Maliye Bakanlığı’nın geçen hafta açıkladığı verilere göre, merkezi yönetim bütçesi haziran ayında 13,7 milyar TL açık verdi. Geçen yılın aynı ayındaki bütçe açığı 7,9 milyar TL idi. Buna göre haziran ayında bütçe açığında yüzde 73,6 artış yaşandı.
DR. ORHAN KARACA
okaraca@ekonomist.com.tr
Haziran ayı verilerinin açıklanmasıyla ilk yarıyıla ilişkin bilanço da belli oldu. Bütçe ilk yarıyılda 25,2 milyar TL açık verdi. Oysa geçen yılın ilk yarısında 1,1 milyar TL’lik fazla vardı. Yani bu yılın ilk yarısında bütçede işler çok kötü gitmiş bulunuyor.
MUTLAK AÇIK REKORU
Bu yılın ilk yarısında bütçede işlerin çok kötü gitmesinin bir başka sonucu daha oldu. Yıllık bazdaki bütçe açığında haziran ayında rekor kırdık. Yıllık bazdaki yani son 12 aylık dönemdeki bütçe açığı haziran ayında 55,6 milyarTL’yi buldu. Cumhuriyet tarihinde daha önce hiç bu kadar yüksek bir bütçe açığı olmamıştı.
Bundan önceki rekor ise 55,4 milyar TL ile Ekim 2009’da kırılmıştı. O dönemde 2008-2009 resesyonundan çabuk çıkabilmek için hükümetin bütçede kesenin ağzını iyice açması bütçe açığının rekor kırmasına yol açmıştı. Bu sefer de resesyondan kaçmak için aynı şey yapıldı ve sonuç yine aynı oldu.
Bütçe açığında mutlak değer olarak tüm zamanların rekorunu kırsak da milli gelire oran olarak pek de kötü durumda değiliz. Çünkü bugünkü milli gelir düzeyimiz geçmişe göre epey yüksek. Bugün kullandığımız 2009 baz yıllı gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) serisini dikkate alırsak, milli gelire oran olarak bütçe açığı rekorunu Nisan 2002’de kırmıştık.
2001 krizi sırasında batan bankaların ve görev zararlarının yükünün bütçeye yıkılması, o dönemde bütçe açığının GSYH’ye oranını yüzde 15,6’ya kadar çıkarmıştı. Mutlakdeğer olarak bundan önceki rekorun kırıldığı Ekim 2009’da bütçe açığının GSYH’ye oranı yüzde 5,6’yı görmüştü. Mutlak değer olarak son rekorun kırıldığı haziran ayında ise bütçe açığının GSYH’ye oranı muhtemelen yüzde 2 dolayında çıkacak.
Bu oranın geçen yılın sonunda yüzde 1,1 olduğunu dikkate alırsak elbette burada da ciddi bir artış var. Ancak bütçe açığının GSYH’ye oranı geçmişe göre hala çok düşük. Ayrıca bu oran uluslararası bir ölçü olarak kabul edilen yüzde 3’lük Maastricht kriterinin de epey altında kalıyor.
ÖNLEM ALMAK ŞART!
Kısacası bütçede son dönemde yaşanan bozulma o kadar vahim görünmüyor ve geri döndürülemeyecek boyutta da değil. Ancak bunun için kamu harcamalarında frene basmak gerekiyor. Bütçede 2001 krizi sonrasındaki toparlanma daha çok faiz ödemelerindeki düşüşten ve özelleştirme gelirlerindeki artıştan kaynaklanmıştı.
O dönemde uygulanan ekonomi ve siyaset politikalarının (istikrar programı ve AB’ye üyelik süreci) ürünü olan bu gelişmeler hükümete faiz dışı harcamalarda çok da frene basmadan bütçeyi toparlama imkanı vermişti. Bu kez benzer politikalar ortada olmadığından işimiz biraz daha zor olacağa benziyor.
Yine de hükümetin bu konuda elinden geleni yapması şart. Çünkü son dönemde Türkiye’nin elinde en sağlam gösterge olarak bütçe dengesi kaldı. Düşük bütçe açığı sayesinde hala birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeden ayrışıyoruz. Bu göstergeyi de kaybedersek, ekonomide çarkların dönmesi için ihtiyaç duyduğumuz yabancı sermayeyi çekmekte iyice zorlanabiliriz.