Sürdürülebilirlik yalnızca bugünün değil, yarının da en önemli konu başlıklarından biri. Bu bağlamda birçok marka, sürdürülebilirliği iş modellerinin merkezine yerleştirerek büyümeye devam ediyor. Yalnızca kâr elde etmeyi değil, aynı zamanda gezegenin ve insanlığın yararına çalışmayı hedefleyerek; toplumsal, çevresel ve etik sorumlulukları da yerine getiriyorlar. Doğaya ve topluma saygılı iş modelleri benimseyerek hem dünyanın geleceğine katkıda bulunuyor hem de uzun vadeli başarılarını garanti altına alıyorlar. Sürdürülebilirlik ilkesini DNA’sına entegre eden markalar ise uzun vadeli kazanımlarını garanti altına alıyorlar.
Temelleri 1959 yılında atılmış olan Fransız Yves Rocher, bunu başarmış şirketlerden biri. 91 farklı ülkede faaliyet gösteren şirket, kendini ‘dermobotanik kozmetik markası’ olarak tanımlıyor. Çünkü marka ciddi bir bitki bilimci. Öyle ki Fransa’nın kuzeyinde 60 hektarlık botanik bahçesinde organik sertifikalı tarımla uğraşıyor. Burada 5 bin farklı bitki yetiştiren ve yeni bitkiler keşfeden Yves Rocher, botanik bahçesi sayesinde kozmetik dünyasına aynı sefa, peygamber çiçeği, edulis gibi 200’den fazla içerik kazandırmış durumda. Bahçelerinde kendi kontrolünde yetiştirdiği bitkileri Fransa’daki yine kendine ait olan fabrikalarında ürüne dönüştüren şirket, bu ürünleri mağazalarında tüketicilerle buluşturuyor. Yani ‘topraktan tüketiciye’ sürecinin hepsini kendi gerçekleştiriyor.
Haberin ayrıntıları Ekonomist’in bu haftaki sayısında.