Enerji ve madende yeni dönem stratejileri

Türkiye’nin artık kendi gazını üreten, enerjide kaynak ve güzergâh çeşitlendirmesini sağlamış bir ülke olduğunu belirten T.C Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, “Tedarik portföyümüz sayesinde ihracat kabiliyeti olan, Avrupa’nın arz güvenliğine katkı sağlayan enerjide merkez ülke konumuna geldik” diyor.

21 Aralık 2024

Türkiye, enerji alanında hem arz hem de talep noktasında stratejik bir kavşakta yer alıyor. Küresel ölçekte yürütülen aktif diplomasi trafiğinin sadece enerji ve madencilik alanındaki hedeflere ulaşılmasını değil, aynı zamanda Türkiye’nin bölgesel ve küresel enerji piyasalarındaki stratejik konumunu güçlendirmesini de sağlayacağına inanılıyor.

Ekonomist Dergisi 22 Aralık-4 Ocak tarihli sayıdan 
(Ekonomist Dergisi'nin Almanak sayısından)

Enerji alanında bölgesel iş birlikleri geliştirmeye ve kazan-kazan anlayışı içinde bölgenin enerji güvenliğine katkı sağlayacak projeler geliştirilmeye devam edileceğini vurgulayan T.C Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, 2025 ve sonrasındaki enerji politika hedeflerini anlattı.

Türkiye ekonomisinin en kırılgan noktalarından biri enerjide dışa bağımlılık. Buna yönelik değerlendirmeleriniz neler?
Cari açığın temel sebeplerinden bir tanesi özellikle doğal gazda ve petroldeki enerji ithalatımız. Bunu mutlaka azaltmamız ve önümüzdeki 30 yıl içerisinde Türkiye’yi enerjide net ihracatçı bir ülke haline getirmemiz gerekiyor. Türkiye, 2022 yılında enerji ithalatına yaklaşık 96,5 milyar dolar ödedi. 2023 yılında bu rakam 70 milyar dolar civarındaydı. Biz her yıl petrol ve doğal gaz fiyatlarının, kömür fiyatlarının dünyadaki gelişimine bağlı olarak bu bedeli, bu faturayı mutlaka ödememiz gerekiyor.

Enerjide arz güvenliğinin sağlanmasına yönelik hangi adımlar atılacak?
Türkiye, arz güvenliği perspektifinden bakıldığında zorluklarla karşı karşıya. Zira enerji talebimiz sürekli artıyor. Son 20 yılda doğalgaz ve elektrik talebimiz yaklaşık üç katına çıktı. Nüfusumuz da giderek artıyor. Ekonomimiz, sanayimiz, büyüyor; üretimimiz, ihracatımız artıyor. Bu talep artışı, önümüzdeki süreçte de devam edecek. 2035’te Türkiye’nin elektrik talebinin 510 terawatt/saatleri bulacağını öngörüyoruz. Enerji sektöründe yapay zekâ ve büyük verinin kullanılması ve elektrikleşme sürecine bağlı olarak bu daha da artabilir. Bu artan talebi karşılayacak yatırımları özellikle üretim tarafında ve altyapı tarafında gerçekleştirmemiz gerekiyor.

Doğal gaza erişim konusunda hangi noktadayız?
Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu “Türkiye’de her eve, her haneye doğal gaz hizmeti götüreceğiz” hedefi kapsamında 2002’de sadece beş ilde olan doğal gazı bugün 81 il, 893 yerleşim yeri ve 222 organize sanayi bölgesine götürdük. Nüfusumuzun yaklaşık yüzde 85’ine doğal gaz kullanım imkânı sunduk. Vatandaşlarımıza doğal gaz konforunu ulaştırırken, aynı zamanda şehirlerimizin hava kalitesini de iyileştirdik. 2025 yılında doğal gaz erişimi sağlanan yerleşim yeri sayısını artırmaya devam edeceğiz.

Türkiye’de, gazlaştırma kapasitesinde de önemli yol kat edildi…
Artan talep ve yıllık 50 milyar metreküpün üzerindeki tüketim ile Türkiye, doğal gazda Avrupa’nın 4’üncü büyük pazarına sahip. Geçtiğimiz 20 yılda devreye aldığımız doğal gaz iletim ve dağıtım boru hatları, yer altı doğal gaz depoları, kara LNG terminalleri ve yüzer gazlaştırma tesisleriyle doğal gaz altyapımızı ve giriş kapasitemizi arttırdık, arttırmaya da devam ediyoruz. Özellikle LNG alanında yaptığımız yatırımlarla son 8 yılda gazlaştırma kapasitemizi beş katına çıkararak günlük 161 milyon metreküpe ulaştırdık.

Petrol, Türkiye’nin en önemli ithalat kalemlerinden biri. Petrol üretimi konusunda hedefler neler?
Bir zamanlar adı terörle anılan Şırnak Gabar’da 2021 yılında Cumhuriyet tarihimizin en büyük petrol rezervini keşfettik. Bu keşifle birlikte Şırnak’ın adı artık terörle değil; üretimle, istihdamla ve kalkınmayla anılıyor. Gabar’da üretimin artırılması ve yeni sahalarda arama çalışmaları için Ankara–İzmir arası bir mesafeye denk gelen toplam 540 kilometre uzunluğunda yol yaptık ve buradaki üretimimizi son bir yıl içinde 2 buçuk kat artırarak 70 kuyudan günlük 62 bin varilin üstüne çıkardık. Şırnak başta olmak üzere bölgenin tamamında sondaj faaliyetlerimizi devam ettirerek 2025 yılında 143 yeni sondaj yapmayı hedefliyoruz. Devreye alacağımız yeni kuyularla Gabar’da günlük 100 bin varil hedefimize doğru ilerleyeceğiz.

Türkiye yenilenebilir enerjide atılımda. Bu alanda hedefler neler?
Ülkemizdeki elektrik talebi son 20 yılda yaklaşık 3 katına çıktı. Bu yüksek talebi karşılamak amacıyla kurulu gücümüzü 115 bin MW’ın üzerine çıkardık. Rüzgâr ve güneş kurulu gücümüzü neredeyse sıfırdan 31 bin MW’ın üzerine çıkartarak bu kısa sürede 23 Keban Barajı’na eşdeğer gücü devreye aldık. Sadece rüzgâr ve güneş santrallerinden ürettiğimiz elektrikle, ülkemizdeki tüm konutların yıllık elektrik ihtiyacını karşılıyoruz. Yenilenebilir enerjinin mevcut kurulu gücümüz içindeki payını yüzde 60’a, yerli kaynaklarımızın oranını da yüzde 70’e çıkardık. Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı verilerine göre, yenilenebilir enerji kurulu gücünde Avrupa’da 5, dünyada 11’inci sırada yer alıyoruz. 2025 yılında Avrupa’da ilk 3’e, dünyada ise ilk 9 ülke arasına gireceğiz. Yenilenebilir enerjiden elektrik üretimini yerli ekipmanlar, yazılımlar ve kendi insan kaynağımızla yapmak da önceliklerimiz arasında. Güneş santrallerinde kullanılan aksamlarda yüzde 75, rüzgâr santrallerinde ise kule, kanat ve jeneratörde yüzde 70’in üzerinde yerlilik seviyelerine ulaştık. Elektrik altyapımıza yaptığımız yatırımlarla Avrupa’daki en büyük ikinci iletim hattı şebekesine ayrıca, 1,4 milyon kilometrenin üzerinde elektrik dağıtım hattına sahibiz.

Türkiye’nin yenilenebilir enerji alanındaki 2035 yol haritası nedir?
Yüksek talebin temiz enerji ağırlıklı karşılanması için “Yenilenebilir Enerji 2035” yol haritamızı geçtiğimiz Ekim ayında kamuoyuyla paylaştık. Yaklaşık 108 milyar dolarlık yeni bir yatırım ve reform sürecini hayata geçirmiş olduk. Bu yol haritasıyla birlikte önümüzdeki 11 yılda rüzgâr ve güneş kurulu gücümüzü 4 katına çıkararak 120 bin MW’a yükseltmeyi hedefliyoruz. Bu doğrultuda önümüzdeki yıl itibari ile rüzgar ve güneşte yıllık 7-8 bin megavatlık kurulu gücü devreye alabilmemiz gerekiyor. 2035 yılına kadar her yıl en az 2 bin MW’lık yerli aksam kullanım şartlı YEKA yarışması yapacağız. İlk ihaleleri 2025 yılı başında yapmayı planlıyoruz. Yol haritamız kapsamında Türkiye’yi doğudan batıya, kuzeyden güneye kuşatacak bir yeşil enerji koridoru oluşturmak için ülkemizde bir ilk olarak, 40 bin megavatlık Yüksek Voltajlı Doğru Akım (HVDC) iletim hatlarını da devreye alacağız.

İzin süreçleri çok şikayet edilen bir konu. İzinlerde bir iyileştirme olacak mı?
ÇED süreçlerinde, teknik etkileşim izinlerinde, kamulaştırmada, orman izinlerinde, imar izinlerinde, yapı ruhsatlarında izin süreçleri 48 ayı yani 4 yılı buluyor. İnşaatta, kazma vurmadan önceki süreçleri kısaltmayı hedefliyoruz. Bunlarla alakalı bütün ilgili kurumlarımızla, bakanlıklarımızla bütün ilgili taraflarla toplantılarımızı gerçekleştirdik. Süreç yavaş yavaş Meclis’e doğru gitmeye başladı. Lisans dönemine kadar 48 ayı bulan izin süreçlerini eş zamanlı başlatabilme imkanını arıyoruz. ÇED’in mutlaka onaylanarak devam ettiği bir süreç istiyoruz. İnanıyorum ki 2025 yılında Meclisimiz gerekli yasal düzenlemeler destek verecek ve yatırımların önü açılacaktır.

Nükleer enerji de Türkiye’nin enerji politikasının en temel unsurlarından biri haline geldi. Akkuyu Nükleer Güç Santrali 2025 yılında deneme üretimine başlayacak mı?
Aslında Türkiye olarak 1950’lerden beri uluslararası nükleer enerji camianın içerisindeyiz. Nükleerin barışçıl kullanımıyla alakalı çok önemli anlaşmalara taraf olduk. Nükleer enerji alanında gerçek ilerlemeyi ise 2010 yılında yaşadık. Rusya Federasyonu’yla imzalamış olduğumuz hükümetler arası anlaşmayla Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin ilk adımını attık. Ülkemizin 70 yıllık nükleer enerji hayalini, Akkuyu Nükleer Güç Santrali projemizle gerçeğe dönüştürüyoruz. Akkuyu’da, tüm ulusal ve uluslararası güvenlik standartlarına uygun olarak 4 nükleer reaktörün inşası aynı anda devam ediyor. Akkuyu, 4 santralin de yapımının devam ettiği en büyük nükleer güç santrali inşaat sahası durumunda. 30 bin kişi şu anda 7/24 çalışıyor. Aralık ayı içerisinde birinci reaktörün türbin şaftını başarıyla döndürerek önemli bir aşamayı geride bıraktık. İlk reaktörü 2025 yılında deneme üretimine alacağız. İlk elektriği buradan üretmeyi hedefliyoruz. 2028 yılına kadar 4 reaktörün tamamını da devreye almamız lazım. 4 reaktör tamamlandığında buradan üretilen elektrikle ülkemizin elektrik ihtiyacının yüzde 10’unu temiz, karbonsuz bir şekilde karşılayacağız. Yılda yaklaşık 35 milyon tonluk bir karbon emisyonundan sakınmış olacağız.

Nükleer enerjide Türkiye’nin 2050 hedefi nedir?
2050 yılına kadar Akkuyu’nun yanına Sinop’u ve Trakya’yı ve yaklaşık 5 bin megavatlık Küçük Modüler Reaktörleri (SMR) ilave etmek zorundayız. Böylece 2050 hedefimiz olan 20 bin megavatlık kurulu güce ulaşacak ve 2050’deki ihtiyaç duyacağımız enerjinin yüzde 10’unu nükleerden sağlamış olacağız. Dünya, küresel ısınmayla mücadele edecekse nükleersiz bunu başarmak mümkün değil. Geçtiğimiz yıl 28. Birleşmiş Milletler Taraftar Konferansı’nda gelişmiş birçok ülke ‘Dünyanın iklim değişikliğiyle ilgili, küresel ısınmayla ilgili mücadele edebilmesi için 2050’ye kadar mevcut kurulu gücünü nükleerde 3 katına çıkarması lazım.’ dedi. Biz bu deklarasyona, bu sene Bakü’de düzenlenen Taraflar Konferansı’nda yani 29. COP’ta imza koyduk. 2025 yılında mutlaka Sinop ve Trakya projeleriyle alakalı da nihai kararımızı oluşturmak ve orada da doğru bir şekilde o projeleri hayata geçirmek istiyoruz.

Türkiye’nin madencilik alanındaki planları neler?
Türkiye, yer altı kaynakları açısından çok zengin bir ülke. Dünyadaki 90 civarındaki madenin 70’i ülkemizde bulunuyor. Üretilen maden çeşitliliğinde dünya yedincisi. Bor, soda külü, alçı taşı ve kromda ilk 5 içerisindeyiz. 2023 yılı itibarıyla sektörümüzün toplam ekonomik büyüklüğü 270 milyar liraya ulaşarak Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın yüzde 1’ini oluşturdu; doğrudan 155 bin kişiye istihdam sağladı. Yine geçen yıl madencilik sektörümüz, 5 milyar 748 milyon dolar ihracat gerçekleştirerek ülkemizin ekonomisine önemli katkıda bulundu. Bu yılın ilk 11 ayında 5,5 milyar dolara ulaşan maden ihracatımızın yıl sonunda 6 milyar doları aşacağına inanıyorum. Elbette bunun için yerli kömürden altına, diğer metalik madenlerden nadir toprak elementlerine ve bor madenine kadar her alanda yatırımı, üretimi, istihdam ve ihracatı artırmamız gerekiyor. Ülkemizin sahip olduğu zengin kaynakları katma değerli bir şekilde işleyerek ekonomimize kazandıracak ve Türkiye’yi madenler alanında net ihracatçı konuma getireceğiz. Hali hazırda ülkemizde toplam 14 bin 817 maden ruhsatı yürürlükte. Bu ruhsatların 10 bin 5’i işletme, 4 bin 812’si ise arama ruhsatı. İşletme ruhsatları içinde, 7 bin 671 adet ruhsat ise işletme iznine sahip. Yürürlükteki toplam maden ruhsatından 438’i, 117 yabancı sermayeli şirketlere ait.

Türkiye’nin enerji gündemindeki uluslararası anlaşmalar hakkında bilgi verir misiniz?
Kırgızistan ile yenilenebilir enerji, Senegal ile enerji ve hidrokarbonlar, Nijer ile madenler, Çin ile kritik mineraller ve enerji dönüşümü, Mısır ile enerji, Somali ile petrol ve doğal gaz aramaları, Fas ile enerji ve madenler, İspanya ile enerji dönüşümü, Özbekistan ile enerji dönüşümü, Azerbaycan ile doğal gaz, Türkmenistan ile doğal gaz, Venezuela ile hidrokarbon ve madencilik alanlarında anlaşmalara vardık. 2024 yılında gerçekleştirdiğimiz ziyaretlerde doğal gazda tedarik yelpazesini genişletecek adımlar attık. Geçen mayıs ayında BOTAŞ, ExxonMobile ile 10 yıl süreyle LNG alımı ile ilgili bir anlaşma yaptı. Eylül ayında BOTAŞ ile Shell, 2027 yılından itibaren 10 yılı kapsayan dönem için yıllık yaklaşık 4 milyar metreküplük toplam 40 adet LNG kargosu teslimatı konusunda mutabık kaldı. Yine eylülde BOTAŞ ile TotalEnergies, 10 yıllık LNG anlaşması imzaladı. Anlaşma ile Total, 2027 yılından itibaren her yıl yaklaşık 1,6 milyar metreküplük toplam 16 adet LNG kargosu temin edecek. BOTAŞ, LNG’nin bir kısmını ABD’deki dolum limanlarından, bir kısmını da Türkiye ve Avrupa terminallerinden teslim alabilecek.

“Cari açığın temel sebeplerinden bir tanesi özellikle doğal gazda ve petroldeki enerji ithalatımız. Bunu mutlaka azaltmamız ve önümüzdeki 30 yıl içerisinde Türkiye’yi enerjide net ihracatçı bir ülke haline getirmemiz gerekiyor.”

Enerji ve madende yeni dönem stratejileri

  • DOĞAL GAZ DEPOLARI: Önümüzdeki 4 yıl içerisinde hem Tuz Gölü’nün hem de Silivri’nin kapasitesini ciddi şekilde artıracağız. 2028 yılında toplam kapasiteyi 12 milyar metreküpe çıkartacağız. Böylece, kullandığımız doğal gazın yüzde 20’den fazlasını depolayacak bir altyapıya kavuşacağız.
  • SAKARYA GAZ SAHASI: Sakarya Gaz Sahasındaki üretimi 2025 yılının ilk çeyreğinde günlük 10 milyon metreküpe, sonraki süreçte günlük 40 milyon metreküpe çıkarmayı hedefliyoruz. Böylece yaklaşık 17 milyon konut abonesinin gaz ihtiyacını Sakarya sahasından karşılayacağız.
  • YÜZER ÜRETİM TESİSİ: Türkiye’nin İlk Deniz Üretim Tesisi’ni Türkiye’ye getirdik. Filyos’taki aktivasyon işlemleri sonrasında 2026 yılında Sakarya Gaz Sahası’nda görev alacak. 20 yıl boyunca günlük 10 milyon metreküp doğal gazı işleyecek.
  • DENİZ ÜSTÜ RÜZGAR: İlk fazda en az 5 bin megavatlık bir kurulu güce ulaşmak istiyoruz. Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, Meclis’ten geçti. Bu düzenlemeyle de barajlara, göllere ve göletlere yüzer GES’ler yapılabilecek.
  • BOR: Dünyadaki rezervin yüzde 73’üne sahip olduğumuz bor madeninde yüzde 60’ın üzerinde küresel pazar payıyla liderliğimizi sürdürüyoruz. Balıkesir/Bandırma’da yapımına başladığımız 800 ton/yıl kapasiteli Ferrobor Üretim Tesisi’ni 2025’te açacağız.
  • ALTIN: Asya’dan Afrika’ya farklı coğrafyalarda yürüttüğümüz madencilik çalışmaları kapsamında, Nijer’de ruhsat sahibi olduğumuz altın sahalarından birinde 2025 yılında ilk üretime başlamayı hedefliyoruz.
  • KRİTİK MİNERALLER: Eskişehir Beylikova’da 690 bin tonluk dünyanın tek sahada en büyük ikinci NTE rezervini keşfettik. Rezervin bulunduğu alanda Florit, Barit ve Nadir Toprak Elementleri İşletme Tesisi, pilot tesis olarak faaliyete başladı.

“Yurt dışında petrol ve doğal gaz üretimini artıracağız”
“Uluslararası anlaşmalar ve projeler bağlamında yurt dışındaki sahalarda da petrol ve doğal gaz üretiyoruz. Azerbaycan, Rusya ve Irak’ta petrol, yine Azerbaycan’da doğal gaz üretimi yapıyoruz. Yurt dışı günlük petrol üretimimiz 41 bin varili, doğal gaz üretimimiz de günlük 12 milyon metreküpü aşmış durumda. Önümüzdeki dönemde yurt dışında çok daha aktif olacağız. Irak’ta, Libya’da, Afrika’da, Orta Asya’da, Kafkas coğrafyasında, Güney Amerika’da uluslararası ortaklıklarla petrol ve doğal gaz üretimimizi artırmayı hedefliyoruz.”