DR. ORHAN KARACA
okaraca@ekonomist.com.tr
Tabloyu görmek için görsele tıklayın.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), sanayi üretimi, perakende satışlar ve dış ticaret endekslerinde haziran ayı verilerini geçen hafta açıkladı. Böylece bu göstergelerde ikinci çeyrek döneme ilişkin veriler de ortaya çıkmış oldu. Söz konusu göstergelerden ilk ikisi bizim ekonomideki büyümenin ne yönde seyrettiğini anlamak için en çok kullandığımız öncü göstergeleri oluşturuyor. Dış ticaret endekslerini de yine ekonomideki gidişatı izlemekte yararlandığımız reel dış ticaret verilerini hesaplamak için kullanıyoruz. Dolayısıyla şu anda elimizde ikinci çeyrekte ekonominin ne kadar büyümüş olabileceğini tahmin etmemize yarayacak tüm öncü göstergeler var. Bu öncü göstergelere baktığımızda ikinci çeyrekte büyümenin yüzde 3 dolayında çıkabileceği sonucuna varıyoruz. Neden böyle düşündüğümüzü ise şöyle açıklamak mümkün:
• Sanayi üretimi haziran ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 1,1 artış gösterdi. Nisan ayında çok daha düşük ve yüzde 0,7 olan bu oran mayıs ayında ise yüzde 7,1’i bulmuştu. Ancak bu sıçramanın büyük ölçüde mayıs ayındaki 2 işgünü fazlasından kaynaklandığını bir ay önce bu sayfalarda yazmıştık (bkz. Sanayi üretimi işgünü fazlasıyla uçtu, Ekonomist, Sayı 29,17 Temmuz 2016). Nitekim haziran ayında sanayi üretimi yeniden yavaşladı. Aslına bakılırsa haziran ayında sanayi üretimindeki yavaşlama beklediğimizden de fazla oldu.
SANAYİ YAVAŞLADI
• Bu dalgalı seyirden sonra sanayi üretiminde ikinci çeyrekteki yıllık artış yüzde 2,9 olarak gerçekleşti. Bu oran ilk çeyrekte neredeyse iki kat daha yüksek ve yüzde 5,6’ydı. Sanayi üretimindeki değişim ile ekonominin genelindeki büyüme arasında önemli bir paralellik var. Bu paralellik sanayinin ekonomi içindeki payının yüzde 25 dolayında olmasından ve de başta ticaret ve ulaştırma olmak üzere diğer birçok sektörün faaliyet hacmini de etkilemesinden kaynaklanıyor. Bu da sanayi üretimindeki artışın yavaşladığı ikinci çeyrekte ekonominin genelindeki büyümenin de yavaşlamış olabileceğini gösteriyor. Nitekim geçen yılın son çeyreğinde yüzde 7,5 olan sanayi üretimindeki yıllık artış bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 5,6’ya indiğinde ekonominin genelindeki büyüme de yüzde 5,7’den yüzde 4,8’e inmişti.
• Reel perakende satışlar ikinci çeyrekte geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 2,1 artış gösterdi. Bu oran yılın ilk çeyreğinde yüzde 4 düzeyindeydi. Reel perakende satışlardaki bu gerileme tüketici talebinde zayıflamaya işaret ediyor. Bu da ikinci çeyrekte ekonomideki büyümenin biraz daha yavaşladığını düşündürüyor.
• Altın hariç reel ihracat ikinci çeyrekte geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 6,2 yükseldi. Bu oran ilk çeyrekte de buna çok yakın ve yüzde 6 olarak gerçekleşmişti. Bu ise dış talebin büyümeye katkısında ikinci çeyrekte fazla bir değişiklik olmadığı sinyalini veriyor. Ancak bu veri sadece mal ihracatını kapsıyor. Oysa ikinci çeyrekte turizm gelirlerindeki düşüşün biraz daha hızlandığını biliyoruz. Dolayısıyla hizmet ihracatını da işe katarsak dış talebin büyümeye katkısının bu verinin gösterdiğinden biraz daha zayıf olması ihtimali var.
• Altın hariç reel ithalat ikinci çeyrekte geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 7,4 yükseliş gösterdi. Bu oran ilk çeyrekte biraz daha düşük ve yüzde 6,1 düzeyindeydi. İkinci çeyrekte bu oranın biraz daha yükselmesinin verdiği iki sinyal var. Birincisi, ikinci çeyrekte iç talep perakende satışların işaret ettiği ölçüde yavaşlamamış olabilir. Çünkü altın hariç ithalattaki artış genelde iç talepte canlanma işaretidir. İkincisi, net ihracatın büyümeye olumsuz etkisi ikinci çeyrekte biraz daha yükselmiş olabilir. Çünkü yurtdışında üretilen malların ithal edilmesi, esas itibariyle yurtiçi üretimin düzeyini ölçmeyi hedefleyen Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) hesabına negatif işaretli olarak girer. Dolayısıyla ithalattaki artış büyümeyi hızlandırmaz, tam tersine yavaşlatır.
• Öncü göstergelerden gelen bütün sinyalleri bir arada değerlendirdiğimizde, bize ikinci çeyrekteki büyüme yüzde 2,5-3,5 arasında çıkacakmış gibi geliyor. Bunun da orta noktasını alarak ikinci çeyrekteki büyümenin yüzde 3 dolayında çıkmasını beklediğimizi söyleyebiliriz.
İKİNCİ YARIDA NE OLUR?
Son olarak yılın kalan dönemine ilişkin de iki çift laf edelim. Maalesef ikinci çeyrekteki yavaşlama ikinci yarıyılda da sürecek gibi görünüyor. Çünkü 15 Temmuz’daki darbe girişimi ve Olağanüstü Hal (OHAL) uygulaması sonrasında geleceğe ilişkin belirsizlikler biraz daha arttı. Bu durum kısa vadede iç talebi olumsuz etkileyeceğe benziyor. Öte yandan dış talepte de bunu telafi edebilecek bir gelişme görünmüyor. Bu şartlar altında ekonomideki büyümenin daha da yavaşlaması olasılığı bulunuyor.