TALAT YEŞİLOĞLU
tyesil@ekonomist.com.tr
Konumuz yine insan kaynağı. Eğitime harcanan kaynaklar kayda değer bir şekilde büyüdü. Lakin, eğitim düzeyinin en büyük ölçüsü olan PISA testlerindeki performans gerilemeye devam ediyor.
Türkçesi, harcadığımız kaynakların adresi doğru değil. Bugünkü anlayışla gelecekte bu tabloyu tersine çevirmenin ne kadar zor olduğu da maalesef karşımızda duran acı bir gerçek.
Bir olguyu kayda geçirmekte fayda var. Geçmişte de çok uluslu şirketler, Türk üniversitelerinden yetişme gözde öğrencileri mıknatıs gibi çekiyordu. Her ne kadar bazı Türk şirketleri rakip olarak çıksa da, tablo bugün pek farklı değil.
Çok uluslu şirketlerde çalışan, üst basamaklara tırmanan Türk yönetici sayısında daha da artış yaşanması kimse için sürpriz olmamalı. Son dönemde dış pozisyonlara hevesli olan yönetici sayısında bir artış olduğunu zaten siz-lerle bu köşe aracılığıyla paylaşmıştım.
İş disiplini, zorlu pazar koşullarında rekabeti yönetebilme becerisi yüksek olan Türk yöneticilerin, rakiplerine göre daha avantajlı olduğu ortada. Dolayısıyla Fatoş’un kapak haberinde yer verdiği gibi ‘beyin göçü’nün bir miktar daha hızlanması şaşırtıcı olmayacak.
Biz ne yapacağız? Gidenlerin yerlerini nasıl dolduracağız? Birincisi, ciddi bir nüfus geliyor. Üstelik, atıl olsa da genç bir nüfustan bahsediyoruz. Lakin, sürekli genç kalmayacak!
Yeni dönemin, dijital dönüşümün gereklerine uygun bir insan kaynağı stratejisinin belirlenmesi gerekiyor. Bunun ‘itaat’ ağırlıklı bir eğitim yapısıyla olmayacağı son derece açık. Yeni dönemde rakiplerimizin sürekli arttığı unutulmamalı.
İkincisi, ülkemizde ciddi bir göçmen kitlesi var. Örneğin 3 milyona yakın Suriyeli göçmenden eğitimli, yetişmiş olanların AB, ABD ve Kanada gibi ülkelere gittiğini biliyoruz. Fakat 3 milyon Suriyelinin ciddi bir bölümü çocuk ve genç. Bu da ciddi bir potansiyel. Tabii iyi eğitebilirsek.
Üçüncüsü, Afrika, Ortadoğu, Türki Cumhuriyetler’den gelen öğrenciler. Bu kitlenin sadece global piyasalarda yükselen ve sayıları artan Türk şirketleri için değil, dış pazarlara açılmak isteyen şirketler için de büyük bir fırsat olduğunu düşünüyorum.
Fırsatı değerlendirmek de bizim elimizde. Burada sadece şirketlere değil, üniversite okumak için Türkiye’ye gelen yabancı öğrencilerin burs, barınma, çalışma izinleri konusunda resmi otoritelerin pozitif bakış açısına ihtiyaç olduğu görüşündeyim. ABD gibi bazı Batılı ülkelerin bilişim başta olmak üzere kritik sektörlerdeki yöneticilere ne tür kolaylıklar sağladığını anımsatmak isterim.
Elimizin altındaki zenginliğin farkına varmak için uzaklara gitmeye gerek yok. Buradalar, yanımızdalar. Yeter ki biz farkına varalım.
Tatilin ardından motivasyonu yüksek bir hafta diliyorum.