2023'te enflasyonla mücadeleyi tüm bileşenleriyle ele alan, sürdürebilir politikaların uygulanması gerektiğini söyleyen Türkiye Sanayici ve İş İnsanları Derneği Başkanı Orhan Turan, “İyi tasarlanmış ekonomi politikalarının önemi her geçen gün artiyor" diyor.
25 Aralık 2022 - 07 Ocak 2023 tarihli sayıdan
Türkiye Sanayici ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Orhan Turan, dünya ekonomisinden kaynaklanan şoklar karşısında Türkiye ekonomisinin dayanıklılığını artırarak ülkenin rekabet gücünün parasal koşullara olan hassasiyetini azaltmak gerektiğini söylüyor.
Rekabet gücünün fiyat unsurlarına değil teknolojiye, katma değere ve yenilikçiliğe dayandırılması gerektiğini aktaran Turan, 2023'de enflasyonla mücadeleyi tüm bileşenleriyle ele alan sürdürülebilir politikaların uygulanması gerektiğine işaret ediyor.
Yaklaşan seçimler, yüksek enflasyon ve küresel ekonomide değişen görünümle belirsizliklerin arttığını belirten Turan, iyi tasarlanmış ekonomi politikalarının öneminin her geçen gün arttığını söylüyor. Seçim sonrasının 2023 yılına dair beklentiler üzerinde belirsizlik oluşturmaya devam ettiğini kaydeden Orhan Turan, sorularımızı yanıtladı.
Ekonomide zorlu bir yıl olarak kapanacak olan 2022 yılını nasıl değerlendirirsiniz?
Dünya ekonomisindeki yavaşlama giderek belirginleşiyor. Ukrayna savaşı sadece enerji fiyatlarında değil başta gıda maddeleri olmak üzere genelde ham madde fiyatlarında bir artışa ve bunun sonucu olarak da enflasyonda yükselişe yol açtı.
Pandeminin yarattığı arz kısıtları özellikle Çin'de daha hala devam ederken enflasyondaki artış karşısında para politikasının sıkılaş-tırılması tüm dünyada ekonomik aktiviteyi yavaşlatıyor. IMF dünya ekonomisinin büyüme tahminlerini üç seferdir aşağı çekiyor. IMF'nin geçen ay güncellenen tahminlerine göre geçen sene yüzde 6 olan büyüme bu sene yüzde 3,2'ye önümüzdeki sene ise yüzde 2,7'ye geriliyor.
Küresel finansal koşulların sıkılaşması ve dünya ekonomisindeki yavaşlama, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu birçok gelişmekte olan ülke ekonomisini zorluyor. İthalat faturası artarken, ihracat yavaşlıyor. Türkiye ekonomisi 2022 yılının ilk yarısında güçlü bir büyüme kaydederken bu görünümün yılın ikinci yarısında farklılaştığını görüyoruz. Kurdaki aşırı dalgalanma son dönemlerde azalmış olsa dahi ciddi bir enflasyon problemiyle karşı karşıyayız.
2023'e yönelik beklentileriniz neler?
2023'te enflasyonla mücadeleyi tüm bileşenleriyle ele alan sürdürebilir politikaların uygulanması ekonomik gidişat üzerinde belirleyici olacak.
Yaklaşan seçimler, yüksek enflasyon ve küresel ekonomide değişen görünüm, belirsizlikleri artırırken son derece iyi tasarlanmış ekonomi politikalarının önemi her geçen gün artıyor. Seçim sonrası uygulanacak ekonomi politikaları 2023 yılına dair beklentiler üzerinde belirsizlik oluşturmaya devam ediyor.
Tüm bu zorlu şartlarda rekabet gücünü artırmak için hangi adımlar atılmalı?
Esas önemli olan, dünya ekonomisinden kaynaklanan şoklar karşısında Türkiye ekonomisinin dayanıklılığını artırarak ülkenin rekabet gücünün parasal koşullara olan hassasiyetini azaltmak. Rekabet gücümüzü fiyat unsurlarına değil teknolojiye, katma değere, yenilikçiliğe dayandırmalıyız.
1970'lerde, 80'lerde özellikle Doğu Asya ülkelerinin uygulamış olduğu düşük kur-düşük ücrete dayalı ihracata dönük sanayileşme modeli artık geçmişte kaldı. Dijitalleşme çağında bu modelin rekabet şansı yaratması mümkün değil. Bugünün ekonomisi emeğinin karşılığını alan nitelikli iş gücü, ileri teknoloji ile üretilen yüksek katma değerli ürünler üzerine kurulu. İhracatımızın talep şoklarına karşı dayanıklı olması ve yüksek rekabet gücü kazanabilmesi için özellikle yüksek katma değerli ürünleri hedeflememiz lazım.
Bu da nitelikli, üretken, yenilikçi insan kaynağı ile mümkün. Bu insan kaynağını yetiştirmek için de eğitim felsefemizi analitik, eleştirel, yenilikçi düşünmeyi odağa alacak ve eğitim sistemimizi de teknik, dijital ve sosyo duygusal becerileri en iyi seviyede kazandıracak şekilde değiştirmemiz gerekiyor. Ayrıca, sahip olduğumuz nitelikli insan kaynağını da korumamız çok önemli.
İhracatın rekabet gücünü teknolojiye, yenilikçiliğe ve nitelikli insana dayandıramazsak geriye parasal koşullar kalıyor. Yani ihracat yapmanın yolu TL'nin değerinin düşüklüğüne, dünya ekonomisinin canlılığına, dünyada ham madde fiyatlarının ucuzluğuna bağlanmış oluyor. Bu yaklaşım hem bizim kontrolümüzün dışında hem de refah artışı sağlayan bir yol değil.
TÜSİAD olarak bu yöndeki önerileriniz neler?
Geçen yıl yayımladığımız "Yeni Bir Anlayışla Geleceği İnşa" çalışmamızda da vurgulandığı gibi üç unsura odaklanmak öncelikli olmalı. Biz bunları "insan, bilim ve kurumlar" diyerek özetliyoruz. İnsanımızın yetkinliklerini geliştirmeliyiz.
Bilimi ve teknolojiyi esas almalıyız. Ekonomiden hukuka ve demokrasiye kadar tüm alanlarda güvenilir ve kapsayıcı kurum ve kuralları hayata geçirmeliyiz. Bu şekilde gelişmiş, saygın, adil ve çevreci bir Türkiye hedefine ulaşabileceğimize inanıyoruz.
Nitelikli iş gücünün önemine vurgu yapıyorsunuz. Bu konuda hangi alanlara öncelik verilmeli?
Çalışma hayatının odağında artık dijital dönüşüm ve yeşil ekonomi var. Bu dönüşüm ile birlikte iş gücünde aranan nitelikler de değişim geçiriyor. Bir taraftan işverenler aradığı niteliklerde istihdam sağlamakta zorlanırken diğer taraftan üniversite mezunu-diplomalı-işsizlerin oranı giderek artıyor.
Eğitim ile istihdam arasındaki pozitif ilişki giderek zayıflıyor. Nitelikli gençlerimizi beyin göçü ile kaybediyoruz. Genç nüfusumuz içinde ne eğitimde ne de istihdamda olanların payı OECD ülkelerine göre oldukça yüksek. Çözüm aslında eğitimde. Çocuklarımıza ve gençlerimize okul öncesinden liseye, mesleki eğitimden üniversiteye kadar erişilebilir ve nitelikli bir eğitim imkanı sunmalıyız.
Çalışanların becerilerine yatırım yapmak ve hayat boyu öğrenme anlayışını bireylere ve kurumlara kazandırmak önceliğimiz olmalı. Bizim en önemli sorumluluğumuz gençlere hayallerini bu ülkede kurmalarını sağlayacak bir ortam yaratmak.
“CUMHURİYETİMİZİN İKİNCİ YÜZYILINDA ORTAK GELECEĞİMİZİ BİRLİKTE ELE ALACAĞIZ”
“TÜSİAD olarak biz, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında müreffeh, toplumsal refahın adil biçimde dağıldığı, fırsat eşitliğini ve insani kalkınmasını sağlamış, hukukun üstün olduğu, kadın-erkek eşitliğini her alanda hayata geçirmiş; gelişmiş, saygın, adil ve çevreci bir Türkiye hayal ediyoruz.
Bu hayali gerçekleştirmek için bazı önemli soruların cevabını birlikte bulmalıyız: Cumhuriyeti ve demokrasiyi birlikte nasıl güçlendireceğiz? Küresel dönüşümlerde, ulusal stratejimizi nasıl konumlandıracağız? Çevreyi koruyan bir kalkınma nasıl olmalı? Refahı artırırken, bölüşümü daha adil nasıl yaparız? Tüm toplumu ilgilendiren bu sorulara yanıt aradığımız yeni bir proje başlatıyoruz.
Çeşitli illerde farklı kesimlerden paydaşları bir araya getireceğiz. Yıl boyunca sürecek bir tartışma platformu olacak. “Şimdi söylemek değil, “söyleşmek” zamanıdır” diyoruz. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılı ideali çerçevesinde her kesimden insanın birbirini dinlemesi, birbirini anlaması, müzakere etmesi çok değerli. Herkesin umut ve hayallerini içeren ortak bir geleceği birlikte tartışacağız.”