Cumhuriyetin 100'üncü yılını dimdik ayakta kutlayan 100 yaşını aşkın pek çok markamız var. Genç Türkiye ile aynı yolda, el ele yürüyen bu köklü markalar, Türkiye'nin bugünkü sanayi ve ticaretinin temellerinin atilmasında da etkin rol oynadılar.
29 Ekim -11 Kasım 2023 tarihli sayıdan
Turistik bir ülkeye gittiğinizde karşılaştığınız simgelerden biri de oranın köklü markaları oluyor. Yıllara meydan okuyan bu markalar, bazen bir kafede bazen de yediğimiz bir yiyecekte karşımıza çıkıyor.
Türkiye'nin de varlıkları yüz yılı devirmiş tarihi pek çok markası var. Topluma mal olmuş ve tanınırlıkları hala devam eden bu çınarlarımız, Osmanlı döneminde filizlenip Cumhuriyetin kuruluşuna tanıklık etmiş durumdalar.
Genç Türkiye ile aynı yolda, el ele yürüyen 100 yıllık markalarımız, Türkiye'nin bugünkü sanayi ve ticaretinin temellerinin atmasında da etkin rol oynadılar. Bugün gelinen noktada da bulundukları sektörü geliştirme ve ülke ekonomisine katkı sağlama hedefiyle yol alıyorlar.
'100 yıllık marka' deyince Kurukahveci Mehmet Efendi ilk akla gelenlerden oluyor. Türk kahvesi kokusunu Eminönü'ndeki Tahmis Sokağı'ndan dünyanın 60 ülkesine yaymayı başaran marka, uzun ömrüne iki dünya savaşı, bir Kurtuluş Savaşı ve sayısız ekonomik kriz sığdırmış ama her zorluktan ayakta kalarak çıkmayı başarmış bulunuyor.
'LOVE BRAND' OLDU
Peki, bunca badireden sonra ayakta kalmanın üstelik bir 'love brand' olarak gönüllere taht kurmanın sırrı ne? Kurukahveci Mehmet Efendi Üçüncü Kuşak Temsilcisi Mehmet Kurukahveci bunu, kalite ve özeni işin merkezine koymalarına bağlıyor.
Kurukahveci, "152 yıllık yolculuğumuzda çiğ kahve çekirdeğinin temininden, kavurma ve öğütmeye, ambalajlamadan dağıtıma kadar her aşamada kalite ve özen kavramları en büyük rehberimiz oldu.
Bugün Türk kahvesi dendiğinde her 10 kişiden 9'unun markamızı adres göstermesi, kaliteye ve özene olan bağlılığımız sayesinde olduğuna inanıyorum" diyor.
Dünyadaki gelişmeleri yakından takip eden marka, Türkiye'nin ilk yerli Türk kahvesini üretme konusunda da girişimlerde bulunuyor...
Birkaç yıldır Antalya Gazipaşa'da yapılan kahve üretimi denemelerine destek olan marka, dünyaya yeni bir kahve lezzeti sunabilmeyi hedefliyor. Bir buçuk asırdır Türk kahvesi kültürünü başarıyla yaşatan marka, farklı tercihler için de kahve çeşitleri üretiyor.
TEMELİ CUMHURİYETLE ATILDI
Eyüp Sabri Tuncer de köklü markaların başında geliyor. Şirketin öyküsü Eyüp Sabri Tuncer'in babası Süleyman Ağa'nın, Bosna Hersek'in ilhak edilmesi üzerine İnegöl'e gelmesiyle başlıyor.
Ancak babası bir süre sonra İnegöl'de rahatsızlanarak vefat ediyor. Bunun ardından bir yakını Eyüp Sabri Tuncer'i iş öğrenmesi için bir dükkana yerleştiriyor. Burada yanında çalıştığı kişiden muhasebeyi ve işi öğrenip kendi dükkanını açıyor.
Cumhuriyetin ilanından sonra ise Ankara'ya taşınıyor ve 1923 yılından bu yana Anafartalar Caddesi'nde hizmet sunan tarihi dükkanını da açmış oluyor. Buranın aslında çok çeşitli ürünleri satışa sunan bir mağaza olduğundan bahseden markanın bugünkü yönetim kurulu başkanı Hasan Engin Tuncer, "O dönemde Ankara Garı'ndaki yolculara kolonya ikram edip, nasıl kullanılacağını ve nerede bulabileceklerini anlatıyor.
Bu faaliyetlerin de etkisi ile mağazanın önünde uzun kuyruklar oluşuyor. Halkımız kısa sürede kolonyaya büyük ilgi göstermeye başlıyor ve bu dönem markamız için önemli bir dönüm noktası oluyor" diyor.
HİYAKESİ MARDİN'DE BAŞLADI
1950'li yıllara gelindiğinde bitkilere ve esans üretimine olan merakıyla bilinen oğlu Sabahattin Tuncer iş hayatına atılarak aile şirketinin sorumluluğunu üstleniyor.
Kolonyalarda kullanılan esanslarla ilgili yurtdışında araştırmalar yapan Tuncer, ilerleyen süreçte Türkiye'deki ilk yerli limon kolonyası formülünü geliştiriyor. Marka,1994 yılından itibaren Ankara'da modern üretime geçiyor. 2000'li yıllardan itibaren de kişisel bakım ve ev bakım ürünlerine giriş yapıyor.
Eyüp Sabri Tuncer bugün, 70'i aşkın ülkeye ihracat yapıyor. Ariş Pırlanta ise hikayesi 1906 yılına uzanan markalardan.
Temelleri Mardin'de küçük bir atölyede 1959 yılından itibaren marka yolculuklarının İstanbul'da devam ettiğini belirten Ariş Pırlanta Yönetim Kurulu Başkanı Kerim Güzeliş, "İkinci kuşak olarak piyasanın yoğun talebini keşfettik. Daha fazla katma değer getiren işleri araştırdık ve küçük çapta toptancılığı oluşturduk" diyor.
1977'de ise çıtayı daha da yükselttiklerinden bahseden Güzeliş, "Pırlanta konusunda uzmanlaştık. 1984'te resmi olarak 'Ariş' ismini alarak, Nişantaşı'nda o dönemin ilk ve en büyük konsept mücevher mağazasını açtık. Mücevher sektöründe ilk defileyi yaptık. 2003 yılında da ilk e-ticaret sitesini kurduk" diye ekliyor.
GAZİANTEP'TEN İSTANBUL'A UZANDI
Karaköy Güllüoğlu'nun öyküsü ise, 1800'lü yıllara dayanıyor. Gaziantep'te 'Güllü Çelebi' olarak anılan Hacı Mehmed Güllü'nün tatlıcılığa merak salması üzerine başlıyor. Tatlıcılıkta gelişmiş bölgelerden Halep ve Şam'a giden Güllü, baklavacılığın ustalıklarını öğrendikten sonra, Gaziantep'e dönünce bir baklava tezgahı kuruyor.
Güllü Çelebi'nin vefatından sonra, oğlu Hacı Mahmud Güllü, baba mesleğini sürdürerek oklava ile tek tek açılan ince yufkadan baklava yapımını başlatıyor.
Güllü Çelebi'nin vefatından sonra, oğlu Hacı Mahmud Güllü ve oğullarının sürdürdüğü mesleğin, ailelerinde bir gelenek olarak devam ettiğini söyleyen Karaköy Güllüoğlu Yönetim Kurulu Başkanı Nadir Güllü, "Baklavaların rağbet görmesinden cesaretlenen Hacı Mahmud Güllü'nün torunu babam Mustafa Güllü ise, baklavacılığı İstanbul'a taşımaya karar verir.
1800'lü yıllarda Gaziantep'te başlayan hikayemiz, 1949'da babam Mustafa Güllü'nün cesaretiyle İstanbul'da devam eder" diyor.
Türkiye'nin diğer köklü markalarından birisi de Komili. Marka, 1878'de Midilli'nin Komi Köyü'nde başlayan yolculuğuna 1923'ten bu yana Anadolu topraklarında devam ediyor. Komili 145 yıllık geçmişinden gelen uzmanlığıyla, ürettiği özel ürünleri ile bu toprakların çok çok önemli sembol markası olarak sektörüne öncülük ediyor.
ASUDE ALKAYLI YÜZYILLIK MARKALAR DERNEĞİ BAŞKAN YARDIMCISI
“100 YILLIK MARKA SAYISI ARTACAK”
“Araştırmalar yüz yıllık, mirası olan markaların öncelikli olarak tercih edildiğini gösteriyor. Bir markanın uzun yıllar var olması hedef kitlesi nezdinde güvenli bir kabule vesile oluyor. Türkiye’de ve dünyada bir markanın yüz yıllık olması, itibarlı ve güvenilir olduğunu bir anlamda teyit ediyor.
Bu başlı başına çok değerli, elbette bu güven tüm paydaşlar nezdinde avantaj sağlıyor. Bilinirlik, akılda kalıcı olmak, nesilden nesile değerleri aktarabilme imkanı ve gerçek bir hikaye sunabilmek gibi birçok olumlu katkısını da sayabiliriz.
Cumhuriyetin 100’üncü yılı ile birlikte, kuruluşundan sonra ikinci yüzyıla adım atmak markalar için hem çok heyecan verici hem de gelecek yüz yıl inşası için kritik bir dönüm noktası. 100’üncü yıl ile birlikte 100 yıllık marka farkındalığı ve sayısı da artacaktır.”