Hükümet, ekonomideki resesyonu aşmak için son dokuz ayda yedi destek paketi açıkladı. Ancak ağır borç yükü ile boğuşan şirketlere dağıtılan krediler yatırıma dönüşmüyor. Ekonomistler, önceliğin kredilere değil yapısal reformlara verilmesi gerektiğini söylüyor.
ARAM EKİN DURAN
eduran@ekonomist.com.tr
Ekonomi yönetimi, Ağustos 2018'de patlak veren krizden bu yana ekonomide yaşanan resesyonu gidermek için art arda 'destek paketleri' açıkladı.
Tabloyu görmek için görsele tıklayın.
Bu destek paketlerinde iç piyasada tüketimi özendirmek ve borçlu şirketlerin bilanço yükünü hafifletmek için 10 milyarlarca liralık kredi programları ve vergi indirimleri hayata geçirildi.
Ancak gelinen süreçte, neredeyse ayda bir açıklanan destek paketleri, ekonomide beklenen iyileşmeyi yaratma konusunda başarılı olamamış gibi gözüküyor.
Zira bir yandan tüketici güven endeksi tarihinin en düşük seviyesine gerilerken, diğer yandan da uluslararası kurumların Türkiye ekonomisinin 2019'da yüzde 3'e yakın küçüleceğine dair öngörüleri artıyor.
İŞ DÜNYASI OLUMLU BULDU
İş dünyası örgütleri ise, hükümetin son 'İvme Paketi'ni olumlu karşılarken, yerli üretimi destekleyecek tüm adımların Türkiye ekonomisi için hayati önemde olduğuna vurgu yapıyor.
İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, İvme Finansman Paketi için, "Doğru bir hedef ortaya koyuluyor. Bu paketi, firmaların katma değerini, milli katma değere dönüştürmede önemli buluyoruz" değerlendirmesini yaptı.
Pakette önceliğin katma değerli üretime verilmesini yerinde bir strateji olarak gördüklerini belirten Avdagiç, "Elbette en etkili şekilde uygulanması için de bir seferberliği hep birlikte başlatmalıyız" diye konuştu.
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Abdurrahman Kaan da, cari açığın sadece bir dış finansman ihtiyacı sorunu değil aslında bir üretim sorunu olduğunu vurguladı.
Kaan, "İleri teknolojiye dayalı sanayileşmeyi başarmış gelişmiş ülkelerin yaptığı gibi, politika ve hedeflerini gelişme stratejilerine uygun olarak, AR-GE, finans, vergi ve dış ticaret politikalarını birbirini destekleyecek politika ve uygulamalar bütünü olarak ele almalıyız" dedi.
Anadolu Aslanları İşadamları Derneği (ASKON) Genel Başkanı Orhan Aydın ise yeni destek paketinin imalat ve ihracat odaklı olmasının önemine değindi. Aydın, "Paket ihracata dayalı bir büyüme modelini hedefliyor. Türkiye'nin büyümesi ile birlikte 40 yıldır kaderi olan cari açığa çözüm olacağını düşünüyoruz" şeklinde konuştu.
REFORM VE HUKUK VURGUSU
İş dünyası örgütlerinden gelen olumlu açıklamalara karşın, ekonomi uzmanları hükümetin birbiri ardına açıkladığı destek paketlerinin ekonomideki iyileşme beklentilerini karşılamadığı görüşünde.
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) İşletme Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Öner Günçavdı'ya göre, birer 'seçim yatırımı' olarak kurgulanan destek paketleri amacına ulaşmadığı için işsizlikteki artış ve tüketici güvenindeki gerileme devam ediyor.
Mevcut verilere bakıldığında 2019'un birinci çeyreğinin de 2018 son çeyreği gibi küçülmeyle tamamlanmış göründüğünü söyleyen Günçavdı, "Destek paketleri ekonomideki karamsar ortamı tersine çeviremiyor. Verilen krediler belki bazı şirketlerin nakit akışında iyileşme yaratıyor ama ekonominin genelinde etki etmiyor" değerlendirmesinde bulunuyor.
Öner Günçavdı, hükümetin kredi hacmini büyütmekten ziyade hem kamu ve özel sektör hem de hanehalkının tasarruflarını artıracak tedbirlere yönelmesi gerektiğine vurgu yapıyor.
Aslında Günçavdı bunların da krizden çıkmak için yeterli olmadığı görüşünde. Günçavdı, "Ne yazık ki ekonomik reformlar bu süreçte tek başına yeterli olmayacaktır. Hukuk sistemindeki ve yürütmedeki sorunların da çözülmesi gerekiyor" şeklinde konuşuyor.
"NİTELİKLİ DÖNÜŞÜM GEREKLİ"
Hükümetin açıkladığı destek paketlerinin özünde 'yapısal değişimler' değil 'teşvik önlemleri' olduğunu dile getiren İstanbul Kültür Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sinan Alçın da "Açıklanan yedi paket de teşvik paketi niteliğinde.
Oysa Türkiye'nin bugün üretim ilişkilerini yeniden düzenleyecek kapsamlı bir reform setine ihtiyacı var" diyor. Türkiye'de en son hayata geçirilen yapısal reformun 2001'deki "Güçlü Ekonomiye Geçiş" programı olduğunu hatırlatan Sinan Alçın'a göre, bu programda öngörülen mali disiplin, şeffaflık ve verimliliğe dayalı büyüme modeli sayesinde TL 10-15 yıl güçlü bir seyir izledi.
Ancak güçlü TL ithalata dayalı bir büyümeye yol açtı ve bu da kronik işsizliğe neden oldu. Artık üretim ve ihracat odaklı bir dönüşüme ihtiyaç olduğunu söyleyen Alçın, "Açıklanan paketler şirketlere pansuman olabilir ama yüzde 30'lara yaklaşan genç işsizliğine çare olmaz. Ekonominin daha çok krediye değil, nitelikli bir dönüşüme ihtiyacı var" diyor.