TALİP YILMAZ
tyilmaz@ekonomist.com.tr
Bununla ilgili olarak Adalet Bakanlığı’nda yeni bir çalışma yapılıyor. Bankacılar, İstanbul Yaklaşımı’na benzer yeni bir uygulamanın hayata geçmesini istiyor.
Tabloyu görmek için görsele tıklayın.
Son dönemde Türkiye’de ekonominin ana gündem maddelerinden biri, şirketlerin iflas erteleme başvurularındaki ciddi artış. 2012’de 484 iflas erteleme davası açılırken, bu rakam 2013’te 654’e, 2014’te 720’ye, 2015’te binin üzerine çıktı.
2016 yılının ilk iki ayında ise 400 civarında şirket iflas erteleme istedi. Şirketler, haciz baskısı olmadan bütün varlıklarını koruyarak faaliyetlerini devam ettirmek için bu yola başvuruyor. Ancak bu süreç alacaklılar tarafında hoşnutsuzluğa neden oluyor. Sistemin borçlular kadar alacaklıların da haklarını koruması gerektiği konusunda değerlendirmeler yapılıyor.
İflas ertelemeleri, bankacılık sisteminde tahsili gecikmiş alacakların (TGA) yükselmesine neden oluyor. Mart 2015’te yüzde 2,86 seviyesinde olan TGA oranı, 8 Mart itibariyle yüzde 3,27 seviyesine çıkmış durumda. Büyük işlemler gelmezse aylık 1 milyar TL’yi bulan ilave batık kredi sisteme ekleniyor. Bu da şu an için yöne-tilebilir olmakla birlikte bankacıları rahatsız ediyor.
İZLEMEDEKİLER DE ARTIYOR
Yaşanan bu süreçle birlikte bankaların TGA oranının yanında, ikinci grup yani risk izlemeye alınan alacaklarda da artış yaşandığına dikkat çekiliyor. Risk izlemeye alınan kredilerin toplam kredilere oranının da yüzde 2-3’lerden yüzde 5-6 seviyelerine geldiği sektör temsilcilerince ifade ediliyor.
Bu oranlar şimdilik bankacılık sektörünün yönetebileceği seviyelerde. 2008 krizi sonrası 2009’da TGA oranının yüzde 5,5’e yaklaştığı düşünüldüğünde, şimdilik sorun olmadığını söyleyebiliriz. Ancak risk izlemeye alınan kredi oranında yaşanan artış, bankacılık sistemini tedirgin ediyor. Alacaklıların haklarına zarar verildiği en üst perdeden söyleniyor.
YENİ YAKLAŞIM GEREKLİ
Önceki hafta sonu Uludağ Ekonomi Zirvesi’nde (UEZ) konuştuğumuz üst düzey bankacılar, iflas ertelemeye ve iflas davalarına yönelik yasalarda yeni düzenlemeler yapılması gerektiğini vurguluyor. Hatta konuyla ilgili olarak Adalet Bakanlığı ile temas halinde olduklarını da ifade ediyorlar.
Konuştuğumuz bazı bankacılar, 2001-2004 yıllarında uygulanan İstanbul Yaklaşımı, 2007 yılında uygulanan Anadolu Yaklaşımı gibi bir uygulamanın yeniden hayata geçmesini istiyor.
Öğrendiğimize göre, bu konuyla ilgili olarak, geçen yılın nisan ayında, Bankalar Birliği çatısı altında, hükümete sunulmak üzere, geçmişteki yaklaşımlardan da dersler çıkarılarak bir taslak plan hazırlanmıştı. Ancak araya giren seçimler nedeniyle bu konu rafa kalktı.
Bu taslakta, özetle, geçici likidite sorunu yaşayan ama yaşayabilir durumda olduğu düşünülen borçlulara, borç rakamları düşülerek yeniden yapılandırma imkanı sunulması isteniyordu. Alacak miktarının yüzde 70’ine sahip alacaklı bankaların anlaşması halinde, yüzde 100 oranında bankaların buna uyması zorunlu kılınıyordu. Bazı bankacılar bu konunun tekrar raftan inmesi gerektiği düyüncesinde.
“KÖTÜYE KULLANILIYOR”
Bankacılar, İcra ve İflas Kanunu’nda 2003’te genişletilmiş bir iflas erteleme hükmü getirmek ve düzenlemek amacıyla yapılan değişikliklerin, alacaklıların haklarında ve normal borçlu-alacaklı ilişkilerinde tehlikeli bozulmalara yol açtığını söylüyor.
Türkiye Bankalar Birliği Başkanı ve Ziraat Bankası Genel Müdürü Hüseyin Aydın, bu değişikliklerin ilk uygulamaya sokulduğu günden bu yana yaygın bir şekilde kötüye kullanıldığını ve hala da çok tartışmalı bir konu olduğunu ifade ediyor.
Aydın, iflas erteleme hakkının sadece geçici bir likidite problemi bulunan, yaşayabilir durumdaki borçlulara tanınması gereken bir hak olması gerektiğini söylüyor. Hüseyin Aydın, “Bir iflas takibinde, mahkeme kararını erteletebilmek veya süreci durdurabilmek için, borçlunun hakimi, gereken tüm doküman ve kanıtlarla desteklenmiş ciddi bir kurtarma planıyla ya da kurtarma projesiyle ikna etmesi gerekir" diyor.
MALİ YAPI ZAYIFLAR
Son dönemde iflas erteleme davaları artınca, hatta bu kararlar şirketin olduğu yerden değil başka şehirlerdeki mahkemelerden çıkarılmaya çalışılınca, bankacılar bunda art niyet arıyor.
Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş, “Burada sadece bankaların değil, birçok alacaklının hakkı zayi edilmemeli. Devletin de hukuk sisteminde bunu gözetmesi lazım” diyor. Bankacılık sektörünün mali gücünün sağlam olduğunu söyleyen Ateş, ancak bu tarz işlemlerin sayısının artmasının mali yapıları zayıflatıcı etkiye sahip olduğunu anlatıyor.
Güçlü bankacılık sistemine sahip ülkelerin ekonomilerinin krizlere karşı daha dayanıklı olduğunu söyleyen Ateş, “2001’de bankalar zayıftı, ekonomi battı. 2008’de bankalar güçlüydü, mali politikalar iyiydi, ekonomi ayakta kaldı” hatırlatmasını yapıyor.
TİCARİ BARIŞ BOZULMAMALI
İflas erteleme sadece bankacılık sektörünün sorunu değil, diğer ticari alacaklıları da etkiliyor. İflas erteleme ile konulan tedbir kararları ile birlikte alacaklılar bakiyelerini alamıyor.
TEB Genel Müdürü Ümit Leblebici, konuyla ilgili çalışmaların yürütüldüğünü hatırlattıktan sonra şunları söylüyor: “Hepimiz çalışıp bir değer yaratıyoruz. Bu değer ekonomik sistemimiz. Bunun için hiçbir kurumumuzun kötü olması, kimsenin işine gelmez. Herkesin kapsayıcı olarak kârını artırması lazım. Eğer bir takım kurallarla ticaret barışını bozuyorsak, bunu tekrar düzeltmek için gerekli çalışmaların yapılması lazım.”
SORUNLU KREDİLER YONETİLEBİLİR DÜZEYDE"
Hüseyin Aydın Türkiye Bankalar Birliği Başkanı
"Türk bankacılık sistemindeki kredilerin geri dönüşlerinde bir miktar sıkıntılar olduğunu görmeye başladık. Sorunlu kredi rasyosu yüzde 3 civarında ama bu kesinlikle yönetilebilir bir düzeyde.
Türk bankacılık sistemi gerek sermaye yeterliliği gerek likidite yönetimi açısından bu süreci yönetebilecek durumda. Elbette bir şey var ama bu kesinlikle dünya ortalamalarının altında ve makul seviyede”
'DERİNLEMESİNE İNCELEME YAPILMIYOR"
Hakan Ateş Denizbank Genel Müdürü
"Bankalar, kaynakların doğru yerlere tahsisi konusunda misyon sahibi. Sağladığımız kaynakları akılcı bir şekilde kullandırıp geri dönüş olmasını bekliyoruz. Geri dönüş olmadığında kredi batıkları oluşuyor.
Son zamanlarda ara bir dönem söz konusu: İflas erteleme. Yeniden yapılandırma, dertleri çözme çalışmaları yapıyoruz. Bankaların gücü buna yeter. Ancak son dönemlerde iflas erteleme kararları sıkça ve çok derinlemesine inceleme yapılmadan veriliyor”'
'SİSTEMATİK BİR RİSK YOK"
Ümit Leblebici TEB Genel Müdürü
"TGA oranında bir miktar artış var. Buna korkulacak bir şey olarak bakmamak lazım. Bazı sektörlerde yaşanan sıkıntılar var. Turizm, küçük mikro işletmeler buna örnek gösterilebilir. Bunun bankacılık sektörüne yansıması doğal olarak olacaktır.
Bu Türkiye için sistematik bir risk değil, yaşanan artışlar marjinal artışlar. Bu oranı bankalar rahatlıkla yönetebilir. Ancak bu konuda önceden tedbir almak, yasal düzenlemeleri hayata geçirmek gerekir.'