DR. ORHAN KARACA
okaraca@ekonomist.com. tr
Futbolda 15’inci Avrupa Şampiyonası’nın finalleri şu sıralarda Fransa’da oynanıyor. 10 Haziran’da başlayan şampiyonaya katılan 24 milli takım arasında bizim milli takımımız da vardı. Ancak grup maçlarında bir galibiyete karşılık iki mağlubiyet alınca ilk turda elendik. Oysa aynı turnuvaya en son katıldığımız 2008 yılında yarı finale kadar çıkmıştık. Bunun hayaliyle gittiğimiz bu turnuvada aldığımız sonuçla milletçe büyük şok yaşadık.
Tabloyu görmek için görsele tıklayın.
1960’lı ve 1970’li yıllarda doğan bizim kuşak, çocukluğundaki berbat durumu çok iyi hatırladığı için, milli takımın son yıllardaki performansına “Buna da şükür” diye yaklaşıyor. Ancak genel olarak milli takımın pek de başarılı bulunmadığını biliyoruz. Dünya Kupası ve Avrupa Şampiyonası finallerine nadiren katılabiliyoruz. En büyük başarılarımız 2002’de Dünya Kupası’nda elde ettiğimiz üçüncülük ve 2008’de Avrupa Şampiyonası’nda oynadığımız yarı final. Türkiye’nin 79 milyonluk kalabalık nüfusuna bakanlar, bu kitleden nasıl olup da 11 yetenekli futbolcu çıkarıp büyük başarılara imza atamadığımıza hayret ediyor.
Bu bakış açısı futbolda potansiyelimizin gerisinde olduğumuzu ima ediyor. Biz durumun gerçekten böyle olup olmadığını anlamak için bir araştırma yaptık. 164 ülkenin verilerini kullanarak yaptığımız bu araştırma durumun pek de öyle olmadığını gösteriyor. Yaptığımız araştırmaya göre esasında futbolda potansiyelimizin altında değiliz. Tam tersine tam da potansiyelimiz ölçüsünde bir başarıya sahibiz. Ancak bugün futbolda çok başarılı olan ülkelerin bir kısmı da esasında bizimkine yakın potansiyele sahip. Mesela Brezilya, Arjantin ve İspanya’nın potansiyelleri bizim çok da üzerimizde değil. Bu ülkeler potansiyellerinin üzerine çıkmayı başarabildikleri için bizden daha başarılılar. Aynı başarıyı yakalayabilmemiz için bizim de potansiyelimizin üzerine çıkmamız gerekiyor. Bunun için ise kanımızca futbol konusunda biraz daha fazla yönetim becerisine sahip olmaya ihtiyacımız bulunuyor.
BAŞARININ BELİRLEYİCİLERİ
Akademik literatürde futbolda uluslararası başarının belirleyicilerini tespit etmeye yönelik bazı çalışmalar var. Bu çalışmalarda genelde dört faktörün üzerinde duruluyor. Bunları nüfus, gelir, iklim ve futbol kültürü oluşturuyor. Bu faktörlerin futboldaki başarı üzerindeki etkilerinin ise şöyle olduğu düşünülüyor. Birincisi, daha yüksek nüfusa sahip ülkelerin daha fazla yetenekli futbolcu çıkarabilecekleri ve dolayısıyla futbolda daha başarılı olabilecekleri öngörülüyor. İkincisi, daha zengin ülkelerin futbol altyapısına daha fazla harcama yaparak daha başarılı olabileceği kabul ediliyor. Ayrıca zengin ülkelerde gençlerin boş zamanlarının da daha fazla olacağı ve dolayısıyla spora daha fazla yönelebilecekleri görüşü mevcut. Üçüncüsü, futbola en uygun iklimin ılıman iklim (14 derece civarı) olduğu düşünülüyor. Ilıman iklimden daha soğuk veya daha sıcak iklimlere doğru gidildikçe gençlerin açık havada yapılan sporlardan uzaklaşacağı ve bunun da futbolda başarıyı olumsuz etkileyeceği kabul ediliyor. Son olarak da futbol geçmişi daha eski ve dolayısıyla futbol kültürü daha gelişmiş ülkelerin daha başarılı olabileceği öngörülüyor.
İşte biz literatürdeki bu varsayımlardan yola çıkarak 164 ülkeyi içeren bir yatay-kesit regresyon analizi yaptık. Bu analizde futboldaki başarının ölçüsü olarak FIFA’nın her ay açıkladığı ülke sıralamasındaki son sekiz yıla (2008-2015 dönemi) ilişkin puanların ortalamasını kullandık. Regresyon analizinde bağımsız değişkenler olarak ise 2008-2015 dönemine ilişkin ortalama nüfusun doğal logaritmasını, 2008-2014 dönemine ilişkin ortalama kişi başına milli gelirin doğal logaritmasını, ülkelerin ortalama sıcaklıklarının 14 dereceden farkının karesini ve futbol kültürünün göstergesi olarak da ülkelerin futbol federasyonlarının kuruluşundan 2015 yılına kadar geçen süreyi kullandık. Burada analiz dönemini ve ülke sayısını verilerin bulunabilirliğine bağlı olarak seçtiğimizi belirtelim.
ANALİZ SONUÇLARI
Bu analizin sonuçları yandaki tabloda yer alıyor. Tablodaki sonuçlar kullandığımız dört değişkenin de futbolda başarıyı beklediğimiz gibi ve de istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde etkilediğini ifade ediyor. Dolayısıyla bu sonuçları bazı hesaplar yapmak için kullanmamız mümkün görünüyor.
Bu hesapları yapınca Türkiye’nin futbolda son sekiz yıldaki başarısının potansiyeli ile neredeyse aynı olduğunu görüyoruz. Regresyon analizimizin sonuçlan, Türkiye’nin nüfus, gelir, iklim ve futbol kültürü verilerine göre son sekiz yıldaki ortalama FIFA puanının 372 olabileceğini gösteriyor. Bu dönemdeki gerçek FIFA puanımız ise bundan sadece 12 puan yüksek ve 384 düzeyinde bulunuyor.
Ülkelerin nüfus, gelir, iklim ve futbol kültürüne dayalı potansiyelleri ile futboldaki gerçek başarıları arasındaki farkı daha iyi gösterebilmek için bir de yandaki grafiği hazırladık. Bu grafik ülkelerin gerçek FIFA puanları ile regresyon analizinden hesaplanan FIFA puanları arasındaki ilişkiyi gösteriyor. Grafikteki çizginin üzerinde yer alan ülkeler futboldaki başarıları potansiyellerini aşan, bu çizginin altında kalan ülkeler ise futboldaki başarıları potansiyellerinin altında kalan ülkelerden oluşuyor.
YÖNETİM BECERİSİ
Grafikte kırmızı ile gösterilen nokta Türkiye’yi temsil ediyor. Görüldüğü gibi Türkiye grafikteki çizginin çok az üstünde yer alıyor. Grafikte potansiyellerini aşan bazı ülkeler ile potansiyellerinin altında kalan bazı ülkeleri de sembolleriyle işaretledik. Buna göre son sekiz yılda potansiyelini en fazla aşan ülke, aynı zamanda bu dönemdeki en başarılı ülke olan İspanya. İlginç olan şu ki futbolda en başarılı ülkeler arasında yer alan Almanya, Brezilya ve Arjantin de bunu potansiyellerinin çok ötesine geçerek başarmış durumdalar. Bu alanda potansiyeli en yüksek ülke olan futbolun mucidi İngiltere’nin ise potansiyelinin ötesine çok fazla geçemediği için büyük başarılara imza atamadığı anlaşılıyor. Öte yandan zengin ülkeler arasında yer alan ABD ile Japonya’nın futboldaki başarı derecelerinin potansiyellerinin altında olduğu dikkati çekiyor. Dünyanın iki dev nüfuslu ülkesi Çin ve Hindistan da futbol başarısında potansiyellerinin çok altında kalıyor.
Biz bu araştırmada ilgili literatürün yol göstericiliğinden yararlandık. Ancak regresyon analizinde kullandığımız dört değişkenin futboldaki başarının sadece yüzde 46’sını açıklayabildiğine dikkatinizi çekelim. Regresyon analizinde çıkan R-kare değeri bu düzeyde. İlgili literatürdeki çalışmalarda elde edilen R-kare değerleri de çok yüksek değil. Demek ki futboldaki başarının henüz açıklanamayan başka önemli kaynakları da var. Biz bu açıklanamayan kısmın önemli bir bölümünün nasıl ölçeceğimizi henüz bilemediğimiz yönetim becerisinden oluştuğu kanaatindeyiz. Özellikle İspanya ve Almanya’nın başarılarında yönetim becerisinin önemli etkisi var gibi. Bizim de futbolda başarılı olabilmek için yönetim becerimizi geliştirmemiz şart görünüyor.