ARAM EKİN DURAN
eduran@ekonomist.com.tr
Değişen teknolojik altyapısı ve nitelikli yeni kadrosuyla KGF, kısa süre içinde şirketlerin kredi taleplerine verdiği yanıt süresini 40 günden 24 saate düşürdü. Bu da kurumun işlemlerine büyük hız kazandırdı.
Ekonomist’i Ankara’daki KGF merkezinde ağırlayan KGF Genel Müdürü İsmet Gergerli, son 25 yılda toplam 24 bin firmaya kefalet kredisi veren KGF’nin son üç ayda ise 55 bin KOBİ’ye kefalet verdiğini söylüyor.
Gergerli, “Hedefimiz 2018 sonuna kadar 250 milyar TL’lik kredi dağıtan bir kurum haline gelmek” diyor. Gergerli’ye sorduğumuz sorular ve aldığımız yanıtlar şöyle:
Kredi Garanti Fonu’nun kurumsallaşma süreci nasıl gerçekleşti?
Kredi Garanti Fonu (KGF) 1991 yılında bir anonim şirket olarak kuruldu. Şirketin üçte biri TOBB’a, üçte biri KOSGEB’e, üçte biri ise 21 bankaya ait. Ayrıca TESK, TOSYÖV gibi küçük hissedarları da var. Kuruluş amacı Türkiye’deki KOBİ’lerin finansmana erişimini kolaylaştırmak. Aradan geçen 25 yılda kurumda birçok
değişim yaşandı. Ben Kasım 2015’te göreve başladım. O günden beri KGF’yi dönüştürmeye çalışıyoruz. Bürokratik hantallığa son verip, hızlı hareket edebilen bir kurum olmak için son bir yıldır çok ciddi altyapı değişikliklerine gittik. Tüm teknolojik sistemi ve yazılımı değiştirdik. Böylelikle kurumsal olarak bir banka kalite ve güvenliğinde yazılımlara sahip olduk. Kredi onay kurullarını kaldırdık, onun yerine rating sistemi getirdik.
KGF’deki bu değişim KOBİ’lerin finansman ihtiyacı konusunda nasıl bir etki yarattı?
Geldiğimiz nokta şu: Daha önce Kredi Garanti Fonu bir şirketin kredi talebine ortalama 35-40 günde yanıt verirken, geçen yıl bu süreyi yedi güne indirdik. Şu anda ise 24 saat içinde şirketlerimize geri dönüş yapabilecek noktaya geldik. Kurulduğundan bu yana, yani son 25 yılda toplam 24 bin firmaya kefalet kredisi veren KGF, son üç ayda ise 55 bin KOBİ’ye kefalet verdi. Üstelik bu başarıyı büyük masraflara girmeden yaptık. KGF’yi daha katma değerli hale getirmek için niteliği yüksek bir ekip kurduk. Kısa sürede İSO 9001 kalite belgesini aldık. Bilgi sistemleri güvenliği konusunda en az bir banka kadar güvenli bir yapı kurduk. Dolayısıyla ortaya çıkan sonuç hepimizi çok mutlu ediyor.
Bugüne kadar toplam kredi desteğiniz ne kadara ulaştı?
2015 sonunda 2,4 milyar TL toplam kredi büyüklüğümüz vardı. 2016 sonunda ise 5,1 milyar TL oldu. Yani yaklaşık yüzde 160 büyüme gerçekleştirdik. Yeni süreçte ise bu rakamları peyderpey artıracağız. Bizim şu anda Bakanlar Kurulu kararına göre verebileceğimiz kredi imkanı 20 milyar TL. Ancak 27 Ocak’ta Resmi Gazete’de 250 milyar TL’ye kadar çıkabilecek imkan sağlandı. Şu anda yeni Bakanlar Kurulu kararı üzerinde çalışılıyor. Dolayısıyla bizim hedefimiz kısa süre içinde 250 milyar TL’lik kredi dağıtan bir kurum haline gelmek. 2017 ve 2018’de bu imkanı kullanırız.
En merak edilen nokta şu: KGF’nin kredi arayan bir KOBİ için avantajı nedir?
Birincisi, bir firma bankaya gittiğinde kredi alırken teminat problemi yaşayabilir. Şimdi biz öncelikle bu teminat problemini çözüyoruz. Bunu nasıl yapıyoruz? Bankaya ipotek gösteremeyecek şirketimize kefil oluyoruz. Ben kefil olduğum için banka bu şirketimize kredi verebiliyor. Biz ise garantilerimizi kendi öz kaynaklarımızdan, yurtdışından sağladığımız fonlardan ve Hazine Müsteşarlığı’ndan sağlıyoruz. Kendi öz kaynağımızla verdiğimiz kefaletlerde, önce banka bir değerlendirme yapıyor. Sonra biz KGF olarak bir değerlendirme yapıyoruz.
Hazine ile nasıl bir işbirliğine sahipsiniz?
Hazine kontr-garanti uygulamasında banka tüm değerlendirmeyi yapıyor ve teminatı alıyor. Ben onun aldığı teminata ortak oluyorum ve ayrıca bir teminat istemiyorum. Burada bankanın rating sistemi esas alınıyor. Biz buradaki ölçüme uygunluk onayı veriyoruz. Benim verdiğim kefalet BDDK’nın karşılıklar yönetmeliğinde ‘birinci grup teminat’ sayılıyor. Bu nedenle ayrılan karşılık sıfır oluyor. Bu durum da bize çok önemli bir hız kazandırıyor.
Peki bankanın sağladığı bu fayda işletmeye nasıl yansıyor?
İşletme, benim kefaletimden dolayı risk primi ve sermaye yeterlilik rasyosu maliyetinin düşmesinden fiyat avantajı sağlıyor. Böylece bankaya dönüp, “Bana yüzde 18 ile değil, yüzde 12-13 ile kredi kullandır” deme şansını elde ediyor. Nitekim yakın zamanda TOBB öncülüğünde ‘Nefes Kredisi’ projesini hayata geçirdik. TOBB bankalara yüzde 7,5 faiz oranı ile 500 milyon TL mevduat koydu ve 10 katı kredi kullanımı talep etti. Bu 5 milyar TL’lik kredi miktarının yüzde 85’ine de biz KGF olarak garanti verdik. Dolayısıyla bankaların risk primi ve sermaye yeterlilik rasyosu maliyeti düşmüş oldu. Biz de buradan hareketle faiz indirimi talep ettik. Sonuçta banka yüzde 17 civarında faizle kullandırdığı kredilerde faiz oranını yıllık yüzde 9,90’a çekti. Dolayısıyla KGF’nin kefaletinin KOBİ’lerin daha kolay finansmana ulaşmasında geçerli bir formül olduğunu ortaya koymuş olduk. Bu herkesin kazandığı bir formül.