TALAT YEŞİLOĞLU
tyesil@ekonomist.com.tr
Özel sağlık sektörü, Türkiye'nin dünyada rekabet gücüne sahip sektörlerinden biri. Covid-19'a kadar olan dönemde yıllık 3 milyar doları bulan 'sağlık hizmeti' ihracatı söz konusuydu. Mart ayından bu yana özel sağlık sektörü küçüldü. Çok sayıda özel hastane birçok çalışanıyla ya yollarını ayırdı veya ücretsiz izne ayırdı.
Türkiye'nin 3'üncü büyük sağlık grubu Memorial'ın CEO'su Uğur Genç, bu süreç nedeniyle özellikle Anadolu'da çok sayıda hastanenin el değiştireceği görüşünde. Uğur Genç ile pandemi sonrasında özel sağlık sektörünün geleceğini konuştuk.
Pandemi işlerinizi nasıl etkiledi. Kapasite olarak neredesiniz?
13 Temmuz tarihi itibariyle Memorial Grubu olarak geçen yılın yüzde 15 altındayız. İstanbul'da ise geçen yılın yüzde 35 gerisindeyiz. Bunda İstanbul'daki hasta profilinin şehirden ayrılması önemli bir etken. Yabancı hasta da gelemediği için İstanbul'daki bu düşüş kaçınılmaz oluyor. Ama bir ay öncesine göre de yaklaşık yüzde 35 yukarıdayız. İbre yukarı doğru gidiyor.
Bu süreçte sizce neyi ihmal ettik?
İnsanlar, hastanelere gitmeye korktukları için vücudun kendi kendine geliştirdiği hastalıklar devam etti ve tedavi de edilemedi. Örneğin kalp hastalıkları... Sonuçta bu dönemde de biz yağlı yemeklere devam ettik. En önemlisi de kanser... Vücut üretiyor, pandemi var diye de maalesef kanser durmuyor. Ama hastanelere başvurulmadığı için teşhis gecikiyor.
Şu anda sağlık anlamında normalleştik mi?
Hayır, insanlar hala hastanelere gelmiyor ve evde bekliyor. Şu anda hastaneler en temiz ve riski düşük yerler. Covid-19'un ilk başladığı mart ve nisan aylarında bir miktar belirsizlik ve korku vardı. Bu korku insanların evde kalmalarına yol açmış olabilir. Ama daha sonra herkes nasıl korunacağını öğrendi. Biz mart ve nisan aylarında yüz binlerce hastayı tedavi ettik ve hiçbir hastamıza Covid-19 bulaştırmadık. Onun için iyi korunan hastanelere insanlar güvenle gidebilir.
Yeni döneme nasıl bir hazırlık yapıyorsunuz?
Her şeyden önce halkımızı bilinçlendirmeye çalışıyoruz. İkincisi, dijitalleşme için çok fazla aksiyon alıyoruz. E-doktor uygulaması için 2018'den beri çalışıyoruz. Bu, yurtdışında çok kullanılan bir hizmet. Biz Eylül 2019'da bunun duyurusunu yapmaya hazırdık. Fakat yasal altyapı olmadığı için erteledik. Ama pandemide ihtiyaçtan dolayı hastalarımızın doktorlarımızla görüntülü görüşmelerine, muayenelerine başladık.
Online onay alıyoruz. Sağlık sisteminin geleceği, online hizmetlere evde bakımın da dahil edildiği bir yapıya evrilecek. Bunun için muayene fiyatlarını ciddi bir şekilde düşürdük. Bu ürünü yaygınlaştırmaya ve değerini artırmaya uğraşıyoruz. Giyilebilir sağlık teknolojileriyle hastalarımızın hastaneye gelmelerine gerek kalmadan, verileri ile onları takip ederek hizmet vermeye çalışıyoruz.
Sağlık hizmetini hastalarımızın ev ve işyerlerine götürüyoruz ve bunu da evde bakım hizmetlerimizle entegre ettik. Gelecekteki sağlık sistemi e-doktor ile beraber evde bakımın entegre olacağı, insanların daha fazla evde sağlık hizmeti alacakları bir yapıya dönüşecek.
Yeni dönemin tasarımında ne öne çıkacak?
Hastane yapıları ve tasarımlarında değişiklikler olacak. Daha geniş bekleme alanları, tek kişilik odalar, sosyal mesafe kuralına etkin bir şekilde uymayı gerektiren ortamlar oluşturulacak. İzolasyon ön plana çıkacak. Havalandırma sistemi de farklılaşacak. Eskiden en ulaşılmaz yerlerde olan yoğun bakım bölümleri daha ulaşılabilir noktalara konumlandırılacak. Şu anda acile en yakın bölümler radyoloji ve ortopedidir. Şimdi bunlara yoğun bakım da eklenecek.
Yabancı hasta sayısını eskiye getirmek için ne yapacaksınız?
Geçen yıl 167 ülkeden gelen 35 bin yabancı hasta ciromuzun yüzde 24'ünü oluşturdu. 2018'de bu sayı 114 ülkeden 28 bin hastaydı. Bu yıl muhtemelen ciro içindeki payı yüzde 21'lere düşer. Dünya, Türkiye'nin kriz yönetimindeki etkinliğini gördü ve ülkemiz tüm dünyada sağlıkta güven yarattı. Deneyimlerimizle yabancı hastalarımız için yeniden cazibe merkezi olacağımıza inanıyorum.
Biz bu kriz dönemide Sarp ve Kapıkule sınır kapılarından ambulansla yabancı hasta aldık, tedavilerini gerçekleştirdik. Ukrayna'dan Karasu'ya gelen yabancı hastalarımızı ambulansla aldık ve hastanelerimize getirdik. Yurtdışı uçuşlarının yeniden başlamasıyla bu sayıyı eski seviyelerine getirmeye çalışacağız. Çünkü özellikle İtalya, İspanya ve Fransa gibi ülkelerdeki sağlık sistemindeki aksaklıkların Türkiye algısına olumlu katkı yaptığını düşünüyorum.
Özel hastaneler için zorlu bir dönem oldu. Bir bilanço çıktı mı?
Türkiye'de hastane sahipliğinde çok bölünmüş bir yapı var. Özel hastane sayısı 560. En büyük grubun 30 ve üçüncü olarak bizim 11 hastanemiz bulunuyor. Kesin bir sayı çıkarmak çok zor. Şu anda çok fazla iş başvurusu var. Çok sayıda ücretsiz izne çıkarılmış, doktor, hemşire, medikal sağlık personeli söz konusu. Çünkü nisan ayında cirolar normalin yüzde 25-30'larına düştü.
Tahminim Anadolu'da hastanelerde el değiştirmeler olabilir. Biliyorsunuz, yeni özel hastane kurulması 2008'de çıkan bir yasa ile durduruldu. Sağlık turizminin gelişimine çok büyük katkıları olan özel hastanelerle bu başarılı noktaya gelindi. Şimdi yeni hastanelerin kurulması ihtiyacı bulunuyor. Bunun önünün açılması, doğru ve büyük yatırımlara destek verilmesi gerekiyor.
Burada potansiyel nerede?
Öncelikle insanların Türkiye'ye bakış açısını değiştirmemiz gerekiyor. Balkanlardan zaten yüksek bir hasta potansiyeline sahibiz. 2007'de Bakü'de ofis açtık. Çünkü Azeriler bizi yakından takip ediyor ve başarılarımızı biliyordu. Yavaş yavaş başka ülkelere de giderek kendimizi anlattık. Şimdi kurum olarak sahip olduğumuz birikimle yurtdışında önce yönettiğimiz ardından ortak olduğumuz ve sonunda da yüzde 100'üne sahip olduğumuz yatırımlar yapacağımız bir döneme girdik. 2-3 ülkede işletim modeli için teklifler vermiş ve son döneme gelmiştik. Ama pandemi nedeniyle ara vermek durumunda kaldık.
“YENİ DALGALARA HAZIRLIKLIYIZ”
“Büyüme anlamında yurtdışına yoğunlaşmayı planlıyoruz ve iki yıl içinde yurtdışında 1-2 hastaneyi yönetir hale gelmeyi hedefliyoruz. Pandemi sonrasında İstanbul’un Anadolu yakasında yeni birkaç hastane için çalışmalara başlayacağız. Hastane satın alma planlarımıza ilişkin de temkinli şekilde fırsatları değerlendireceğimizi söyleyebilirim. Biz bu pandemi sürecini yakından takip ettik ve kriz yönetimiyle ilgili önemli deneyimler kazandık. Salgının etkisinin 2021’in ikinci yarısında azalacağını öngörüyorum. Ancak bunun yanında yeni dönemdeki en önemli önceliğimiz normale yaklaşabilmek. Önemli gündem maddelerimizden biri de ikinci ve uzun bir üçüncü dalga gibi kötü senaryo riskine hazırlanmak ve bu süreci ilki gibi iyi yönetmek olacak.”