TALAT YESİLOĞLU
tyesil@ekonomist.com.tr
Ancak, ne şirket ne de gayrimenkul değerlemeleri, gelirleri bu ölçüde zedelenmemişti. Ne yapılandırma isteyen büyük gruplar vardı ne de sayıları 400'e yaklaşan konkordato talebiyle karşı karşıyaydık.
Son bir yılda döviz kurlarındaki artış bir ara yüzde 68'lere kadar yükseldi. Şimdi ise yüzde 35'li seviyelerde. Fakat, bu gerileme ne enflasyonu tek haneli düzeylere geri çekebiliyor ne de kaybolan moraliteyi, likidite dengesini geri getirebiliyor.
Türkçesi, kayda değer bir değişimden bahsedebiliriz. Borsadaki şirket değerlemeleri dolar bazında ciddi bir kayba uğradı. Gayrimenkul projelerindeki değerler döviz bazında yarı yarıya geriledi.
Bunu kira gelirlerinde net olarak görebiliyoruz. Örneğin, İstanbul'un altın bölgesi olarak bilinen Levent-Maslak hattında 40 doların üzerine çıkan metrekare birim fiyatları, Levent hattında 18-20 dolar seviyelerine kadar geriledi. Buna rağmen, bu hatta oluşan boş kapasite, yeni arzların da etkisiyle yükseliyor.
Hatta bu fiyatları yüksek bulup Anadolu Yakası'na 7-8 dolarlık seviyelerle şirket merkezlerini taşıyanların sayısı da artıyor.
Bir yıllık değişim bu kez kendini gösterdi. Geçen yıl 2016'ya göre servet aralıklarını değiştirme gereği ortaya çıkmamıştı. 2018'de ise rakamlar, göstergeler, gelişmeler, değerlemeler, servet aralığını düşürmeyi zorunlu kıldı.
Türk Telekom'un hakim ortağı Otaş, Gama, Akenerji, Bis Enerji gibi şirketlerin yanı sıra Yıldız Holding ve Doğuş Grubu'nun kısa vadeli kredilerini yeniden yapılandırma isteklerinin iş dünyasının moralitesi üzerinde epey negatif bir etki bıraktığı söylenebilir. Yabancı sermaye girişlerindeki düşüş, şirket değerlemelerini ciddi bir şekilde etkiledi.
Geçen yıl KGF kredilerinin yarattığı 'büyüme' katkısının bir benzerinin bu yıl tekrarlanmasına kamu olanakları el vermedi. Bu da piyasadaki likidite dengesini olumsuz etkiledi. Sonuçta, dünya genelindeki küresel varlık büyümesindeki yavaşlama, Türkiye'de küçülmeye dönüştü.
Türkiye bu alanda yalnız değil. Brezilya, Güney Afrika gibi ülkelerin yanı sıra Avustralya ve İsveç gibi ülkelerde de zengin sayısında azalma ortaya çıktı.
Tabii ki kişisel servet ile şirketlerin mali durumları tam olarak örtüşmeyebilir. Fakat, şirketlerin, sahip olunan gayrimenkullerin de bu servetin bir parçası olduğunu hesaba katmamız gerekiyor.
Sonuçta, servetler eriyor... Yükselen faizler, daralan piyasalar nedeniyle bu erimenin devam edeceğini görmek sürpriz olmaz diye düşünüyorum.
Moralitenin yükseldiği bir hafta diliyorum.