TALAT YESİLOĞLU
tyesil@ekonomist.com.tr
Tekrar etmek istemem ama maalesef ne büyüme oranı, ne cari açık, ne de Merkez Bankası'nın enflasyon kaygısı gelecek için iyimser mesajlar içermiyor. Bu sayıda röportaj yaptığımız İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Öner Günçavdı da, Türkiye ekonomisinin 'kusursuz fırtına'ya girdiğini ve geçmişte hak etmeden elde ettiğimiz refahın bedelini ödeyeceğimizi söylüyor.
Perşembe günü de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ikinci 100 günlük ekonomik hedefleri açıkladı. İş dünyasında moralitenin bu kadar düşük olduğu bir ortamda, bu açıklamaların ne kadar etkili olduğunu tahmin etmek zor değil.
Resmi açıklamalar doğal olarak olumlu ve içinde bulunduğumuz sıkıntıları tarif etmekten epey uzak görünüyor. İş dünyasının ise başka bir gündemi var. Söyleşilerde satır aralarını okursak, aslında tabloyu daha net olarak görmek mümkün.
Örneğin yemeksepeti.com'un CEO'su Nevzat Aydın'ın röportajını okumanızı öneriyorum. Anadolu'nun 68 ilinde günde 350 bin yemek siparişi alan bir şirketin tepe yöneticisi olarak, gıda enflasyonu ve kapanan restoran sayılarına ilişkin açıklamalarının altını çiziyorum.
Ayrıca, soğan depolarının, etiket kontrollerinin zabıta marifetiyle yapıldığı bir ortama da bence hiç gerek yok. Türkiye'de dar gelirli kesime en çok hitap eden üç indirim marketi olan BİM, A101 ve Şok'un ürün gamlarının enflasyon sepetinden daha zengin ve güncel olduğu iddiasındayım.
Neden mi? Çünkü bu kuruluşlar, en çok satılan, talep gören 600-800 arasında ürünü raflarında sergiliyor. Satılmayan ürünler kısa süre zarfında raflardan indiriliyor. Sonuçta, en güncel enflasyon sepetini oradan ölçmek son derece mümkün. Üstelik, ucuz eti de satıyor bu üç market...
Başlığa dönelim, iyimserliğin kilidi nerede? İflah olmaz bir iyimser olarak tekrar yazıyor ve kayıtlara geçiriyorum: Hukuk devleti olmamız ve demokratikleşme sürecine dönülmesi.
Karşı karşıya kaldığımız ve adına 'kusursuz fırtına' denilen bu dönemi başka türlü atlatmamız pek mümkün görünmüyor. Futbol deyimiyle müthiş bir rüzgara karşı oynuyoruz. Bankalarımız net olarak dış borç ödüyor, faizler yükseliyor, dış siyasette iyi ilişki içinde olduğumuz ülke sayısı sınırlı ve bölgede sıcak çatışma olasılığı yüksek.
İç ve dış faktörleri topladığımızda maalesef pozitif enerji çıkmıyor. Ama ben tersine dönüşün hukuk devleti kavramının güçlendirilmesiyle mümkün olduğu görüşündeyim. Üstelik, bu sürecin bütün ekonomik reformlardan daha etkili olacağına iddiaya girerim.
Moralitesi yüksek bir hafta diliyorum.