ARAM EKİN DURAN
eduran@ekonomist.com.tr
Türkiye sanayisinin Avrupa standartlarında üretim yapmasının önünü açan Gümrük Birliği (GB) anlaşması, 21’inci yılında ticarette geleceğin rotasını şekillendirmek için yenileniyor.
Son iki yıldır Avrupa Birliği (AB) ve Ekonomi Bakanlığı tarafından hazırlıkları yürütülen yenileme çalışmasında sıra müzakerelere geldi.
21 Aralık’ta Brüksel’de gerçekleştirilecek toplantı ile Türkiye ile AB arasında, Gümrük Birliği’nin geliştirilmesi için resmen düğmeye basılacak. Hedefte ise 2015’te 140 milyar doları aşan AB ile Türkiye arasındaki dış ticaret hacmini, Gümrük Birliği’nin kapsamının genişletilmesiyle 300 milyar dolara çıkarmak var.
Türkiye’nin Avrupa ticaret sistemine entegrasyonunu sağlayan Gümrük Birliği’nin başlangıcı, 1963 tarihli Ankara Anlaşması’na dayanıyor.
Avrupa Konseyi'nin 6 Mart 1995 tarihinde yapılan toplantısında alınan bir kararla Türkiye’nin Gümrük Birliği’ne girişinin koşulları belirlendi ve hazırlanan Katma Protokol ile Türkiye'nin AB'ye katılımı yolunda önemli bir adım atılmış oldu.
1 Ocak 1996 tarihinde yürürlüğe giren anlaşma ile Türk sanayi ürünlerinin Avrupa’da serbest dolaşımı ve Avrupa ürünlerinin Türkiye’ye ithalatı konusunda yeni bir dönem de başladı.
21 YIL GERİDE KALDI
Anlaşma, taraflara klasik Gümrük Birliği anlaşmasının ötesinde yükümlülükler de getirdi.
Örneğin anlaşmanın 10’uncu maddesi gereğince üye ülkelerle Türkiye arasında, ithalatta olduğu gibi ihracatta da gümrük vergileri ve harçlar ile milli üretimi koruyucu önlemler yasaklandı.
Buna ilave olarak Türkiye, üçüncü ülkelerle ilişkilerinde topluluğun ortak gümrük tarifesini kabul etti. Böylelikle Türkiye ile AB arasında yalnızca malların serbest dolaşımı değil, aynı zamanda rekabet politikası, fikri ve sınai mülkiyet hakları gibi alanlarda da mevzuat uyumu sağlanmış oldu.
Geçen 21 yıl içerisinde Türkiye’nin başta yönetimde söz sahibi olmak üzere kimi talepleri karşılanmamış olsa da, Gümrük Birliği uygulaması, Türk sanayisinin Avrupa standartlarında üretim yapmasında çok önemli rol oynadı.
Bugün Türkiye otomotivden tekstile, elektronikten kimyaya kadar sanayinin tüm alanlarında Avrupa’ya ihracat yapıyor.
Öyle ki Avrupa pazarı Türkiye’nin toplam ihracatının yarıya yakınını kapsıyor ve karşılıklı ticaretin boyutu 140 milyar doları aşmış durumda. Bu dönemde AB’ye yapılan ihracatın ithalattan daha hızlı arttığına da dikkat çekmek gerekiyor.
İKİ YILDIR SÜRÜYOR
Şimdi ise Türkiye ile AB arasındaki ticarette yeni bir sayfa açılıyor. Avrupa Konseyi’nin 2014’te Dünya Bankası’na sipariş ettiği ”Gümrük Birliği’nin Geleceği” raporunun birlik üyelerinin ticari işbirliğinin geliştirilmesini öngören bir sonuç ile tamamlanması, AB ile Türkiye arasında yeni dönemin hazırlıklarının da başlangıcı oldu.
Son dönemde Türkiye ile AB arasında diplomatik krizler yaşansa da ticarette yeni dönem hazırlıkları hız kesmeden devam etti. Bu konuda özellikle Ekonomi Bakanlığı bürokratları AB yetkilileriyle iki yıldır yakın temas halinde.
Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek de geçen hafta içinde yaptığı açıklamada Gümrük Birliği’nin güncellenmesi çalışmalarının önemine vurgu yaptı.
Türkiye ve AB’nin sanayi ürünlerine ilave olarak tarım, hizmetler ve kamu alımları-nı da içerecek şekilde kapsamlı bir anlaşmayı uygulamaya koyabilmesi halinde ticaret hacminin 300 milyar dolara çıkarılacağını kaydetti.
Gümrük Birliği’nin güncellenmesinin Türkiye için bir “kazan-kazan senaryosu” olduğunu ifade eden Şimşek, bunun için gerekli yapısal reformları kısa sürede hayata geçirmenin önemine de vurgu yaptı.
“STA’LARDA TARAF OLMALIYIZ”
Türk iş dünyası da heyecanla Gümrük Birliği’nin yenilenmesini ve ticarette yeni imkanların ortaya çıkmasını bekliyor.
İstanbul Sanayi Odası (ISO) Başkan Yardımcısı ve Orta Anadolu Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Adnan Dalgakıran’a göre, müzakerelerden en önemli beklenti Türkiye’nin üçüncü ülkeler ile AB arasında yapılan serbest ticaret anlaşmalarına dahil olması.
Dalagakıran, bugüne kadar Türkiye’nin STA’lara dahil edilmemesi nedeniyle başta Çin olmak üzere Uzakdoğu menşeili ürünlerin ülkeye yüzde 3 vergi ile girdiğini, ancak Türk ürünlerinin bu ülkelere yüzde 30 gümrük vergisi ile ihracat yapabildiğini kaydediyor. Adnan Dalgakıran, “Bu sorun mutlaka çözülmeli.
Ayrıca Avrupa’dan teşvik politikasında Türk şirketlerine göre uygun yeni bir ayarlama yapmasını bekliyoruz. Kendi şirketlerinin gelişmişlik seviyesine göre belirlenmiş teşvikler için Türk firmalara esneklik sağlanmalı” diye konuşuyor.
Adnan Dalgakıran, Türkiye’nin müzakerelerde gündeme gelecek ikinci el malların dolaşımı konusunda da dikkatli olması gerektiğinin altını çiziyor.
Dalgakıran, “Türkiye’ye Avrupa’dan ikinci el otomobili, makine, beyaz eşya girmesi halinde yerli üretimimiz bundan çok olumsuz etkilenir. Türkiye’yi Avrupa’nın hurdalığı haline getirmemeliyiz” diyor.
“İHRACAT YÜZDE 50 ARTABİLİR”
Türkiye’de Gümrük Birliği’nin daha çok AB’nin işine yaradığı ve bu nedenle mutlaka yenilenmesi gerektiği yönünde yaygın bir görüş var.
Nitekim Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Başkanı Tarkan Kadooğlu, “Gümrük Birliği ile 1995’ten bu yana defalarca ‘AB’ye giriyoruz’ manşetleri atıldı. Ancak ne yazık ki geldiğimiz noktada Gümrük Birliği, Türk iş dünyasından çok Avrupa’nın işine yarıyor.
Gümrük Birliği’ndeki yerimizin daha adil olması için, yenileme çalışmaları çok önemli bir fırsat” diye konuşuyor. Bu tür görüşler sadece iş dünyasından değil zaman zaman siyasetçilerden de geliyor.
Tarkan Kadooğlu, Gümrük Birli-ği’nin yenilenmesi halinde AB’ye ihracatın hızla artabileceği görüşünde. Kadooğlu, bu konuda şöyle konuşuyor: “Eğer temkinli ve soğukkanlı olursak, AB’ye mevcut ihracatımızı kısa sürede yüzde 50 artırma şansımız var.
Özellikle AB ürünlerinin ülkemize girişte daha avantajlı olması, bizim ürünlerimizin ise AB pazarına yüksek vergilerle giriş yapması, Türk sanayiciler açısından ciddi bir sıkıntı. Artık Gümrük Birliği kurallarının eşit ve adil hale getirilmesinin zamanı.
Bu süreçte AB ile son dönemde yaşadığımız siyasi krizin mutlaka bir kenara bırakılması gerekiyor. Gümrük Birliği’nin yenilenmesi, bizim için geleceğin yol haritası olacak. Masaya AB ile ilişkilerdeki soğuk havadan arınarak oturmalıyız.”