Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) 6 Mayıs'ta iptal edip 23 Haziran'da tekrarlanmasına karar verdiği İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi geçen hafta yapıldı.
DR. ORHAN KARACA
okaraca@ekonomist.com.tr
Böylece normalde 31 Mart'ta sona ermesi gereken yerel seçim süreci yaklaşık üç aylık gecikmeyle nihayet tamamlanmış oldu.
Türkiye ekonomisi geçen yılın yaz aylarından bu yana bir krizin içinde ve ekonomik kamuoyu hükümetin bu krize ciddi olarak el atması için yerel seçim sürecinin bitmesini bekliyordu.
Hal böyleyken bu sürecin 31 Mart'ta sona ermeyip uzaması ekonomik kamuoyunda moralleri iyice bozmuştu. Bu moral bozukluğuyla geleceğe güvenin dibe vurması ise aradan geçen sürede ekonomideki sorunları biraz daha ağırlaştırdı.
ÜÇ AYIN FATURASI
Ekonomik büyümeyle yakından ilişkili olan sanayi üretimi ve reel perakende satışlar gibi öncü göstergelerin 31 Mart sonrasında elimizde olan verileri, 2018'in son çeyreğinde yüzde 3 küçülen ekonominin 2019'un ilk çeyreğinde de küçüldüğüne işaret ediyordu.
Aradan geçen sürede ilk çeyrek dönemin gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) verilerinin yayınlanmasıyla bu dönemde ekonominin gerçekten de küçüldüğünü öğrendik. 2019'un ilk çeyreğinde ekonomi yüzde 2,6 küçüldü. Böylece iki çeyrek üst üste küçülmeyle ekonomi resmen resesyona girmiş oldu.
Öncü göstergelerin şu andaki verileri ekonomideki küçülmenin 2019'un ikinci çeyreğinde de sürdüğüne işaret ediyor. İlk çeyrekte dipten döner gibi olan iç talep ikinci çeyrekte yeniden dibe yönelmişe benziyor. Yani son üç ayda yaşanan gelişmeler resesyonun uzamasına neden olmuş gibi görünüyor.
Ekonominin resesyona girmesinin kaçınılmaz sonucu işsizliğin yükselmesidir. 31 Mart sonrasında elimizde olan veriler, mevsimsel düzeltilmiş olarak, geçen yılın aralık ayı itibariyle ülkemizde 4,1 milyon işsiz bulunduğunu ve işsizlik oranının da yüzde 12,7 olduğunu gösteriyordu.
Şu anda elimizde olan veriler ise yine mevsimsel düzeltilmiş olarak mart ayı itibariyle 4.5 milyon işsiz olduğunu ve işsizlik oranının da yüzde 13,7'ye çıktığını gösteriyor.
Son üç ayda enflasyonda kayda değer bir iyileşme olmadı. Bu dönemde yıllık tüketici enflasyonu 1 puan düştü ama hala çok yüksek bir seviyede seyrediyor. Ekonomideki resesyon vergi tahsilatını yavaşlatırken hükümetin yerel seçimler yüzünden harcamalarda frene basamaması bütçe açığını iyice arttırdı.
31 Mart sonrası elde olan verilere göre yıllık bütçe açığı şubat ayı itibariyle 84,1 milyar TL düzeyindeydi. Şu andaki veriler ise mayıs ayı itibariyle yıllık bütçe açığının 118,7 milyar TL'yi bulduğunu gösteriyor.
Beş temel gösterge içinde son üç ayda tek olumlu gelişme cari açıkta yaşandı. 31 Mart sonrasında elde olan veriler ocak ayı itibariyle yıllık cari açığın 21,6 milyar dolar olduğunu gösteriyordu.
Şu anda elimizde olan verilere göre ise nisan ayı itibariyle yıllık cari açık 8.6 milyar dolara inmiş durumda. Ancak cari açıktaki bu düşüş ekonomideki resesyonun ürünü olduğu için kimseyi sevindirmiyor.
NE YAPMAK LAZIM?
Giderek ağırlaşan bu sorunlar artık hükümetin mutlaka ekonomiye el atması gerektiğini gösteriyor. Bunun için ne yapılması gerektiği de aşağı yukarı belli.
Ekonomideki sorunlar temel olarak hukuk sistemi ve demokrasideki erozyonun getirdiği siyasi istikrarsızlık ve dış ilişkilerde yaşanan gerginliklerden kaynaklandığına göre çözüm de bu konularda olumlu adımların atılmasından geçiyor.
Bunun yerine yeni maceralara atılmanın ise ekonomideki sorunları iyice içinden çıkılmaz hale getirmesi tehlikesi bulunuyor.