Ekonomide ilk çeyrek döneme ilişkin büyüme verileri bu hafta açıklanacak. İkinci çeyrek dönemdeki büyümeye ilişkin ilk sinyaller ise geçen hafta gelmeye başladı. Ancak bu sinyaller biraz karışık görünüyor.
DR. ORHAN KARACA
okaraca@ekonomist.com.tr
Ekonominin üretim cephesinden toparlanma sinyalleri geliyor ama bunun geçici olabileceği konusunda bazı işaretler var. Öte yandan iç talepteki zayıflık da hala sürüyor gibi görünüyor. Bu durum da ekonomide gerçekten bir toparlanma olup olmadığı konusunda kuşku yaratıyor.
ÜRETİMDE SON DURUM
Bu söylediklerimizi detaylandırmaya üretim cephesinden başlayalım. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre, nisan ayında sanayi üretimi geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 5,9 artış gösterdi. Bu, geçen yılın mayıs ayından bu yana görülen en yüksek artış oldu. Bu yüzden de ekonomik kamuoyunda heyecan yarattı.
Sanayi üretiminde bu ölçüde bir artış gerçekten de fena değil. Ancak bu artışta “baz etkisi”nin önemli bir rolü var. Sanayi üretimi geçen yıl nisan ayında sadece yüzde 0,7’lik artış göstermişti. Bu düşük baz bu yılın aynı ayında yüksek bir üretim artışının yaşanmasına yetti.
Ancak bunun devamının geleceği biraz kuşkulu. Çünkü “baz etkisi” mayıs ayında tersine dönecek. Geçen yıl mayıs ayında sanayi üretimi yüzde 7,2 artmıştı. Bu yüksek baz bu yıl mayıs ayında sanayi üretimindeki artışın yeniden yavaşlamasına neden olabilir.
İÇ TALEP HALA ZAYIF
Nisan ayında sanayi üretiminden kuşkulu bir toparlanma sinyali gelirken iç talep göstergelerinden ise genel olarak zayıflığın hala devam ettiği sinyali geldi. Ancak burada da kafaları hafifçe karıştıran bir durumun olduğunu söylemek lazım.
TÜİK’in verilerine göre, reel perakende satışlardaki düşüş nisan ayında da devam etti. Reel perakende satışlar nisan ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 0,3 geriledi. Reel perakende satışlarda yedi aydır düşüş yaşanıyor.
Reel perakende satışlar, geçen yılın son çeyreğinde iç talepte yaşanan toparlanmayı öngörememişti. Bu nedenle son dönemde iç talepteki duruma ilişkin bazı ek göstergelere de bakıyoruz. Bunlardan birini, halen Merkez Bankası’nda danışman olarak görev yapan Ercan Türkkan’ın hesaplayıp yayınladığı ve banka ve kredi kartlarıyla yapılan alışverişe dayanan ETTE tüketim endeksi oluşturuyor.
ETTE tüketim endeksi, geçen yılın son çeyreğindeki toparlanma konusunda zayıf da olsa bir sinyal vermişti. Fakat bu kez bu endekste de iç talepteki zayıflığın devam ettiği yönünde bir sinyal var. ETTE tüketim endeksi nisan ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 4,5 gerileme gösterdi.
İç talepteki duruma ilişkin bir başka öncü göstergeyi reel tüketim malı ithalatı oluşturuyor. Reel tüketim malı ithalatı, iç talepte geçen yılın son çeyreğinde yaşanan toparlanmayı öngörebilmişti. Bu yılın ilk çeyreğinde düşüş gösteren reel tüketim malı ithalatı nisan ayında ise yüzde 4,2 yükseldi. İşte yukarıda bahsettiğimiz kafa karıştırıcı durumu bu oluşturuyor. Reel tüketim malı ithalatındaki bu artışın iç talebe ne ölçüde yansıyacağını bilemiyoruz.
Yukarıda bahsettiğimiz üç gösterge iç talebin tüketim ayağına ilişkindi. Elimizde bir de iç talebin yatırım ayağına ilişkin gösterge var. Reel yatırım malı ithalatının oluşturduğu bu gösterge de iç talepteki durum hakkında olumsuz sinyal veriyor. Reel yatırım malı ithalatı nisan ayında yıllık bazda yüzde 14,4 düşmüş bulunuyor.
Esasında iç talebe ilişkin olarak elimizde sayfadaki tabloda yer vermediğimiz iki gösterge daha var. Bunlardan biri olan otomobil satışları nisan ve mayıs aylarında düşmeye devam etti. Son dönemde vergi indirimleriyle coşan beyaz eşya satışları ise nisan ayında da yükseldi.
Kısaca özetlersek, ikinci çeyrekteki döneme ilişkin ilk verilerin karışık sinyaller verdiğini ama ciddi bir toparlanmaya işaret etmediğini söyleyebiliriz. Ancak daha kesin konuşabilmek için bu sinyallerin biraz daha netleşmesini beklememiz gerekiyor.