Ortadoğu bölgesi uzmanı akademisyen Prof. Dr. Mensur Akgün, Hamas'ın saldırısıyla başlayan savaşın bölgede yeni bir istikrarsızlık dönemi başlattığını söylüyor. Prof. Akgün, "Burada sorunun tek çözüm yolu var. Yüzyıldır var olan Filistin sorununun ciddi bir çözüme kavuşturulması gerekiyor" diyor.
Çok yakın zamanda yaşanan Arap baharı, Suriye savaşı derken; Ortadoğu yeni bir savaşla burun buruna geldi. 7 Ekim'de İslamcı Hamas ve bazı Filistinli örgütlerin Gazze şeridinden İsrail topraklarına saldırı başlatması İsrail ordusunun kapsamlı bir karşı saldırıya geçmesine neden oldu.
Taraflar yaşanan çatışmaları 'savaş' olarak nitelerken, Ukrayna-Rusya savaşının ardından tüm gözler, bir kez daha Ortadoğu'ya ve Filistin sorununa çevrildi. Sivilleri hedef alan bu saldırının Filistinlilerin hak mücadelesine hizmet etmeyeceğini ifade eden Ortadoğu bölgesi uzmanı akademisyen Prof. Dr. Mensur Akgün, savaşın geleceğine ilişkin Ekonomist'e önemli tespitlerde bulundu.
Kültür Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Öğretim Üyesi olan Akgün, Hamas saldırısının bir İran operasyonu olduğuna işaret ediyor. Akgün'e göre, tüm belirsizliklere rağmen çatışma süreci yeni bir dünya savaşına dönüşmeyecek.
Hamas'tan böyle bir saldırı beklenmiyordu. Sizce İsrail bu istihbaratı alamadı mı, bu saldırı nasıl mümkün oldu?
Bu konuyla ilgili iki teori var. Biri gerçekten istihbarat servislerinin bundan haberinin olmadığı, ikincisi de haberi olmasına karşın İsrail Başbakanı Netanyahu'nun oyunu olduğu veya Netanyahu'yu alt etmek için böyle bir duruma göz yumulduğu yönünde. Doğrusunu isterseniz ben birincisine daha çok itibar ediyorum. Çünkü hiç kimse bu kadar büyük bir kıyımı göze alarak elindeki istihbaratı değerlendirmeye almamazlık edemez gibi geliyor.
İran'ın bu bölgede Hamas üstündeki etkisini biliyoruz. Çok büyük bir olasılıkla İran'ın askeri anlamda teknolojik yardımda bulunduğunu da biliyoruz. Muhtemelen bu destekle çok iyi hazırlandılar ve hiç kimseye gerçekten fark ettirmeden böyle bir saldırıyı gerçekleştirdiler. Bu saldırı Filistin'in davasına hizmet edecek bir saldırı değil. Bütün Arap dünyası görüyor ki bu bir İran operasyonu.
Bu süreç bir dünya savaşına doğru gider mi?
Hiç zannetmiyorum. Amerikan Dışişleri Bakanlığı; bu işin arkasında İran olduğunu bilmelerine rağmen doğrudan bir bağlantı olmadığı gibi bir açıklama yapmış durumda. Irak'ta yüksek ses çıkıyor, Ürdün ve Lübnan'ın da karışması söz konusu olabilir. Tabii bir de en önemli konulardan biri, Netanyahu'nun kendi şahsi çıkarları için savaşı tırmandırmayı seçip seçmeyeceği. İran'ın da savaşı tırmandırmak isteyeceğini zannetmiyorum. Çünkü doğrudan bu olaya sahip çıkmadı. Zaten istediği siyasi amacına da ulaştı.
Eğer İran varsa bu işin arkasında, Suudi Arabistan ile İsrail yakınlaşmasını önledi. Ayrıca Netanyahu'nun herhalde Türkiye'ye gelmesi uzunca bir süreliğine ertelendi. Yani siyasi amaçlarına ulaştıkları için ben savaşta tırmanma beklemiyorum. Ama şu an itibarıyla dediğim gibi çok kesin bir şey söylemek de mümkün değil, çok fazla belirsizlik var.
Peki bu savaş nerede biter?
İsrail Hamas'ın üzerine ciddi bir baskı oluşturana kadar devam edecektir. En azından ciddi bir şekilde zarar verene kadar ve onların tüm askeri imkanlarını yok edene kadar devam eder. Gazze'nin işgaline kadar gider ki öyle görünüyor.
Çünkü 100 bin kişilik bir İsrail gücünün sınıra yığıldığı söyleniyor. Bu sadece operasyon yapacak bir asker sayısı değil. Orayı kontrol edecek olan bir asker sayısı aynı zamanda.
Savunma amaçlı değil tabii ki müdahale amaçlı ve bölgede bayağı bir sarsıntı yaşanacağa benziyor. Abluka yüzünden bölgede yaşayanlar sıkıntı yaşayacak.
İsrail'in Gazze'yi tamamen almasını öngörüyor musunuz?
Bu noktada bir işgal rejimi kuracağı söyleniyor. Şu anki şartlar altında İsrail açısından çok makul bir çözüm gibi duruyor. Fakat bu çok masraflı bir şey. Çok zor ve beraberinde insani, siyasi sorunları da getiriyor. Zaten o yüzden daha önce Gazze şeridinden çıktılar.
Ama belli ki siyasi bir bölünmüşlüğü korumak üzere Hamas'ı ayakta tutmamayı artık İsrail'de bir politika olarak benimseyecek. Burada sorunun bence tek çözüm yöntemi var. Yüzyıldır var olan Filistin sorununun ciddi bir çözüme kavuşturulması gerekiyor. Bu iki devletli çözüm veya tek devletli olabilir. Ama İsrail'deki radikaller dikkate alındığında tek devletli çözüm de çok mümkün görünmüyor.
Bu süreç Büyük Ortadoğu Projesi'nin (BOP) de bir yansıması olabilir mi?
BOP konusundaki efsanelere çok inanan biri değilim ve tabii ki öyle görmüyorum. Bu 2005 yılında alınmış olan bir karardır. BOP demokrasi olursa terör olmaz mantığına dayalıydı. Bunun için de bölgenin demokratikleşmesi için sivil toplumla devletleri bir araya getirecek platformlar yaratıldı. Eğer başarılı olabilseydi belki Arap Baharı yaşanmayacak ve Suriye'de böyle bir savaş olmayacaktı.
Avrupa mültecilerle karşılaşmayacaktı. Ama nedense Türkiye'de maalesef bir Amerika projesi ve bütün dünyayı yıkmak, yeniden tanımlamak ve İsrail'in çıkarlarına hizmet etmek olarak tanıtıldı. Ben düzenlenen bazı toplantılara da katıldım. Hatta bazılarında ben Dışişleri Bakanlığı ile birlikte de burada sivil toplum ayağında yer aldım. Hiçbir tanesinde böyle bir şey yoktu.
Sivil toplum örgütleriyle devlet temsilcilerini toplantılarda bir araya getirip, birbirini dinlemesini sağlamaktı ve bundan da sinerji yaratılacağı umuluyordu. Ama sonra Amerikalılar da zaten bu işin arkasında durmaktan vazgeçtiler. O sistemin içerisinde kabul gelen projeler ki bunlardan bir tanesi kadın haklarının savunmasıyla ilgiliydi. Bundan da vazgeçtiler. Bu olayın bunun bir devamı olduğunu zannetmiyorum.
Türkiye'nin taraflara itidal çağrısı oldu. Bu açıklama ve yaklaşımı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gayet yerinde gibi bir açıklama yapıldı. Türkiye'nin bundan sonra da bu politikasını sürdürmesi gerekiyor. Türkiye nasıl Rusya ile Ukrayna arasında arabulucu rol oynuyorsa burada da bu şekilde ilerlemeli. Meseleyi doğru okumak gerekiyor. Bu kimin işine yarıyor diye bakmak ve burada duygusal hareket etmeden sorunun çözümüne katkıda bulunmak önemli. Türkiye'nin yangına körükle gitmesinin bir faydası yok.
Bunun idrak edilmiş olması önemli. Arada durursak, barışçıl bir rol oynama şansına sahip olabiliriz. Öte yandan bu işin arkasında İran'ın olması Türkiye'nin İran'a karşı hasmane bir tutum içinde olmasını gerektiren bir söylem de değil. Burada önemli olan İran'ın sürüklemeye çalıştığı yere gitmemektir. İran bütün İslam dünyasını Hamas'ın arkasına dayanmaya, yaptıklarını meşru görmeye ve Filistin davasını onların temsil ettiğine bizi ikna etmeye çalışıyor.
Hamas bir açıklama yaptı ve 'biz hedeflerimizi gerçekleştirdik' dedi. Diyalog çağrısı yaptı. Hedef neydi?
Düşünün 48 kilometrelik bir sahil şeridinde sıkışmış olan milyon insandan bahsediyorsunuz. Tabii böyle bir operasyona kalkışınca herhalde İsrail'in eli kolu bağlı olarak seyredeceğini düşünmüyorlardı. Mutlaka buna bir karşılık vereceklerdi ve bundan önce de çok karşılık verdiler.
2009'da Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin gerginleşmesine sebep olan olayda 2 bin 500'e yakın insan hayatını kaybetmişti. Sivil yerleşim yerleri arasından ateş ediyorsunuz ve silahlarınızı kullanıyorsunuz. Bana kalırsa biraz geç kaldılar.
Zaten dikkat ederseniz Hamas'tan ziyade herkes Batı Şeria'daki Filistin otoritesiyle görüşüyor. Hamas büyük ölçüde devre dışı kalmış gibi duruyor. Filistinliler olmadan Filistin olmuş bir anlam ifade etmiyor. Oradaki sivillerin can güvenliği de önemli.
TÜRKİYE'NİN BARIŞ SÜREÇLERİNDE YER ALMASI ÖNEMLİ"
"Havalimanlarında İsrailliler'in geldiği görülüyor. Sınır komşumuz değil ve bir abluka söz konusu. O nedenle büyük bir göç dalgası olmayacaktır. Her sorun fırsat doğurur. Birileri heyecana kapılmazsa Türkiye'nin izlediği politika bu şekilde devam ederse, arabulucu rol öne çıkıyor. Önemli olan bölgenin istikrarı. Çevremizde sorunlar var.
Bu durumda ne ticaret ne siyaset sağlıklı yapılabiliyor. İstikrarın sağlanması için de Türkiye'nin gayret göstermesi gerekecek. Türkiye'de insan hakları sorunları utanç verici düzeyde, AHİM kararlarına uymuyoruz, demokrasimizde eksiklikler var ve ekonomimiz yakın zamana kadar kötü yönetiliyordu. Ama dış politika yönetimi kötü olmayan şekilde gidiyor. Barış süreçlerinde yer alması da önemli. Benzeri bir politika izleneceğe benziyor.