Ticaret Bakanlığı’nın 2025 ajandası

2025 yılında jeopolitik risklerin ve ticarette korumacı politikaların artacağını dile getiren Ticaret Bakanı Prof. Dr. Ömer Bolat, “Böyle bir ortamda Türkiye’nin ihracatını güçlendirmeliyiz. Hedefimiz büyümenin sürdürülebilir ve kapsayıcı olması” diyor.

21 Aralık 2024

2025 yılına girerken, bölgesel savaş ve gerilimler küresel ticareti tehdit ediyor. Son olarak Suriye’de rejim değişikliği ile birlikte, Türkiye’nin yakın coğrafyasında “yeni bir düzen”in ayak sesleri duyuluyor. Hemen sınırımızda yaşanan bu süreci Ekonomist’e değerlendiren Ticaret Bakanı Prof. Dr. Ömer Bolat, jeopolitik risklerin ve ticarette korumacı politikaların arttığı bir ortamda Türkiye ekonomisinin dayanıklı ve güçlü olması için ihracatın yapısının güçlendirilmesi, pazar ve ürün çeşitliliğinin sağlanması, sektörlerin şoklara karşı dayanıklılığının artırılmasının en önemli hedeflerinden biri olduğunu kaydediyor.

Ekonomist Dergisi 22 Aralık-4 Ocak tarihli sayıdan 
(Yeni yıl Almanak sayısından)

Ticaret Bakanı Ömer Bolat, 2025 yılında ajandasındaki konuları ve jeopolitik riskler karşısında Türkiye’nin ihracatta rekabetçiliğini artırmak üzere atacakları adımları Ekonomist okuyucularıyla paylaştı.

Küresel olarak pek çok noktada yaşanan savaş gerilimleri ve krizler, Suriye’de yaşanan son süreç gibi zor gündemler düşünüldüğünde, sizce 2025 için Türkiye ekonomisini etkileyecek en kritik konu ne olur?
İnsanlık tarihimize bakıldığında savaşların maalesef bu tarihin bir parçası olduğunu görüyoruz. İçinde bulunduğumuz coğrafyada da gerilimler, krizler, savaşlar sıklıkla yaşandı ve yaşanıyor. 2025 yılında da bu gerilimlere bağlı olarak jeopolitik riskleri yakından takip edeceğiz. Bilindiği üzere 13 yıl süren bu sıkıntılı süreçte Suriye halkına hem maddi hem manevi anlamda en çok destek olan, dayanışma gösteren ülke, iyi bir komşu ve büyük bir ülke olmanın bilinciyle hareket eden Türkiye olmuştur. Suriye halkının en karanlık günlerinde yanında olan Türkiye, barış ve huzur içindeki bir Suriye’nin yeniden inşasında ve kalkınmasında da mutlaka yanında olacaktır. Türkiye Cumhuriyeti olarak Suriye gibi, bölgemizdeki diğer gerilimlerin ve çatışmaların da 2025 yılında tırmanmasını değil çözüme kavuşmasını temenni ediyoruz. İlgili kurumlarımız eşgüdüm içinde gereken tedbirleri alırken, bu ortam içerisinde ekonomi yönetimi olarak bizler çevremizde hangi sorunlar olursa olsun ekonomimizin sağlam, güçlü, dayanıklı, olumsuz koşullardan en az etkilenecek bir yapıda olmasını sağlamak üzere çalışıyoruz. Güçlü bir ihracat yapısı güçlü bir ekonomi için çok önemli bir önkoşuldur. Türkiye ekonomi tarihine baktığımız zaman ihracatın ekonomiye dinamizm katan çok önemli bir faktör olduğunu görüyoruz. Jeopolitik risklerin, ticarette korumacı politikaların arttığı bir ortamda Türkiye ekonomisinin dayanıklı ve güçlü olması için ihracatımızın yapısının güçlendirilmesi, pazar ve ürün çeşitliliğinin sağlanması, sektörlerimizin şoklara karşı dayanıklılığının artırılması en önemli hedeflerimizdendir.

Türkiye’nin bugün yaşadığı ekonomik sıkıntılar, dövizi baskılayıcı para politikası ve maliyet baskısı düşünüldüğünde üretim ve ihracat yolculuğu açısından 2025 yılı için nasıl bir vizyon var? Bakanlık olarak 2025 yılında ihracatçıların üzerindeki kur baskısını azaltacak adımlar atılacak mı?
Döviz kurundaki gelişmeler, elbette fiyat istikrarı, finansal istikrar ve dış denge açısından yakından takip edilmektedir. Bununla birlikte, ekonomi yönetimimizin reel ya da nominal herhangi bir kur seviyesi hedefi bulunmamakta, döviz kurları temelde serbest piyasa mekanizması çerçevesinde arz ve talep koşulları tarafından belirlenmektedir. Hedefimiz büyümenin sürdürülebilir ve kapsayıcı olmasıdır. Bu kapsamda, ekonomi yönetimimizin uyguladığı politikaların gerek göstergeler gerekse dış piyasalarda olumlu etkileri bu kapsamda görülmektedir ve bu etkilerin kalıcı olması ve finansal istikrarın sağlanabilmesi için ne gerekiyorsa yapılmaya devam edilecektir. Atılan adımların kalıcı sonuçlarını hep birlikte görmeye devam edeceğimize eminim. Diğer taraftan, Türkiye’nin ihracattaki kalıcı rekabetçiliği ihracatçılarımızın dinamizmi, dış talep, pazar çeşitlendirmesi, üretim altyapısı, mal çeşitlendirmesi, uygun finansman koşulları, tedarik zincirlerindeki konumu, teknolojik düzeyi gibi pek çok farklı faktöre bağlıdır. Türkiye’nin temel hedefi olan uzun vadeli sürdürülebilir ihracat artışı için yenilikçi ve teknolojik kazanımlarla elde edilecek yüksek katma değer odaklı rekabetçiliğin esas olduğunu biliyoruz ve bu doğrultuda çalışmalarımızı sürdürmekteyiz.

Rekabetçiliği güçlendirmek için hangi çalışmalar yürütülüyor?
Bakanlık olarak, bugüne kadar olduğu gibi, 2025 yılında da ihracatçılarımızın rekabet gücünü artırıcı yapısal reformlara, katma değerli üretim ve ihracata odaklanıyoruz. İnovatif, tasarıma dayalı ve yüksek teknoloji ürünlerin ihracatını teşvik ederek, ihracatçılarımızın dış pazarlarda sadece fiyat avantajıyla değil, aynı zamanda kalite ve yenilikçilikle de öne çıkmalarını sağlıyoruz. Nitekim AR-GE ve inovasyona ağırlık veren, dijitalleşme ve yeşil dönüşüm gibi küresel trendlere uygun bir şekilde yenilenen ihracat desteklerimizi; tasarımdan, markalaşmaya, Turquality’den, Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesi (UR-GE) projelerine, Küresel Tedarik Zinciri Yetkinlik proje desteğinden (KTZ), e-ihracata kadar geniş bir yelpazede, yüksek teknolojili üretim yapmak ve katma değerli ihracatımızı artırmak isteyen bütün ihracatçılarımızın kullanımına sunuyoruz.

En önemli sorunlardan biri finansman. Bu konuda ihracatçıya yeni paketler sunulacak mı?
İhracatçı firmalarımızın küresel finansmana erişim imkânlarını genişletmek, desteklemek ve kolaylaştırmak da firmalarımızın dış pazarlarda rekabetçi konumlarını sürdürebilmeleri açısından önem taşıyor. Biz bu noktada da ihracatçımızın daha düşük maliyetli finansman imkânlarına kavuşması için Türk Eximbank ve İhracatı Geliştirme Anonim Şirketi’ni (İGE A.Ş.) ile iş birliği içinde etkin bir şekilde önümüzdeki yıl da çalışacağız. İlaveten, Hazine ve Maliye Bakanlığı ve Merkez Bankası ile 2025 yılında da ihracatımızın finansmanı boyutunda, küresel konjonktürü değerlendirerek, koordineli bir şekilde çalışarak yeni politikalar uygulayacağız.

Sanayide artan üretim maliyetleri de düşünüldüğünde, rekabetçiliği artırmak ve ihracatta güçlenmek için hangi kritik adımlar atılmalı?
Ülkemiz, sahip olduğu stratejik konumu ve dinamik ekonomisi ile uluslararası arenada aktif bir ticaret merkezi konumundadır. Küresel ekonomi ile ticaret trendlerinin hızla dönüştüğü bir dünyada bakanlık olarak ticaret politikalarının uygulanmasına öncülük ederek ülkemizin ekonomik büyümesine önemli katkılar sağlıyoruz. Türkiye’nin ihracat sepeti özellikle 1990’ların ortalarından itibaren, katma değeri düşük, teknolojisi düşük ürünlerden daha yüksek katma değerli, orta-yüksek teknolojili ürünlere doğru önemli ölçüde değişmiştir. Düşük teknolojili sektörlerde de moda-marka çabalarının artmasıyla Türk ihraç ürünleri dünya pazarlarında fiyatlarıyla değil kaliteleriyle rekabet gücü elde etmeye başlamıştır. Bu çerçevede ihraç ürünlerimiz için maliyet birinci öncelik olmaktan çıkmaktadır. Rekabeti markanızla, tasarımınızla, kalitenizle kendinizi rakiplerinizden ayrıştırarak yaparsanız fiyat çok önemli bir unsur olmaktan çıkar. Müşterileriniz sizi fiyatlarınızda değil kalitenizle değerlendirir ve müşteri sadakati kazanırsınız. Biz de Ticaret Bakanlığı olarak, yüksek katma değerli ve inovasyon odaklı üretim ve yatırım, istihdam, ihracat ve cari fazla önceliklerimiz doğrultusunda vatandaşlarımızı hak ettiği yüksek refah seviyesine ulaştıracak politikaları önümüzdeki dönemde de kararlılıkla sürdüreceğiz.

Bu yönde somut olarak hangi adımlar atılacak?
Ticaret Bakanlığı olarak; inovasyon, AR-GE, tasarım ve markalaşma temelleri üzerinde tasarlanan İhracata Yönelik Devlet Yardımları ile firmalarımızı desteklerken; ticari diplomasi faaliyetlerimizi de hız kesmeden sürdürüyor, üreticilerimizi DTÖ kuralları çerçevesinde haksız rekabetten koruyucu tedbirleri alıyoruz. Bizler, ihracata yönelik uyguladığımız etkin destekler ve güçlü ticaret diplomasisi faaliyetlerimizle ihracatçılarımızın her daim yanındayız. Bu noktada, ihracatçılarımızdan da beklentimiz; verdiğimiz desteklerden aktif bir şekilde yararlanıp üretimin ötesine geçerek, AR-GE ve inovasyon faaliyetlerinde liderlik üstlenmeleri ve Türkiye’nin küresel teknoloji sahnesindeki gücüne katkıda bulunmalarıdır. Aynı zamanda dünya ticaretinde payı düşen fakat Türkiye’nin pazar payının yüksek olduğu düşük teknolojili ve istihdam yoğun ürünleri de tespit ettik. Bu ürünlerde sektör içi ve sektörler arası dönüşüme yönelik gerekli tedbir ve destekleri ilgili kurumlarla iş birliği içinde geliştirmeye çalışıyoruz. Bu çalışmalarımız Orta Vadeli Program hedefleri arasında da yer aldı.

Önümüzdeki yıl ihracatın rotasına hangi yeni adresler eklenecek? Bu konudaki çalışmalardan söz eder misiniz?
İhracat menzilimizi genişletmek ve ufkumuzu daha da ileriye taşımak amacıyla Uzak Ülkeler Stratejisi’ni devreye aldık. Bu strateji ile 18 uzak ülkeye yönelik ihracatımızı 80 milyar dolara çıkarmayı hedefliyoruz. Uzak Doğu’dan Latin Amerika’ya kadar olan bölgelerde ticaret ve ekonomik iş birliklerini artırmayı, fuar katılımlarını çoğaltmayı, ticaret heyetleri düzenlemeyi, ikili anlaşmalar yaparak tanıtım faaliyetlerini yoğunlaştırmayı planlıyoruz. Ayrıca, İslam ülkeleriyle ihracat potansiyelimizi artırmak amacıyla “İslam Ülkeleri İhracat Geliştirme Stratejisi”ni devreye aldık. Özellikle Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerle son dönemde gelişen ekonomik ve ticari ilişkiler, bu stratejinin başarısı için önemli bir fırsat sunuyor. Hedefimiz, 2028 yılına kadar İslam ülkelerinin ihracatımızdaki payını yüzde26’dan yüzde 30’a yükseltmektir.

2025 yılı için enflasyon beklentisi yüzde 21’e çekildi. Bu hedeflere bakıldığında üretim ve ticaret yolculuğu açısından nasıl bir yıl bekleniyor?
Önümüzdeki dönemde enflasyonla mücadele programı tavizsiz bir şekilde yürütülürken ekonomide büyüme performansını sürdürmeyi hedefliyoruz. Bugünden bakıldığında, 2025 yılında enflasyonun yaklaşık 26 puan daha geriletilmesi öngörülmektedir. Enflasyon düşürülürken büyümenin sürdürülmesi yönünde politikamız sürecektir. Bu dönemde öngörülen politika çerçevesi, büyümenin üretken alanlara yönelik yatırımlarla desteklenen, toplam faktör verimlilik artışlarına dayalı ve talep yönlü enflasyonist baskı oluşturmayacak bir kompozisyonda sağlanmasını içeriyor. Yatırımcı güvenini artıracak, iş yapma kolaylığını güçlendirecek düzenlemeler ile kamu mali reformları başta olmak üzere Program döneminde hayata geçirilecek yapısal dönüşüm adımlarının üretim faktörlerinde topyekûn bir iyileşme sağlaması öngörülüyor. Öte yandan, üretim ve ihracat sektörlerindeki büyümenin, ekonomik yapıda öngörülen dengelenme ve dönüşüme önemli katkı sağlaması hedefleniyor.

“Yeşil dönüşüm için şirketlere 10 milyon TL destek”
Responsible® Programı adı altında uygulanacak olan Yeşil Mutabakata Uyum Projesi Desteği ile yeşil mutabakata uyum projesi kapsamında şirketlerin alacakları danışmanlık hizmeti giderleri için beş yıl boyunca, yüzde 50 oranında ve toplamda 10 milyon TL’ye kadar finansman desteği sağlanacak. Ayrıca, Yeşil Mutabakat süreciyle ilgili her türlü bilginin yer aldığı, şirketlerimizin merak ettiği konularda Ticaret Bakanlığı uzmanlarına danışabileceği ve destek kapsamındaki şirketlerimizin tüm danışmanlık süreçlerinin yürütüleceği portal “responsible.gov.tr” adresi erişime açıldı.”

Ticaret Bakanlığı’nın 2025 ajandası

  • Uzak ülkeler ve İslam İş birliği Teşkilatı üyeleri ile daha yakın ilişkiler kurulacak.
  • e-İhracat odaklı destekler kapsamında e-Kolay İhracat Platformu faaliyetleri artırılacak.
  • Yeşil Mutabakata Uyum Projesi Destek Programı markasının kullanılması için bilgilendirme faaliyetleri hazırlanacak.
  • Serbest bölgelerde yatırım ortamını iyileştirmeye yönelik çalışmalar hızlandırılacak.
  • Tüketici Şikâyet Platformu sisteminin kurulmasına yönelik çalışmalar yürütülecek.
  • Tüketici Hakem Heyetleri’nin 81 il merkezinde olacak şekilde yeniden yapılanması sağlanacak.
  • Karşı ülke gümrük uygulamalarına ilişkin güncel bilgiler Ticaret Bakanlığı internet sitesi üzerinden ihracatçılarla paylaşılacak.
  • Gümrük Birliği’nin yeşil ve dijital dönüşümü içerecek şekilde güncellenmesi için temaslar sıklaştırılacak.


“İhracat menzilimizi genişletmek ve ufkumuzu daha da ileriye taşımak amacıyla Uzak Ülkeler Stratejisi’ni devreye aldık. Bu strateji ile 18 uzak ülkeye yönelik ihracatımızı 80 milyar dolara çıkarmayı hedefliyoruz.”


“AB ile yol haritası için Türkiye’de toplanacağız”
“Gündem maddelerimizden biri AB ile 2023 yılı Ekim ayında üzerinde mutabakata varılan ve öncelikli ticari sorunların çözümü ile yeşil ve dijital dönüşüm alanında iş birliğini içeren yol haritası çerçevesinde temaslarımız ve teknik çalışmalarımızın sürdürülmesidir. Söz konusu yol haritası çerçevesinde kaydedilecek ilerleme ile Gümrük Birliği’nin güncellenmesi için uygun bir zemin hazırlanması hedeflenmektedir. Bu çerçevede bahse konu yol haritası kapsamında kaydedilen gelişmelerin ele alınmasını teminen 2025 yılında Yüksek Düzeyli Ticaret Çalışma Grubu’nun iki kez toplanması ve yaz aylarında Yüksek Düzeyli Ticaret Diyaloğu ikinci toplantısının Türkiye’de gerçekleştirilmesi planlanmaktadır.”