Önümüzdeki dönemde iş dünyası için karbon ayak izi hesaplamalarının gerçekleştirilmesini, ayak izini azaltmak için enerji ve kaynak verimliliğini, yenilenebilir enerji kaynak kullanımını artırmaya yönelik çalışmalar yürütülmesi oldukça önem taşıyor.
10 - 23 Kasım 2024 tarihli sayıdan
Başta Avrupa Yeşil Mutakabatı olmak üzere küresel piyasalardaki gelişmelerin ticaret, sanayi, teknoloji ve istihdama ilişkin süreçleri doğrudan etkilediğini söyleyen İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, özellikle en önemli pazarımız Avrupa Birliği’ndeki gelişmeler ve iklim değişikliği ile mücadelede atılacak adımların aciliyetinin daha da artığına dikkat çekiyor.
Sanayinin bu yükümlülüklerde kilit rol oynadığını vurgulayan Bahçıvan, sanayide fosil yakıtlar yerine yenilenebilir enerji kullanımının tercih etmek, enerji verimliliğinin artırmak, su sarfiyatının azaltmak, döngüsel ekonomi prensiplerinin benimseyerek kaynak verimliliğinin artırılıp atık oluşumunun azaltmak gibi yeşil dönüşüm uygulamalarının hayata geçirilmesi gerektiğini ifade ediyor. “İklim krizinin gezegen ve buna bağlı olarak iş dünyası üzerinde etkileri sanayi sektörünün geleceğini şekillendiren ana faktörlerden bir haline geldi” diyen Bahçıvan ile yeşil dönüşüm uygulamalarını ve bu yönde çizilmesi gereken yol haritasını konuştuk.
Küresel iklim düzenlemeleri şirketleri nasıl etkileyecek?
Başta Avrupa Yeşil Mutakabatı olmak üzere küresel piyasalardaki gelişmeler ticaret, sanayi, teknoloji ve istihdama ilişkin süreçleri doğrudan etkiliyor. Türkiye’deki sanayi kuruluşlarının üretim kapasitelerinden bağımsız sürdürülebilir kalkınma anlayışını iş modellerinin bir parçası haline getirmesi gerekiyor. Önümüzdeki dönemde karbon ayak izi hesaplamalarının gerçekleştirilmesini, ayak izini azaltmak için enerji ve kaynak verimliliğini, yenilenebilir enerji kaynak kullanımını artırmaya yönelik çalışmalar yürütülmesi oldukça önemli. İklim değişikliği ile mücadele için enerji ve kaynak verimliliğini artırmak amacıyla atılacak bu adımlar uzun vadede maliyeti azaltıcı etkiler yaratabileceği gibi, teknoloji ve dijitalleşme kullanımının arttığı yeni iş modellerinin oluşmasını da sağlayacak.
Yeşil dönüşüm çalışmalarına olan ilgi, Türkiye özel sektöründe yeterli seviyede mi?
2024’te Türkiye’de ilk kez ‘İSO Sanayide Sürdürülebilirlik Eğilimi Araştırması’nı yaptık. Ipsos iş birliğinde Türkiye genelinde 717 sanayi firması ile gerçekleştirilen araştırmamız sanayi kuruluşlarımızın, sürdürülebilirliği kurumsal stratejiye entegre etme noktasında henüz başlangıç aşamasında olduğunu ortaya koyuyor. Araştırmamızın sonuçları çerçevesinde ayrıca “İSO Sanayide Sürdürülebilirlik Eğilimi Skorları”nı “Farkındalık”, “Yaklaşım” ve “Uygulama” başlıklarındaki üç farklı performans için hesapladık. Buna göre Türkiye genelinde sanayi firmalarının en yüksek skora ulaştığı alan; 100 üzerinden 48,97 ile ‘Farkındalık’ oldu. ‘Yaklaşım’, yani sürdürülebilirlik çalışmalarının planlama aşamasında olduğunu gösteren skor 34,27 iken sanayi firmalarının ‘Uygulama’ skoru ise 18,19 olarak ölçüldü. Sanayi firmalarımızın sürdürülebilirlik ile ilgili bilgi ve destek alma talebinin ve dolayısıyla bu konuya gösterilen ilginin her geçen gün artığını memnuniyetle görüyoruz.
“Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması” kapsamında belirlenen sektörlerin demir-çelik, çimento, alüminyum, gübre, elektrik ve hidrojen ile tekstil ve giyimin en fazla etkilenen sektörler olduğu ifade ediliyor. Farkındalığın artırılması ve sürece ilişkin yol haritasının oluşturulması açısından neler yapılmalı?
Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın (AYM) küresel ticareti etkileyecek uygulamalarında öne çıkan Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’nın (SKDM) geçiş dönemi 2023’te başladı. İlk etapta demir-çelik, alüminyum, çimento, gübre, elektrik ve hidrojen sektörlerini kapsayan ve raporlama yükümlülüğü ile sınırlı olan geçiş dönemi sonrasında 2026’da mali yükümlülüklerin devreye gireceği asıl uygulama dönemi başlayacak. AB’nin ihracatımızdaki payının yüzde 40’ın üzerinde olduğunu dikkate aldığımızda SKDM çerçevesindeki gelişmelerin başta ilgili sektörler olmak üzere ülkemiz sanayisinin üretim maliyetleri ve rekabet gücü açısından etkileri de kaçınılmaz
olacak. Bu süreçte Türkiye’deki şirketlerin karbonsuzlaşma hedeflerini belirlemeleri ve sürdürülebilir üretim uygulamalarına geçiş yapmaları büyük önem taşıyor.
Döngüsel ekonomiye geçiş kapsamında yürürlüğe girecek olan eko-tasarım kuralları gibi mevzuat değişiklikleri AB’ye gerçekleştirilen ihracatı ne şekilde etkileyecek?
Sürdürülebilir Ürünler İçin Eko-tasarım Yönetmeliği kapsamındaki ürünler için dijital bir kimlik belgesi işlevi görecek olan Dijital Ürün Pasaportu (DPP) ile de ürünlerin sürdürülebilirlik özellikleri hakkındaki bilgilerin erişilebilir olması hedefleniyor. DPP’nin sürdürülebilir ürün tercih süreçlerini kolaylaştırmasının yanı sıra gümrük ve pazar denetim yetkilileri için de takip kolaylığı sağlaması amaçlanıyor. Bu süreçte satılmayan ürünlerin imhasının önlenmesi de gündemde. Kısacası çevresel ve sosyal etkileri dikkate alan bir anlayış her geçen gün yaygınlaşırken, tedarik zincirinde şeffaflığa yönelik talepler yoğunlaşacak. Bu doğrultuda firmalarımızın küresel anlamda rekabetçi olabilmek için sektörlerin daha yeşil, daha döngüsel ve daha dijital olması bir gereklilik halini alıyor.
Bu kapsamda Türk sanayisi için hangi riskler ve fırsatlar söz konusu? Değerlendirir misiniz?
İklim krizinin gezegen ve buna bağlı olarak iş dünyası üzerinde etkileri sanayi sektörünün geleceğini şekillendiren ana faktörlerden bir haline geldi. Özellikle en önemli pazarımız Avrupa Birliği’ndeki gelişmeler ile iklim değişikliği ile mücadelede atılacak adımların aciliyeti daha da artırıyor. Ekonomimizin lokomotifi sanayimiz, bu yükümlülüklerde kilit rol oynuyor. Sanayide; fosil yakıtlar yerine yenilenebilir enerji kullanımının tercih etmek, enerji verimliliğinin artırmak, su sarfiyatının azaltmak, döngüsel ekonomi prensiplerinin benimseyerek kaynak verimliliğinin artırılıp atık oluşumunun azaltmak gibi yeşil dönüşüm uygulamalarının hayata geçirilmesi gerekiyor. Bu süreçte inovatif teknolojilerin kullanılması da firmaların verilerini takip ederek hedeflerini gerçekleştirebilmesi için önem taşıyor. Bununla birlikte önümüzdeki dönemde bireysel ve kurumsal hayatın en önemli bileşeni olmaya devam edecek olan sürdürülebilirlik, ülkemiz sanayisi için yeni bir fırsat penceresi sunuyor.
“KOBİ’lere yol haritası hazırlıyoruz”
“2024’te sanayimiz için önemli bir gündem konusu olan SKDM kapsamında alüminyum ile demir-çelik sektörlerinde ‘Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması Uygulama Rehberleri’ni hayata geçirdik. Kurumsal Karbon Ayak İzi Danışmanlığı, İSO Enerji Masası hizmetlerimizle sanayi firmalarımızı desteklediğimiz gibi TÜBİTAK tarafından yürütülen ‘Yeşil İnovasyon Teknoloji Mentörlük Programı’ kapsamında KOBİ’lerimize yeşil dönüşüm yol haritası hazırlayan kuruluşlar arasında yer alıyoruz. Ülkemiz sanayisinin etkili ve güçlü bir paydaşı olarak toplumsal ve çevresel sorumluluklarımızın bilinci ve sürdürülebilirlik konusunda öncü rol oynama kararlılığı ile çalışmalarımıza önümüzdeki dönemde de devam edeceğiz.”