DR. ORHAN KARACA
okaraca@ekonomist.com.tr
2017'nin haziran ayında ihracat 13,1 milyar dolar, ithalat 19,2 milyar dolar ve dış ticaret açığı da 6 milyar dolar olmuştu. Buna göre bu yıl haziran ayında yıllık bazda ihracat yüzde 1,2, ithalat yüzde 3,6 ve dış ticaret açığı ise yüzde 8,9 düşüş gösterdi.
2018'in ilk aylarını oldukça hızlı geçiren dış ticaret ilk kez mayıs ayında yavaşlama sinyali vermişti. Mayıs ayında hem ihracat hem ithalat hem de dış ticaret açığındaki yıllık artış yüzde 5-6 arasına inmişti.
Bizim bir ay önce GTB verilerinde görerek bu sayfalarda yer verdiğimiz bu durumu, Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) haziran ayı sonunda açıkladığı dış ticaret verileri de teyit etti. Zaten TÜİK'in verileri de gümrük kayıtlarına dayandığı için GTB'nin verileriyle neredeyse aynı çıkıyor.
Dış ticarette mayıs ayındaki bu yavaşlamadan sonra haziran ayında yaşanan gerileme ise pek hayra alamet görünmüyor. Evet, bu durum geçen yılın bahar aylarından beri yükselişte olan cari açığın artık düşüşe geçebileceğini ifade ediyor ama öte yandan ekonomide bir durgunluğun başlamış olabileceği sinyalini de veriyor.
BAYRAM ETKİSİ OLABİLİR Mİ?
Burada aklınıza haziran ayında Ramazan Bayramı tatilinin olduğu ve dış ticaretteki düşüşte bunun etkisi olabileceği gelebilir. Gerçekten de Türkiye'de dini bayram tatilleri özellikle sanayi üretimi ve dış ticaret verileri üzerinde çok etkili oluyor.
Bu tatillerin tamamının hafta içine denk gelip dokuz güne uzadığı dönemlerde bu etki biraz daha güçleniyor. Hicri takvime göre kutlandığı için her yıl 10-11 gün geriye doğru gelen bu tatillerin bir aydan öteki aya kaydığı dönemlerde ise bu etkinin iyice güçlendiği gözleniyor.
Ancak bu yıl Ramazan Bayramı tatilinin bir bölümü hafta içine denk geldiği için dokuz güne uzamadı. Üstelik geçen yıl da Ramazan Bayramı tatili haziran ayındaydı. Bu nedenle bu yılki "bayram etkisi"nin çok güçlü olmadığını düşünüyoruz. Dolayısıyla dış ticarette haziran ayında gördüğümüz düşüşün nedenini başka yerlerde aramamız gerekiyor.
Bu arayışta çok uzağa gitmemize gerek yok. Malum olduğu üzere bu yıl mart-mayıs döneminde döviz kurlarında büyük bir sıçrama yaşadık. Döviz kurlarındaki bu tür sıçramalar hem döviz borcu yüksek şirketlerin bilançolarında yarattığı tahribatla hem de enflasyona yansıyıp tüketicinin satın alma gücünü düşürmesi yoluyla iç talebi olumsuz etkiler.
Döviz kurlarındaki sıçrama ancak Merkez Bankası'nın mayıs sonu ile haziran başlarında faizlerde büyük bir artışa gitmesiyle durdurulabildi. Para politikası faizindeki artış ise aynen piyasa faizlerine de yansıdı. Faizlerdeki yükseliş de kredi kullanımını azaltarak iç talep üzerinde olumsuz etkide bulunur.
Üstelik haziran ayında bir de erken seçim yaşadık ve bunun yarattığı belirsizlik de muhtemelen ekonomik kamuoyunu olumsuz etkiledi. Bütün bunlar bir araya gelince ekonomide bir yavaşlamanın başlaması ve bunun da ithalatı ve dış açığı düşürmesinde şaşılacak bir durum yok. Umarız bu yavaşlama bir durgunluğa kadar gitmez ama maalesef iş oraya doğru gidiyor gibi görünüyor.
İHRACATTA NE OLUYOR?
Yurtiçinde yaşanan bu gelişmeler ithalattaki ve dış açıktaki düşüşü açıklayabilir ama ihracattaki düşüşe ne demeli? Bu da dünyadaki dış ticaret savaşlarının ürünü gibi görünüyor. Nitekim bu savaşta silahı ilk çeken ülke olan ABD'ye olan ihracatımız haziran ayında yıllık bazda yüzde 30,6 düşmüş durumda.
GTB'nin verileri, bu ülkeye olan ihracatımızın ocak-haziran döneminde de yüzde 13,3 düştüğünü gösteriyor. Genelde iç talepte daralma olan dönemlerde ihracat şirketler için kayıpları biraz telafi etme yoludur. Ancak dış ticaret savaşları bu kez bu yolu tıkama potansiyeli taşıyor.