Global olma ve yerelleşme...

20 Mart 2017
Yerel dinamikleri dikkate almayan bir yabancı yatırımcının, kuruluşun, şirketin o pazarda başarılı olma şansı nedir? Yanıtları duyar gibi oluyorum: “İmkansız.” Nitekim, Türkiye’de örneklerini sıklıkla görüyoruz.

TALAT YEŞİLOĞLU
tyesil@ekonomist.com.tr

Özellikle Türkiye pazarından çekilen, çekilmek zorunda kalanların öykülerine birazcık kulak verdiğinizde ‘yerel’ dinamiklerin başarı veya başarısızlık üzerinde ne kadar etkili olduğunu görürsünüz.

Öncelikle yakın coğrafyaya açılan Türk kuruluşları bu deneyimlerden ne ölçüde dersler çıkarıyor? Kimileri acı dersler çıkarırken, kimileri de satışların neredeyse yarısını yurtdışından elde etme hedefi doğrultusunda hızlı adımlarla ilerliyor.

Geçen hafta, Yıldız Holding’in global markası pladis’in davetlisi olarak Suudi Arabistan’daydım. Cidde, Mekke ve başkent Riyad’ı gezme ve gözlemleme olanağı buldum. Üç günlük geziden derin analizler çıkardığımı söylemeyeceğim ama dikkat çekici gelişmelerin kendini gösterdiğini de paylaşmam gerekiyor.

Öncelikle her üç kentte bolca Türk markası gördük. Yeme içme ağırlıklı olsa da, hazır giyim perakendecilerinin sayısı da az değildi. Kadın çalışan nüfusunun sürekli arttığı bir ülkeden bahsediyoruz. Türkçesi, kişi başına düşen 26 bin dolarlık gelirin yükselmeye devam edeceği anlamına geliyor.

Zaten ortaya konan 2030 hedefi de petrol gelirlerine bağlı olmadan kendine yeten bir ekonomi yaratabilmek. Bu hedef ne kadar gerçekleşir bilemiyorum ama erkeklere göre daha iyi eğitimli olan kadınların orta kademeleri zorlamaya başladığına ilişkin bilgiler aktarıldı. Eğitimli kadın istihdamındaki artışın, ülkeye ilişkin tüketim analizlerini ciddi bir şekilde değiştireceği kesin.

Eminim çok sayıda Türk şirketi, yeni açılımları için derslerine sıkı bir şekilde hazırlanıyor. Hazırlanmalı da... Çünkü hedefler büyük ve iddialı. 2000’li yılların başında başlayan yurtdışında mağazalaşma serüveni, 2 bini aşkın Türk mağazasıyla yeni bir aşamaya geldi.

Şirketler, 2020’de mağaza sayısını katlayacak. Yapılan ve yapılacak yatırımların karşılığını almak için ne öneriliyor? 130 ülkeyle direkt ticaret yapan iş insanı Murat Ülker’den alıntı yapıyorum: “Birincisi, tüketiciye yakın olmak, pazarı iyi anlamak, tüketicinin alışkanlıklarını bilmek. İkincisi, malın satıldığı piyasayı bilmek. Üçüncüsü de kalite zincirini iyi kurgulamak. Bunları yapınca hakimiyet kendiliğinden geliyor.”

Global olma yolculuğunda bu dinamikleri, değişimleri kim okuyacak, analiz edecek? Tabii ki kaliteli insan kaynağı. Türkiye bu kaynağa kolay ulaşmadı, lütfen koruma konusunda biraz daha özen gösterelim. Aksi takdirde negatif sonuçlara da hazır olun derim.

Perşembe akşamından itibaren Uludağ’da görüşmek üzere.