14 yıldır yaptığımız En Zengin 100 araştırması gösteriyor ki, kurlardaki yükselişe rağmen, iş insanlarımızın varlıklarında erime yok. Servet dağılımında bozulmalar hem Türkiye, hem de dünya için bir gerçek.

Ancak, bozulmayı engelleyecek temel gelişmelerden biri de varlıklı kesimin, şirketlerin yeni yatırımlara yönelmesi. Bu da mümkün. Bir CEO’nun söylemiyle, “Betondan daha fazla katma değer üretemezsiniz, bunu teknolojiyle yapabilirsiniz.”

Birleştirici unsurların çoğaldığı bir hafta diliyorum...