ARAM EKİN DURAN
eduran@ekonomist.com.tr
Türkiye ekonomisi, 2019 yılında zorlu bir süreçten geçecek. 2018'de başlayan kur fırtınası, yüksek enflasyon ve artan işsizlik sarmalının 2019'un ilk çeyreğinde de sürmesi bekleniyor. Bu noktada hükümetin 31 Mart yerel seçimleri öncesinde hem vatandaşlara hem de şirketlere yönelik açıkladığı destek paketlerinin çarkların yeniden dönmesini sağlayıp sağlamayacağı ise merak konusu.
Biz de 2019'un ilk haftasında, yıl boyunca ekonomide yaşanması muhtemel gelişmeleri Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM) Direktörü Prof. Dr. Seyfettin Gürsel ile konuştuk.
2019'da büyümenin ne kadar düşeceği konusunda farklı görüşler var. Sizce 2019'da Türkiye'nin büyüme performansı ne olacak?
2019'u 2018'in ikinci yarısından kopuk olarak değerlendiremeyiz. Çünkü onun bir devamı olacak. 2018'in ikinci yarısında ekonomide iç talebin kesilmesinden kaynaklanan bir daralma başladı. İthalattaki azalma da iç talepteki daralmanın bir göstergesi. Dolayısıyla 'ithalat azalıyor' diye sevinecek bir durum yok. Aksine, bir kriz göstergesi bu. 2018'in dördüncü çeyreğine baktığımızda, öncü göstergelerden olan sanayi üretiminde yıllık bazda ciddi bir daralma görüyoruz. Demek ki, kaba bir tahminle, daralmanın devam edeceğini ve yıllık büyümenin sıfıra yakın çıkacağını söyleyebiliriz. 2019'un ilk yarısında ise yıllık büyümenin eksiye düşeceği hemen hemen belli oluyor. Belki 2008 krizindeki gibi çok sert bir küçülme olmayacak ama 2019'un ikinci yarısından itibaren ben bir dipte seyir görüyorum.
2019'da yaşanabilecek durgunluğu, Türkiye'nin yaşadığı önceki krizlerden ayıran özellikler neler?
Daha önceki krizlerde ekonomi üç veya dört çeyrek boyunca çok hızlı daralmış ve yine çok hızlı bir şekilde büyümeye geçilmişti. Türkiye 2019 yılına ise daha önce yaşadığı kriz deneyimlerinden farklı bir şekilde giriyor. Türkiye krizlerden hızlı çıkabilen bir ülkeydi bugüne kadar. Örneğin 2008 krizinden sonra 2009'da yüzde 4,7 küçülen Türkiye ekonomisi, 2010'da yüzde 8,5 büyümeyi başarmıştı. Ancak bu kez böyle bir hızlı çıkış olmayacak. Belki yüzde 5 küçülmeyeceğiz ama kriz süreci uzun sürecek. Çünkü 2009 şartları artık yok. O dönemde bir yandan likidite bolluğu diğer yandan özel sektörün düşük borçluluğu vardı. Ayrıca bankacılık sisteminde alacak stresi yoktu. Şimdi bu etkenlerin hepsi tersine döndü. Yani 2019'da çok ciddi bir daralma olmayacak ama düşük büyüme süreci 2020'de de devam edecek. Kimse zor geçen bir 2019'un ardından 2020'de yüzde 5-6 büyüme beklemesin. Düşük büyümenin uzun yıllar devam etme riski var.
"ŞİRKETLER, 2008'DEKİ GİBİ STOK ERİTİYOR"
İÇ TALEPTEKİ DARALMAYA KARŞI, ŞİRKETLER NASIL POZİSYON ALIYOR?
İç talepte tam bir çöküş var. Yalnızca vatandaşların alım taleplerinde değil, kamu ve özel sektör tüketiminde de önemli ölçüde gerileme var. Bununla birlikte, bizim yaptığımız hesaplamalara göre, özel sektörün stoklarında yüzde 7 gerileme söz konusu. Yani şirketler azalan talebi karşılamak için stoklarını kullanıyor. Aynı durumu 2008 krizinde de görmüştük. Bu da şirketlerin krizin derinleşeceği kaygısıyla yeni üretim yapmak yerine stoklarını eritme yoluna gittiğini gösteriyor.
Olumsuz senaryoyu düşünecek olursak, düşük büyüme kaç yıl sürebilir?
Türkiye'de şu anda çok uzun dönemli bir analiz yapma şansı yok. Çünkü hem ekonomik hem de siyaseten hala pek çok belirsizlik var. Ama önümüzdeki iki yıl için bence iktidar açısından yeni bir sınav söz konusu. Çünkü Adalet ve Kalkınma Partisi, daha önce sadece 2008 krizini yaşadı ve uluslararası konjonktürün etkisiyle o krizden çok hızlı çıkıldı. Ama bu kez ortaya koyduğumuz senaryo gerçekleşecek olursa, yani 2019'da yüzde 0 civarı büyüme ve 2020'de de hala düşük büyüme olursa, zaten şu an artan işsizlik iki yıl boyunca daha da artacak demektir. Daha önce böyle bir şey yaşanmadı. Üstelik artık son derece iddialı hayata geçirilen bir cumhurbaşkanlığı sistemi var. O yüzden önümüzdeki iki yılın iktidarın en zorlu sınavı olacağını düşünüyorum.
Pek çok ekonomist, Türkiye'nin bu durgunluktan çıkabilmesi için yakında IMF ile masaya oturulacağı görüşünde. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
IMF konusunda bizim cenahta ciddi bir görüş ayrılığı var. Daha doğrusu ben galiba bir kelaynak gibi istisna teşkil ediyorum. Pek çok akademisyen arkadaşımız, meslektaşımız net bir şekilde 31 Mart yerel seçimlerinin hemen ardından IMF ile masaya oturulacağını söylüyor. Ben de diyorum ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan net bir şekilde "IMF ile anlaşma söz konusu olamaz" dedikten sonra ve hatta IMF'yi ideolojik ve siyasi bir tabu haline getirdikten sonra nasıl masaya oturulacak? Belki IMF'ye gitmeyi halka anlatacak bir formül bulunur, bilemiyorum. Ama ben bu seçeneğin düşük olduğunu düşünüyorum. Ancak şunu bilelim ki, IMF sadece ucuz bir para kaynağı değil, bir istikrar programı. IMF ile anlaşma, Türkiye'nin uluslararası piyasalardaki kredibi-litesini de yeniden yükseltecek bir etki yaratır. Körfez'den gelen sermaye ile bu etkiyi yaratamazsınız.
2019 için merak edilen konularından biri de Merkez Bankası'nın faiz indirimine başlayıp başlamayacağı. Sizce birinci çeyrekte bir faiz indirimi ihtimali var mı? Merkez Bankası erken bir faiz indirimi yapar mı?
Yapabilir. Çünkü enflasyon az da olsa düşerken kurun kontrol altına alınmasıyla birlikte Türk Lirası'nın değer kaybı bir ölçüde geri alındı. Bu durum, birkaç ay enflasyon üzerinde sınırlı da olsa adım adım bir düşüş oluşturacak. Ama unutmayalım, enflasyonda yüzde 11-12'den yüzde 8'lere düşmeye çalışmıyoruz, yüzde 20'lerden yüzde 8'lere gitmeye çalışıyoruz. İşte bu yol çok zahmetli. Bu yol boyunca enflasyondaki düşüşe paralel olarak Merkez Bankası faiz adımı atabilir. Ama çok dikkatli olması gerekiyor. Açıkladığı sıkı para politikasıyla ve enflasyonla mücadeleyle tutarlı olmayan bir faiz indirimi yapmaya kalkarsa, örneğin fonlama faizini gösterge faizin 1-2 puan altına getirirse, kur yeniden hareketlenir.