DR. ORHAN KARACA
okaraca@ekonomist.com.tr
Burdur'un Ağlasun ilçesindeki Sagalassos antik kentinde düzenlenen ve "Globalleşmenin Gölgesinde Eşitsizlikler" başlığını taşıyan çalıştayda, 30'a yakın iktisatçı Türkiye'deki gelir dağılımı ve yoksulluk üzerine tartıştı.
Bana göre bu tartışmadan çıkan en önemli sonuç yoksulluğu tam olarak ölçemediğimiz oldu. Fakat biraz hatalı ölçüyor olsak da Türkiye'de önemli bir yoksul kesim var. Üstelik içinde bulunduğumuz ekonomik kriz bu kesimi daha da büyüteceğe benziyor.
MADDİ YOKSUNLUK ORANI
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), yoksulluğa ilişkin olarak bazı göstergeler yayınlıyor. Bu göstergeler 2000'li yılların ortalarından bu yana Türkiye'de yoksullukta ciddi bir gerileme yaşandığına işaret ediyor.
Ancak Sagalassos Çalıştayı'nda "Türkiye'de Yoksulluk ve Ölçüm Sorunları" başlıklı bir sunum yapan Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Seyfettin Gürsel, bu göstergelerin zayıf yönlerini ortaya koydu.
Gürsel'in sunumundan anladığım kadarıyla, TÜİK'in yoksulluk göstergeleri arasında en sağlıklı olanını ise "maddi yoksunluk oranı" oluşturuyor.
Finansal sıkıntıda olma durumunu ifade eden maddi yoksunluk; çamaşır makinesi, renkli televizyon, telefon ve otomobil sahipliği ile beklenmedik harcamalar, evden uzakta bir haftalık tatil, kira, konut kredisi, borç ödemeleri, iki günde bir et, tavuk, balık içeren yemek ve evin ısınma ihtiyacının ekonomik olarak karşılanamama durumuyla ilgili hanehalklarının algılarını yansıtıyor.
Bu dokuz maddenin en az dördünü karşılayamayanların oranı, ciddi maddi yoksunluk oranı olarak tanımlanıyor.
TÜİK'in 2006 yılından bu yana yaptığı Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması'na ilişkin olarak yayınladığı haber bültenlerinden elde ettiğimiz maddi yoksunluk oranları aşağıdaki grafikte yer alıyor.
Bu grafiğe bakarsak 2006-2012 arasında Türkiye'de nüfusun yüzde 60'a yakını yoksulmuş gibi görünüyor. Ancak Seyfettin Gürsel bunun araştırmanın dayandığı soruların hane halklarına iyi anlatılamamasından kaynaklandığını ve dolayısıyla gerçek durumu göstermediğini söylüyor.
Soruların ifade tarzında yapılan değişiklikten sonra ise bu oran yarı yarıya azalıp yüzde 30 civarına düşmüş bulunuyor. Dolayısıyla son yıllardaki veriler dikkate alındığında Türkiye'de nüfusun üçte bire yakınının yoksul olduğu ortaya çıkıyor.
BÜYÜME VE YOKSULLUK
Yoksulluk ile ekonomik büyüme arasında yakın bir ilişki var. Ekonomi ne kadar hızlı büyürse yoksullukta o kadar azalma oluyor. Çünkü daha hızlı ekonomik büyüme daha fazla istihdam ve daha fazla gelir artışı demek.
Ekonomik büyümenin getirdiği istihdam ve gelir artışlarından sadece üst gelir grupları değil orta ve alt gelir grupları da yararlanıyor.
Türkiye'de 2015'te yüzde 30,3 olan maddi yoksunluk oranının 2016'da yüzde 32,9'a çıkması, 2015'te yüzde 6,1 olan ekonomik büyümenin 2016'de yüzde 3,2'ye inmesiyle ilişkili gibi görünüyor.
2016'da ekonomi bir resesyonun eşiğine kadar gelmiş ve işsizlikte de ciddi bir sıçrama olmuştu. 2017'de ise büyüme yüzde 7,4'ü bulurken işsizlik eski seviyesine geri döndü. Maddi yoksunluk oranının 2017'de yüzde 28,7'ye gerilemesi de bununla örtüşüyor.
Ancak bu yıl ekonomide işler kötü gidiyor. Yılın ilk yarısında büyüme yüksekti ama üçüncü çeyrekte ciddi bir yavaşlama çıkacak ve dördüncü çeyrekte de küçülme yaşanacak gibi görünüyor.
Bu durum muhtemelen maddi yoksunluk oranını yeniden yüzde 30'un üzerine taşıyacak. 2019'a ilişkin büyüme beklentilerinin daha da kötü olması, gelecek yıl yoksullukta çok daha yüksek bir sıçrama olabileceğini düşündürüyor.
Hükümetin buna hazırlanmasında ve yoksullara yönelik bazı politikalar geliştirmesinde fayda bulunuyor.