İş dünyası SKDM için alarma geçti

Sanayiciler ilk etapta alüminyum, çelik, çimento, elektrik, gübre ve hidrojeni sektörlerini kapsayacak olan düzenlemeye uyum sağlamak için çalışmalara başladı.

18 Şubat 2024

Kriterlere uyulmaması durumunda ihracat maliyetlerini yaklaşık yüzde 30 artırması beklenen Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) pek çok sektörü alarma geçirdi. Çimentodan kimyaya farklı sektörler sürece uyum için çalışmalara başladı.

18 Şubat-2 Mart 2024 tarihli sayıdan

Karbon nötr bir kıta olmayı hedefleyen Avrupa Birliği'nin (AB) 2050 yılına kadar çevresel sürdürülebilirlik hedeflerini desteklemek amacıyla başlattığı Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) Türkiye'deki sanayicileri harekete geçirdi. Sanayiciler ilk etapta alüminyum, çelik, çimento, elektrik, gübre ve hidrojeni sektörlerini kapsayacak olan düzenlemeye uyum sağlamak için çalışmalara başladı. 

1 Ekim 2023 itibarıyla, üç yıllık bir geçiş dönemi uygulaması ile yürürlüğe giren Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) kapsamında 1 Ocak 2026 tarihinden itibaren mali yükümlülük de başlayacak. Türkiye'nin SKDM sürecini sorunsuz atlatması için, 2023-2025 yılları arasını kapsayan bir hazırlık ve geçiş dönemi boyunca, şirketlerin karbon ölçümü yapmaları ve bu süreçte raporlama yapmaları önem taşıyor.

3,3 MİLYAR EURO'LUK KAYIP

Altensis Kurucu Ortağı Dr. Emre Ilıcalı, Türkiye'nin SKDM'nin tam anlamıyla uygulanmaya başlayacağı 2026 yılına kadar, emisyon ticaret sistemi kurması ve uyum sağlaması gerektiğini söylüyor. Eğer kriterler karşılanmazsa, pek çok sektör 2026'dan itibaren karbon vergisi ödeme zorunluluğu ile karşı karşıya kalacak. 

Emre Ilıcalı, karbon maliyetlerinin 2022 düzeyinde kalması durumunda Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması'nın Türkiye'nin AB-27'ye ihracatına olası etkisinin, yıllık yaklaşık 3,3 milyar Euro olarak hesaplandığını belirtiyor. Bu durum, özellikle çimento, elektrik, diğer mineral ürünleri, tarım ve demir-çelik sektörlerinde ihracat gelirinde düşüş yaşanabileceğini gösteriyor.

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Etem Karakaya'nın hesaplamalarına göre ise sadece çelikte maliyetler yüzde 30 artacak. 

İçeriğinde demir-çelik barındıran her ürünün SKDM konusunda yükümlülük altında olduğunu vurgulayan Karakaya, örneğin 150 Euro'yu aşan çivi ya da menteşe üreticisinin bile SKDM düzenlemesi gereği karbon fiyatına tabi olacağını söylüyor. SKDM'nin söz konusu altı sektörden henüz geliştirme aşamasında olan hidrojen ve dış ticareti çok az olan elektrik santralleri üzerinde etkisinin çok az olması bekleniyor.

ALÜMİNYUM SEKTÖRÜ KRİTİK

Karakaya'ya göre, çimento ve demir-çelik, alüminyum ve gübre sektörü bu süreçten çok etkilenecek. Her bir tesisin raporlanan gömülü karbon emisyonlarının maliyeti belirleyen en önemli unsur olacağını söyleyen Karakaya, "Genel olarak ülkemizde çimento sektörünün karbon yoğunluğu AB ortalamasına göre daha düşük, bu avantajı iyi değerlendirmek gerekir. 

Demir-çelik sektörü ve gübre ortalama karbon yoğunluğumuz AB ile neredeyse aynı seviyelerde iken Türkiye'de üretilen alüminyumun karbon yoğunluğu ise AB'nin neredeyse iki katı daha yüksek. Haliyle en büyük sıkıntıyı yaşayacak sektörlerden biri de alüminyum sektörü olacaktır" diye konuşuyor.

Maliyeti etkileyen diğer önemli bir faktör, AB Emisyon Ticareti Sistemi'nde ticareti yapılan karbon fiyatının önümüzdeki dönemde kaç olacağı. Karakaya, SKDM'nin başlayacağı 2026 sonrası AB ETS karbon fiyatlarının 100 Euro'nun üzerinde seyredeceğini belirtiyor. Son olarak, Türkiye'de uygulanacak olan yerli ETS'de karbon fiyatının kaç olacağı ihracat yapan tüm sektörleri yakından etkileyecek.

"ENERJİ MERKEZLERİ KURULMALI"

İhracatının yüzde 68'ini Avrupa'ya yapan demir ve demir dışı metaller sektörünün hazırlıkları yaklaşık 1,5-2 yıldan beri devam ediyor. Ticaret Bakan-lığı'nın bu konuyla ilgili çalışmaları ve Avrupa Birliği'yle yapmış olduğu anlaşmaları kılavuz olarak alan İstanbul Demir ve Demir Dışı Metaller İhracatçıları Birliği (İDDMİB) firmaları bilgilendirici toplantılar düzenliyor. 

Burada en önemli şeyin firmaların kendi enerji ve atık yönetim sistemlerini kayda almaları olduğunu söyleyen Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkan Vekili ve İDDMİB Yönetim Kurulu Başkanı Çetin Tecdelioğlu, "Şirketlerin kendi şirket işlerinde mühendis kadrolarıyla hem enerjide tasarruf etmeleri hem de atıklarını takip ve kontrol etmeleri gerekiyor" diyor. 

Tecdelioğlu ayrıca atıkların prosedüre uygun bertaraf edilmesiyle ilgili çalışmaların ve karbon ayak izini azaltacak enerji kullanmanın önemine dikkat çekiyor.

Sektörün beklentilerinden biri de Ticaret Bakanlığı ve Enerji Bakanlığı'nın bir kooperatif şeklinde, organize enerji üretim merkezleri kurması ve firmaların bu coğrafyada beraber yatırım yaparak kendi ihtiyaçları olan enerjiyi üretip mahsuplaşmalarının sağlanması. 

Bakanlığın konuyla ilgili eğitim toplantılarının geçiş süreciyle ilgili önemli bir destek adımı olduğunu söyleyen Çetin Tecdelioğlu, bundan sonraki süreçte bakanlığın firmalara yönelik, SKDM ile ilgili alanında uzman kişilerden eğitim ve danışmanlık hizmeti alabilecekleri toplantılar ve programlar organize edebileceğini belirtiyor.

'YEŞİL ÇİMENTO' ÜRETİMİ

Düzenlemelerden ilk etkilenen sektörler arasında yer alan çimento sektörünün AB'ye yönelik ihracatı yüzde 16 düzeylerinde seyrediyor. Bu oran diğer sektörlere nazaran düşük düzeyde olsa da SKDM'nin önümüzdeki dönemde diğer ülkelerde de uygulanmasını beklediklerini söyleyen Türkçi-mento CEO'su Volkan Bozay, "AB harici ülkelerde SKDM devreye girmeden önce ihracatçılar, AB'de kaybolan pazarlarını ilk etapta başka ülkelerle telafi etmeye çalışacaklardır. Bu nedenle hazırlıklar çok önemli" diyor.

Bozay, çimento üreticilerinin karbon emisyonlarını azaltmak üzere tesis bazında yol haritalarını belirlemelerinin rekabet gücünü artıracağını söylüyor. Bu anlamda, üreticilerin rekabet gücünü koruyabilmeleri için yenilikçi ürünlerin geliştirilmesi önem taşıyor. Üretim sürecinde çimentoda kullanılan klinker miktarının optimize edilmesi, alternatif yakıt kullanımının artırılması, enerji verimliliği yatırımlarının artırılması büyük önem teşkil ediyor.

Yeşil çimento üretiminin yaygınlaşması için AR-GE yapılması gerektiğini belirten Bozay, mevzuat desteği ve çimento üretim tesislerinde otomatik
besleme sistemleri ve fırın teknolojilerine dönük yatırımların da hayata geçirilmesiyle birlikte, 2022 yılı itibarıyla yüzde 10 seviyesinde olan alternatif yakıt kullanım oranının AB'deki gibi yüzde 50'ler seviyesine çıkmasının mümkün olabileceğini belirtiyor. 

Özellikle üreticilerin inovatif yeşil yatırımlarını kendilerinin yapmasının desteklenmesi gerektiğini belirten Bozay, "TÜRKÇİMENTO, çalışmaları başlatmak için enerji ve kaynak ayırıyor ancak pilot ve/ veya endüstriyel ölçekli çalışmalar için daha büyük kaynaklar gerekli. 2050 ileri teknolojiler hedefi için özellikle mevzuat desteği de başta olmak üzere finansman desteği sağlanmalı" diyor.

EYLEM PLANI HAZIRLADI

Kimya ilk aşamada etkilenen sektörlerden biri olmasa da çalışmalara başlamış durumda. AB ülkelerine 12,8 milyar dolarlık ihracat yapan kimya sektörü de gelişmeleri yakından takip ediyor. 1 Ocak 2026 tarihi itibarıyla karbon fiyatlaması ile ekstra bir yükün altına imza atmış olacaklarını söyleyen İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister, "Emisyon raporlaması zorunlu iken ürünlerimizi ithal eden ülkelere ek bir karbon fiyatı doğacak. 2034 yılı ile birlikte maliyetler aşamalı olarak yükselecek. 

Bu nedenle, ülkemizde ivedilikle emisyon ticaret sistemi (ETS) kurulması ve karbon fiyatlama düzenlemesi getirilmesi çok önemli. Aksi durumda, Türkiye'deki ihracatçıların tümü ve özellikle kimya sektörümüz ihracatta dezavantajlı konuma düşme, rekabetçiliğini yitirme riskiyle karşı karşıya kalacak" diye konuşuyor. 

İKMİB, firmaları bilgilendirmek ve sektörü değişim ve dönüşüme hazırlamak için 'Kimya Sektörü Sürdürülebilirlik Eylem Planı' raporunu hazırladı. Raporda özellikle AB Yeşil Mutabakatı ve Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları çerçevesinde sektörü bekleyen riskler, fırsatlar ile Türk kimya ihracatının küresel ticaretteki payını koruması için atılması gereken yeşil adımlar mercek altına alındı.

OTOMOTİVİ DE ETKİLEYECEK

İhracatının yaklaşık yüzde 70'ini Avrupa pazarına gerçekleştiren otomotiv sektörü de gelişmeleri yakından izliyor. SKDM her ne kadar ilk aşamada otomotiv ana sanayiine direkt bir yükümlülük getirmiyor gibi görünse de otomotiv tedarik zincirinin önemli paydaşları olan demir-çelik ve alüminyuma öncelikle uygulanması otomotiv ana sanayisini de dolaylı olarak etkileyecek. 

Düzenleme kapsamında ana sanayinin yedek parça olarak AB'ye ihraç ettiği ürünler de bulunuyor. Dolayısı ile Otomotiv Sanayicileri Derneği (OSD) üyesi firmalar da SKDM'nin geçiş dönemi için AB'deki ithalatçı firmalara bildirimlerini yapmaya başladılar.

Türkiye'de otomotiv ana sanayi üretim tesislerinin karbonsuzlaşma konusunda başarılı konumda olduğunu söyleyen OSD Yönetim Kurulu Başkanı Cengiz Eroldu, "Ancak karbon nötr hedefleri ile artık sadece üretimin karbonsuzlaşması yeterli olmayıp, ürünlerin tüm yaşam döngüsünü kapsayacak şekilde karbonsuzlaşma sağlanması gerekiyor" diyor.

Ekosistemin karbonsuzlaşması için öncelikle tüm paydaşların emisyon ölçüm ve raporlamasına uyum sağlaması ve emisyon azaltımına yönelik yatırımları hayata geçirmesi önem taşıyor. 

Bu konuda farkındalığı yükseltmek odağında hem OSD üyeleri hem de tedarik sanayisine yönelik önemli çalışmalar yapılıyor. Örneğin ocak ayında AB'nin talep ettiği hesaplama ve bildirimlerin nasıl yapılacağına yönelik Otomotiv İhracatçıları Birliği (OİB) ve Taşıt Araçları Tedarik Sanayicileri Derneği (TAYSAD) iş birliği ile üç ilde yüz yüze eğitim organizasyonu yapıldı.

50 milyon dolarlık destek

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, önemli bir adım atarak KOSGEB ve TÜBİTAK aracılığıyla Dünya Bankası finansman desteğiyle ‘Türkiye Yeşil Sanayi Projesi'ni hayata geçirdi. 450 milyon dolarlık bütçeye sahip proje ile sanayicilerin, girişimcilerin ve KOBİ'lerin verimli bir şekilde yeşil dönüşümüne destek olunması hedefleniyor. ‘Yeşil Büyüme Teknoloji Yol Haritası' kapsamında belirlenen altı öncelikli sektör arasında kimyasallar, plastik ve gübre sektörleri yer alıyor.

PROF. DR. ETEM KARAKAYA / ESKİŞEHİR OSMANGAZİ ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT BÖLÜMÜ ÖĞRETİM ÜYESİ
“Türkiye’deki yerli ETS ölü doğabilir”

"Türkiye yerli bir ETS (emisyon ticaret sistemi) kurarak karbona bir fiyat vermeyi düşünüyor. SKDM kapsamında eğer sizin ülkenizde bir karbon fiyatı var ise 2026 sonrası AB ETS fiyatından bu yerli karbon fiyatı düşülecektir. Peki, bizim ülkemizde ilk başta karbon fiyatı kaç TL ile başlayacaktır? AB'de şu sıralar karbonun fiyatı 80 Euro iken ben bizim ülkemizde ilk başlarda karbonun fiyatının 10 Euro'yu aşmayacağını düşünmekteyim. 

Türkiye, kesinlikle 2005'teki AB Pilot ETS dönemini iyi çalışmalı. AB'nin kuruluşunda AB'de çalışmış bir bürokrat olarak yaşanan sıkıntıları bizatihi gördüm, sistem neredeyse iflas edecekti ve birçok hile ve manipülasyonlar yaşandı. Benzer sıkıntılar aşılmazsa, Türkiye'deki yerli ETS'de ölü doğabilir ve SKDM bağlamında bir çözüm olamayabilir.”