TALİP YILMAZ
tyilmaz@ekonomist.com.tr
Türk bankacılık sektörü, 2018 yılında ekonomide yaşanan dalgalanmalarla birlikte büyük bir sınav verdi. Yılın ilk yarısındaki hızlı büyüme ortamının ardından ikinci yarıyılda daha düşük iç talep, yüksek enflasyon ve faiz ortamıyla birlikte ekonomik aktivitenin hız kaybettiği bir sürece girdik.
Görsellere tıklayın.
Bu gelişmelere paralel olarak bankacılık sektörü kredi büyümesi de özellikle yılın ikinci yarısında ivme kaybetmeye başladı.
Diğer taraftan, özellikle yılın ikinci yarısında, fonlama ve likidite sektör için önemli konu başlıkları arasındaydı ancak düzenleyici kurumların da aksiyonları ile sektör burada bir sıkıntı yaşamadı. Sektör, bu anlamda 2018 yılında iyi bir sınav vermiş görünüyor.
2019 yılına bakıldığında ise zorlu süreç devam edecek gibi. Ancak şimdilik yılın ikinci yarısından itibaren ekonomide olası bir iyileşme beklentisine vurgu yapılıyor. Bankacılık sektörü de buna göre temkinli ama iyimser olarak hazırlıklarını yapıyor.
Türk bankacılık sektörünün 2018 performansına dönecek olursak, ekim ayı itibarıyla, aktif büyüklüğü 2017 yıl sonuna göre 773 milyar TL veya yüzde 22,5 artışla 4 trilyon TL'ye ulaştı. Belirtilen dönemde krediler yaklaşık 2,5 trilyon TL'ye ulaşırken, en büyük fonlama kaynağı olan mevduatlar ise 2,1 trilyon TL'yi buldu. 2017 yıl sonuna göre özkaynak toplamı yüzde 14,2 artışla 411 milyar TL, sektörün dönem net kârı ise yaklaşık 46 milyar TL oldu.
SERMAYE YETERLİLİĞİ
Sektörün sermaye yeterliliği standart oranı yüzde 18,2 seviyesinde bulunuyor. Bankaların kârlılıkları da sermayelerini destekleyecek düzeyde. Diğer yandan bankacılık sektörünün sorunlu kredi oranı da 2017 yılı sonuna kıyasla bir miktar artış gösterip yüzde 3'e çıkmakla birlikte makul seviyelerde. BDDK'nın raporuna göre bu oran 2019'da yüzde 6'yı bulabilir.
ax
Bankaların yeniden yapılandırmalarla müşterilerine yardımcı olması, aktif kalitesinin bozulmasını engelliyor. Şekerbank Genel Müdürü Servet Taze, Türk bankacılık sektörünün son dönemde yaşanan tüm stresli süreçlere rağmen halen gücünü ve sağlamlığını koruduğunu söylüyor. Taze, "Hem iç hem de dış finansal koşullardaki dalga boyunun beklenmedik şekilde artış gösterdiği dönemlerde dahi sektör, borçlanma programına başarılı bir şekilde devam etti" diyor.
2019 BÜYÜMELERİ
Krizlere karşı dayanıklı Türkiye ekonomisinin, 2019 yılının ikinci yarısına kadar belirgin bir şekilde hissedilecek şekilde dengelenme süreci yaşamaya devam etmesi bekleniyor.
Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş, bu sürecin sıkı para ve maliye politikaları eşgüdümü, düşük kamu ve hane-halkı borcu, dinamik özel sektör ve güçlü bankacılık sektörünün desteğiyle en az hasarla tamamlanacağını ifade ediyor.
Ateş, hem fonlama tarafındaki sıkışma hem de faiz oranlarındaki artışın kredi büyümesi üzerinde baskı yaratmaya devam etmesini ve kredi büyümesinin yüzde 12 seviyesinde olmasını bekliyor. Ateş'e göre jeopolitik belirsizlikler, ticaret savaşları ve gelişmiş ülkelerdeki parasal sıkılaşma göz önüne alındığında, fonlamaya erişim ve fonlamanın maliyeti en önemli sorunlardan biri olmaya devam edecek.
Bugün Türkiye'de yurtdışından fonlamanın payı yüzde 20 ile sınırlı. Hakan Ateş, yakın zamanda sektörde ilk adımları atılan kredi portföylerinin menkul kıymetleştirilmesinin bu çerçevede büyük önem taşıdığını ifade ediyor. Ateş, "Bankaların bu stratejiyle kaynak yaratmasının önünün açılması, sektörün bilançosunda yer açılmasına ve kaynak tarafında sıkışıklığın giderilmesine yardımcı olacaktır" diye konuşuyor.
DENGELENME SÜRECİ
Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil, 2019 için, "Karamsarlığa gerek yok, dengelenme sürecine girdik" vurgusu yapıyor. Bin-başgil, "Enflasyon düşme trendinde. Yıllık enflasyonun 2019'da daha da gerilemesini bekliyoruz. Dış ticaret dengesi iyileşiyor.
Buna bağlı olarak, cari dengemizdeki olumlu seyri de memnuniyetle takip ediyoruz" diyor. 2019 yılı sonunda cari işlemler açığının belirgin ölçüde azalacağını aktaran Binbaşgil, kurda yaşanan aşırı oynaklığın da azaldığını hatırlatıyor. Faiz cephesinin ise hala yüksek ama düşme trendinde olduğunu anlatan Binbaşgil, bu iyileşmeleri sürekli kılacak yapısal önlemlerin üzerinde çalışıldığını aktarıyor.
Binbaşgil, kredi büyümesiyle ilgili olarak ise şu yorumu yapıyor: "Sektördeki kredi büyümesi 2018'de düşük gerçekleşti. Bunun temel nedenleri yüksek faiz, kurdaki dalgalanmalar ve düşük yatırım iştahıydı. İnanıyorum ki, 2019 kredi büyümesi açısından daha iyi bir yıl olacaktır. Bankacılık sektörü her zamanki gibi güçlü ve likittir. Kredi talebini karşıla-yabilecek kapasitededir."
2019 yılı, büyüme beklentilerinin sınırlı olduğu bir dönem olmakla birlikte risk iştahının da dengelenmesi bekleniyor. 2019'un, kredi riski yönetimi açısından da daha sıkı tahsis kurallarının işletileceği, yakın takip portföylerinin daha dikkatli izlenerek alınacak ilave aksiyon planlarıyla NPL gelişiminin kontrolünün hedefleneceği bir yıl olacağı banka genel müdürlerince ifade ediliyor.
SENDİKASYONLAR NE OLACAK?
Uluslararası derecelendirme kuruluşları son dönemde Türkiye ve Türk bankalarının kredi derecelendirme notlarına yönelik aksiyonlar aldı. Jeopolitik riskler ve piyasalarda süregelen belirsizlik de yaşandı.
Bu ortama rağmen, 2018'de Türk bankaları yurtdışı borçlanmalarını yüksek oranlarda yeniledi. Bankaların 10 aylık dönemde 10.8 milyar dolar net ödeme yaptığı tahmin ediliyor. Türk bankacılık sektörü dünya ekonomisindeki önemli belirsizliklere, piyasalardaki dalgalanmalara ve iki ay öncesine kadar yaşanan döviz kuru ataklarına rağmen uluslararası piyasadan Ocak-Ekim 2018 döneminde yaklaşık 24,5 milyar dolar tutarında kaynak sağladı.
İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, yaşanan gelişmeler küresel boyutta likiditenin yönünde, miktarında ve fiyatında değişimlere neden olsa da, gerçekleştirilen işlemler dikkate alındığında, son dönemde yurtdışı yatırımcıların ve kreditörlerin sektöre olan ilgi ve güveninde iyileşme olduğunu söylüyor.
Bali, "Önümüzdeki dönemde de ihtiyaçlarımız doğrultusunda piyasaları yakından izleyecek ve var olan yurtdışı borçlanma enstrümanları ile alternatif enstrümanları değerlendireceğiz" diyor.
PİYASALARDA FED ETKİSİ
Garanti Bankası Genel Müdürü Fuat Erbil, Türk bankalarının küresel ve yerel şoklara ve dalgalanmalara karşı dayanıklılığını defalarca ispatlamış, çok iyi regüle edilen kurumlar olduğunu ifade ediyor. Erbil, "Yılın ikinci yarısındaki sendikasyon işlemleri, bizlere Türk bankalarının sendikas-yon kredileri tarafında çekincesi bulunmadığını gösterdi.
Muhabir bankalarımızın kaynakları Türk bankaları için açık durumda ve bunu birçok işlemde yer alarak gösterdiler" diyor. Ayrıca bankaların şimdiki gibi, likiditeleri yüksek olduğu zamanlarda yeni kaynak bulma ve değerlendirme konusunda seçici olma şansları olduğunu aktaran Erbil, bu işlemlerin maliyetlerinin mevcut piyasa koşullarından olmadığının da altını çiziyor.
Erbil, "Maliyetler, bankalarımızın muhabir bankalarla olan ilişkileri üzerinden ve her zaman oluşabilecek en iyi seviye bulunarak belirleniyor" diye konuşuyor.
MALİYETLER ARTACAK
Amerikan Merkez Bankası'nın (FED) bilanço daraltması ve faiz artırımları başta olmak üzere dünyada likiditenin önceki dönemlere oranla nispi azalışı ve bu seyrin 2019'da da devam edeceği öngörüleri var.
Servet Taze, bu çerçevede uluslararası kaynağın maliyetinin bir miktar daha artacağı ve gelişmekte olan ülkelerin de bu maliyet artışlarından olumsuz etkileneceği beklentilerine dikkat çekiyor.
Taze, "Bununla birlikte, dünyada likiditenin genişlemesi ya da azalmasına paralel olarak uluslararası paranın maliyeti tüm dünya için daha ucuz ya da daha pahalı olabildi. Ancak Türkiye potansiyeli itibariyle uluslararası yatırımcı için hep cazip pazarlardan birisi olarak bu kaynağa ulaşmada hiç bir zaman sıkıntı yaşamadı" diyor.
KONKORDATO SÜRECİ
Ekonomik göstergelerin volatil seyrettiği dönemlerde şirketlerin etkilenmesi normal. 2018 yılında ise bu sayıda ciddi artışlar gözlendi. Ancak bu şirketlerden iflasa dönenler sınırlı sayıda. Bunun yanında bazı şirketlerin konkordato sürecinden çıkarak alacaklı bankalarla yeniden yapılandırma çalışmalarına adım attıkları ifade ediliyor.
Garanti Bankası Genel Müdürü Fuat Erbil, "Aslında konkordato süreci uzun soluklu bir süreç ve risk seviyesi hakkında yorum yapabilmek için zamana ihtiyaç var. Şu noktada yorum yapmak çok sağlıklı olmaz.
Öte yandan firmalar için maliyetli de bir süreç ve son düzenlemelerle birlikte daha da maliyetli hale geldi" diyor. Erbil, bu maliyetler dikkate alındığında konkordatoyu tercih eden firma sayısının da azalmasını bekliyor.
Fuat Erbil, "Aksiyon planları, yapılandırmalar, ne gerekirse birlikte yapacağız. Birlikte çözüm önerileri geliştirerek, hem müşterilerimizin hem de sektörümüzün kayıplarını azaltmak önemli odak noktalarımızdan" diyerek sözlerini tamamlıyor.