Ekonomi yönetiminin yüksek enflasyonu değil büyümeyi önceliklendiren politikaları sonucunda, Türkiye 2022 ikinci çeyreğinde de dünyada en çok büyüme gösteren ülkelerden biri oldu.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ikinci çeyreğe ilişkin milli gelir istatistiklerine göre, ekonomi ikinci çeyrekte yıllık bazda yüzde 7,6 büyüdü. Dönemsel bazda baktığımızda ise büyüme bir önceki çeyreğe göre yüzde 2,1 oldu.
Bu dönemde yıllık sektörel büyüme sanayide yüzde 7,8, hizmetlerde yüzde 18,1 olurken, inşaat yüzde 10,9, tarım ise yüzde 2,9 küçüldü. Bankacılık sektörü ise yüzde 26,6 büyüme ile çok başarılı bir performans gösterdi.
Bu büyümeyle Türkiye, yüzde 8,3 büyüyen Slovenya'nın ardından OECD içinde en hızlı büyüyen ikinci ekonomi oldu.
TÜKETİM ETKİSİ
Türkiye ekonomisinin ilk çeyrekteki yüzde 7,5'lik büyümesinin ardından ikinci çeyrekte de benzer bir başarı göstermesinin temelinde, enflasyondaki hızlı artış sonucu öne çekilen tüketim talebinin olduğunu söyleyebiliriz. Hanehalklarının tüketim harcamaları, 2022 yılının ikinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre zincirlenmiş hacim endeksi olarak yüzde 22,5 arttı.
Devletin nihai tüketim harcamaları yüzde 2,3, gayrisafi sabit sermaye oluşumu yüzde 4,7 arttı. Bununla birlikte üçüncü ve dördüncü çeyrekte bu tüketim artışının yavaşlayacağını ve dolayısıyla kalan iki çeyrekte büyümenin fren yapacağını da belirtelim.
Şimdi gelelim asıl meselemize: Ekonomi büyüyor büyümesine ama sokaktaki vatandaş, ücretli çalışanlar, çiftçiler yani milyonlarca insan bu büyümeyi neden hissedemiyor? Hatta bırakın büyümeyi, yüksek enflasyon ortamında toplumun büyük çoğunluğunun gelirleri günden güne eriyor, küçülüyor.
Türkiye ekonomisi ikinci çeyrekte yüzde 7,6 büyüdü ama bu büyümede iş gücünün payı eridi. 2016 yılında çalışan kesimin büyümeden aldığı pay yüzde 40,5 iken, bugün geldiğimiz noktada bu oran yüzde 25,4'e kadar düştü. Aynı dönemde sermayenin büyümeden aldığı pay ise yüzde 41,1'den yüzde 54'e yükseldi.
2022 ikinci çeyrekte cari fiyatlarla sermaye gelirleri yüzde 134,7 büyürken, emeğin geliri yüzde 66,4 arttı. Bu tablo, ne yazık ki yüksek büyüme oranlarına sevinmemizi engelliyor. Zira ekonomi büyüyor olsa bile, gelir dağılımındaki bozulma artıyor, orta ve alt gelir gruplarının büyümeden aldığı pay her geçen gün düşüyor.
Oysa Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülkenin ortalama yüzde 5-8 arası istikrarlı bir büyümeyi sağlarken, bu büyümeyi toplumun tamamına yayacak bir gelir dağılımı mekanizmasını da oluşturması gerekiyor. Aksi takdirde, hem büyüme 'hormonlu' bir hale geliyor, hem de aslında ülke ekonomisini geliştirecek geniş kesimlerin enerjisi tükeniyor.