Dolar 3,20'ye çıkarsa bu kez faiz inmeyebilir

20 Ekim 2016
untitled-8
DTH’lar son üç haftada 6,3 milyar dolar azalmasına rağmen doların ateşi düşmüyor. Bunun yurtdışı ve yurtiçi kaynaklı birçok nedeni var. Bu haftaki Para Politikası Kurulu toplantısında alınacak faiz kararı da kur için önemli.

TALİP YILMAZ
tyilmaz@ekonomist.com.tr

Beklenti üst bantta 25 baz puanlık daha indirim yapılması yönünde. Ancak doların 3,20’ye doğru olası bir hareketi, Merkez’in faizde geri adım atmasına neden olabilir. Uluslararası piyasalarda güçlü dolar eğilimi devam ediyor. ABD’nin merkez bankası olan FED’in aralık ayında politika faizinde artırım yapacağı beklentisi fiyatlara girmeye başlamış durumda.

Bunun yanında FED’in 2017 yılında da iki veya üç kez faiz artırıp artırmayacağı konuşuluyor. Dolar, TL karşısında da güçlenme eğilimini sürdürüyor. Türkiye’de son dönemde yaşanan darbe girişimi, bölgesel riskler, Olağanüstü Hal (OHAL) uygulamasının üç ay daha devam etmesi, kredi notunun yatırım yapılabilir seviyenin altına çekilmesi derken geçen hafta dolar/TL 3,11 zirve seviyelerini gördükten sonra 3,10 direncinin altına çekildi.

Peki bundan sonra ne olacak? Özellikle bu hafta 20 Ekim tarihinde Merkez Bankası’nın (MB) Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı var. Bu toplantıda ve bundan sonra MB’nin ne yapabileceğini, bu politikaların piyasalara ve ekonomiye etkilerini araştırdık.

BANT DARALDI
Merkez Bankası, eylül ayında beklentilere paralel şekilde faiz koridorunun üst bandını 25 baz puan düşürerek yüzde 8,25 seviyesine çekmişti. Böylece mart ayından bu yana faiz koridoru üst bandında yapılan faiz indirimleri toplamda 250 baz puanı buldu. MB borçlanma faiz oranı ise (faiz koridorunun alt bandı) yüzde 7,25 seviyesinde sabit tutuluyor. Böylece faiz koridoru 100 baz puana kadar geriledi.

Üst bant indirimleri kredi faizlerini bir miktar aşağı çekerek, en azından kredi hacmindeki yavaşlamanın daha da derinleşmesini engelliyor. Zorunlu karşılık ve likidite gevşemesi ile de bankaların eli güçlendirilerek daha fazla krediyi daha iyi şartlarla sunmalarına ortam yaratılmaya çalışılıyor.

Bu önlemlerin üçüncü çeyrekte büyümede beklenen sert yavaşlamanın son çeyrekte devam etmesini engellemeye yönelik olduğu söylenebilir. Enflasyon açısından ise reel faizin son derece düşük seyretmesini getirdiğinden olumsuz etkileri zaman içinde belirginleşecek.

KUR ETKİ EDEBİLİR
Merkez Bankası, para politikası, makro-ihtiyati politika ve likidite politikalarının tümünde bir süredir gevşeme eğiliminde ve buna devam etme niyeti olduğunun sinyallerini veriyor. Başlangıçta sadeleşme olarak lanse edilen süreç şimdi ise büyüme üzerindeki aşağı yönlü riskler ve kredi hacmindeki artışın çok yavaşlaması ge-rekçe gösterilerek devam ettirilmek isteniyor.

Ekonomist Haluk Bürümcekçi, bu ortamda PPK üyelerinin 20 Ekim toplantısına da kafalarında faiz indirim kararıyla gitmelerini beklediğini söylüyor. Bürümcekçi, “Ancak buna piyasa koşullarının izin verip vermeyeceği, söz konusu güne hangi dolar/TL seviyesinde başlayacağımıza bağlı olacak.

3,10’lu seviyeler MB’nin faiz artırım hamlesini engellemeyebilir. Ancak 3,15-3,20 bandına doğru bir harekette MB faiz konusunda daha temkinli hareket edecektir” diyor. Merkez’in son dönemdeki hamlelerinin TL’nin dayanıklılığını azaltacak yönde olduğunu söyleyen Bürümçekçi, TL’de değer kaybı baskısının artmasının da piyasa oyuncularının Merkez’in fırsat buldukça indirime devam edeceği algısının güçlenmesinden kaynaklandığını ifade ediyor.

DTH ETKİSİ SINIRLI OLABİLİR
Yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatlarına bakıldığında, İş Portföy’ün değerlendirmesine göre, 7 Ekim itibarıyla son üç haftada, 2,9 milyar doları bireysel olmak üzere toplamda 6,3 milyar dolar satış yapıldı. 15 Temmuz sonrası yurtiçi yerleşiklerin yaptıkları satış 11 milyar dolar gibi daha belirgin bir seviyede gerçekleşmişti.

İş Portföy Başekonomisti Nilüfer Sezgin, “Ancak o günden bugüne DTH seviyesinde belirgin bir düşüş olması, yurtiçi yerleşiklerin döviz satışlarında eskisi kadar cömert olmasını ve TL’deki değer kaybının frenlenmesini zorlaştıran bir rol oynuyor olabilir” diyor.

Faiz indirimlerinin kur üzerindeki olumsuz yansımalarını frenlemek için MB’nin döviz satım ihalelerine yeniden başlaması da mümkün. Genelde MB’nin faiz indirim kararını ertelemesi ve/veya döviz ihaleleriyle ilgili bir adım atması için piyasalarda yaşanan hareketlerin geçici olmadığına kanaat getirmesi gerekiyor.

Nilüfer Sezgin, küresel gelişmelere bakıldığında, para politikalarının etkinliğine ilişkin soru işaretlerinin ve ABD’de yaklaşan seçimler gibi oynaklığa yolaçan unsurların geçici olma ihtimaline değiniyor. Sezgin, “Yurtiçinde ise bize özgü belirsizlikler TL’nin diğer gelişmekte olan ülkelerdeki değer kaybından etkilenmesine ancak daha sert bir şekilde hareket etmesine yol açıyor” diyor.

BÜTÇE AÇIĞI ÖNEMLİ
Merkez Bankası eski başkanlarından Yaman Törüner, üst bantta bir faiz indirimi daha bekliyor. Törüner, “Merkez, alt bandı indirerek bankalara verdiği faiz oranını düşürebilir. Ancak bu da bankaların kârlılığını olumsuz etkiler. Merkez ise zorunlu karşılıkları düşürerek bankaların elini rahatlattı.

Bankalara ilave 6-7 milyar TL’lik kaynak sağlamış oldu” diyor.Yaman Törüner, Merkez Banka-sı’nın zorunlu karşılıkları düşürme hamlesinin Moody’s’den sonra Fitch’in de ‘yatırım yapılabilir’ notunu aşağı çekmesinin olası olumsuz etkilerini azaltacağı kanaatinde. Törüner’in asıl dikkat çektiği nokta ise bütçe açığı.

Bütçe açığı olan bir ülkede Merkez’in faiz politikasını yönetmesinin güçlüklerine dikkat çeken Törüner şunları söylüyor: “Bu açık, kredi notunun da düştüğü ortamda yurtdışı kaynaklar, özelleştirmeler gibi kalemlerle finanse edilecek. Ancak yurtdışı kaynakların maliyeti kredi notu nedeniyle artıyor. Özelleştirmelerde ise aceleci olmadan doğru kişi ve kurumlara, doğru fiyatlarla satış yapılması gerekiyor.”

untitled-7