“Kalkınmanın omurgası yeşil dönüşüm olmalı”

Bu noktada rekabet ve kalkınmanın omurgasının yeşil ve dijital dönüşüm olması gerektiğini söyleyen Orhan Turan, sorularımızı yanıtladı.

14 Kasım 2023

Sınırlı bir büyüme ve yıl sonuna doğru yüzde 40-45'lere doğru gerileyen bir enflasyon öngörüsü paylaşan TÜSİAD Başkanı Orhan Turan, "Türkiye için 2024 enflasyonla mücadelede kritik bir yıl. Bu noktada rekabet ve kalkınmanın omurgası yeşil ve dijital dönüşüm olmalı" diyor.

12-25 Kasım tarihli sayıdan

Küresel enflasyonun majör merkez bankalarının attığı adımlar sayesinde kontrol altına girmeye başladığına işaret eden Türk Sanayici ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Orhan Turan, global enflasyonun şu an bir tehdit olmaktan çıktığı görüşünde. 

Türkiye içinse 2024 yılının enflasyon açısından kritik bir yıl olduğunu aktaran Orhan Turan, ekonomide son beş yıldır yapılan hataların maaliyetleri ile yüz yüze olunduğunu söylüyor. Yeni ekonomi yönetiminin attığı adımların ise doğru yönde olması ve enflasyonla gerçekten mücadele etme adına kararlılıkla davranılmasını çok olumlu bulduklarını kaydeden Turan, 2024 yılında enflasyonla mücadele kapsamında sıkılaştırıcı adımların devamını beklediklerini sözlerine ekliyor. 

Böylece ekonomide makul bir yavaşlama ile enflasyonun kontrol altına alınacağını belirten Turan, yıl sonuna doğru yüzde 40-45'lere doğru gerileyen bir enflasyon öngörüsü olduğunu anlatarak 2024 yılını enflasyonla mücadelede çok kritik bulduklarını belirtiyor. Bu noktada rekabet ve kalkınmanın omurgasının yeşil ve dijital dönüşüm olması gerektiğini söyleyen Orhan Turan, sorularımızı yanıtladı.

Küresel ticarette talep daralması, yüksek enflasyon, savaş ve çok kutuplu anlayışa doğru giden yeni global düzende, sizce Türkiye ekonomisini etkileyecek en kritik konu ne olur?

Küresel anlamda baktığımızda Türkiye'nin elini en fazla zorlaştıran durum ihracat kanalları ve Avrupa ekonomisinin son derece zayıf seyrediyor olması. Avrupa'da yaşanan talep daralması, hali hazırda zorluk yaşayan ihracatımızı daha da olumsuz etkiliyor. Savaşların devam ediyor olması da ivmeyi yavaşlatıyor. Özellikle, petrol fiyatlarında göreceğimiz dalgalanma bizim açımızdan enflasyon bacağında kritik. 

Jeopolitik alandaki gerginlikler de içeriye yatırım çekmemizi zorlayan bir durum oluşturuyor. Diğer yandan küresel enflasyonun majör merkez bankalarının attığı adımlar sayesinde kontrol altına girmeye başladığını görüyoruz. Dolayısıyla global enflasyonun şu an bir tehdit olmaktan çıktığını görüyoruz.

Türkiye ekonomisi açısından 2023 yılını değerlendirip, 2024 yılı beklentilerinizi paylaşır mısınız?

Ekonomide son beş yıldır yaptığımız hataların maaliyetleri ile yüz yüzeyiz. Seçim sonrası göreve gelen yeni ekonomi yönetiminin attığı adımların doğru yönde olması, enflasyonla gerçekten mücadele etme adına kararlılıkla davranılması çok olumlu. 2024 yılında enflasyonla mücadele kapsamında sıkılaştırıcı adımların devamını bekliyoruz. 

Böylece ekonomide makul bir yavaşlama ile enflasyonun kontrol altına alınacağını düşünüyoruz. Sınırlı bir büyüme ve yıl sonuna doğru yüzde 40-45'lere doğru gerileyen bir enflasyon öngörümüz var. 2024 yılını enflasyonla mücadelede çok kritik buluyoruz. Mücadelenin sabırla ve kararlılıkla devam etmesi gerektiğini düşünüyoruz. Her ne kadar bir dönem finansmana erişim zorlu olsa da gelecekte daha sağlıklı bir büyüme patikası için, reel kesim olarak da bu sürece destek vermeliyiz.

Sanayide artan üretim maliyetleri de düşünüldüğünde rekabetçiliği artırmak ve ihracatta güçlenmek için hangi kritik adımlar atılmalı?

Çevre ve iklim bağlantılı düzenlemeler, ekonomi ve kalkınma politikalarının temel bileşenlerine ve uluslararası ticarete etki eder boyuta doğru evriliyor. Paris Anlaşması ve Avrupa Yeşil Mutabakatı (AYM) başta olmak üzere uluslararası nitelikteki düzenlemeler, yeşil dönüşüm için yatırım ve AR-GE planlamalarından finansmana erişime kadar geniş bir perspektifi değer zinciri boyunca ele almayı gerektiriyor. 

AB ile olan Gümrük Birliği'nin ikiz dönüşüm ekseninde modernizasyonu sürecinin bu dönemde güçlendirilmesi kritik önemde olacak. Verimliliğin dijital teknolojiler de kullanılarak artırılması, güvenilir tedarik ekosisteminin tesis edilmesi ve yüksek katma değerli ürünlere yönelinmesi yeni odak konuları. Enerji verimliliği, döngüsellik, su ve kaynak verimliliği gibi stratejik planlanması gereken alanlar var. 

Sürdürülebilir finansman araçlarının çeşitlendirilmesi, çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) temelli kriterlerin içselleştirilmesi, karbon ve çevre ayak izinin ölçülmesine yönelik altyapı, yenilenebilir enerjinin azami devreye alınması gibi çok boyutlu bir yaklaşım hayata geçirilmeli.

Bu noktada İklim Yasası'nın önemli adımlardan biri olduğunu söyleyebilir miyiz?

İklim Kanunu'nun AYM başta olmak üzere uluslararası dinamiklere uyumu gözeterek sanayici ve ihracatçının rekabet gücünü koruyacak somut ve bütüncül politika araçlarını içermesini bekliyoruz. 

Bu kapsamda, iklim değişikliği ile mücadele ve uyum konularında kurum ve kuruluşların görev ve sorumluluklarını netleştirmesi; karbon fiyatlandırması aracı olarak Emisyon Ticaret Sistemi'nin (ETS) ve yeşil dönüşüm sürecini ivmelendirecek destek ve teşviklerin çerçevesinin ortaya konması uygulama etkinliği ve öngörülebilirlik açılarından önemli. 

Kanunun vergi, teşvik ve finansman düzenlemelerinin yeşil dönüşümü güçlendirecek bir kurguda gözden geçirilmesini sağlayacak adımlara ön ayak olması da kritik önemde. Karbon fiyatlandırmasından elde edilecek gelirlerin mevcut çevresel uygulamalardan kaynaklı gelirlerle birlikte, doğru bir kurguyla sanayinin yeşil dönüşümü projelerine aktarılması ise süreci ivmelendirecek. 

Bu bütüncül uygulamalar rekabetçiliğimizi ve ihracat potansiyelimizi artırmanın yanı sıra yeni fırsat alanları da yaratacak.

Avrupa Birliği'nin sınırda karbon vergisi konusuna sanayiciler hazır mı?

Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması'na (SKDM) iş dünyasının tam anlamıyla hazır olabilmesi için 2026 yılına kadar sürecek geçiş döneminin etkili bir şekilde kullanılması önemli. SKDM'nin önümüzdeki dönemde kapsamının hem sektörel hem de değer zinciri boyunca genişlemesi de söz konusu. İhracatı yapılan ürünün bir karbon fiyatlandırmasına tabi olup olmadığı esas olduğundan SKDM takvimi ve metodolojisi ile uyumlu bir ETS'nin ülkemizde ne kadar hızla kurulacağı en önemli unsur. 

Öte yandan, başta KOBİ'ler olmak üzere şirketlerin emisyonlarını ölçmesi ve raporlaması konusunda kapasite ve altyapının geliştirilmesi için odaklı ve güçlü destek programlarının, yatırım unsurunu da kapsayacak şekilde hayata geçirilmesi ihtiyacı var.
 

"HUKUK VE EĞİTİMDE ÇAĞI YAKALAMALIYIZ"
"Türkiye'nin güçlü bir potansiyeli var. Doğru koşullar sağlandığında, tüm ekonomik paydaşların son derece dinamik davrandığını son dönemde de yine görmeye başladık. Bu nedenle, bizim en büyük önceliklerimizden bir tanesi doğru koşulları oluşturmak ve bu koşulları zamandan bağımsız kılabilmek olmalı. 

Bugün hala enflasyonun en temel problemlerimizden bir tanesi olması bu konudaki eksikliğimizi açıkça gösteriyor. Küresel ekonomiden aldığımız payı artırmak gereken politikaları tasarlarken birey ve toplum refahının bu çabanın temel motivasyonu olduğunu unutmamalıyız. Bu nedenle, hukuk ve eğitim gibi temel hususlarda çağın gerekliliklerine hızla ayak uydurmalı hatta çağın ötesine hazırlığı da hedeflemeliyiz."