Cumhuriyet tarihinin en büyük doğal afetlerinden birini yaşıyoruz. Ülke olarak acımız çok büyük. Kolay kolay da bu acı unutulmaz ve unutulmamalı da.
11 şehrimizi etkileyen felaket boyutundaki depremde 42 binden fazla insanımızı kaybettik. 13,5 milyon vatandaşımızı etkileyen bu depremlerde hala göçük altında cenazesini bekleyen, cenazelerine ulaşmaya çalışan insanları gördükçe acımız daha da katlanıyor.
17 Ağustos ardından 12 Kasım 1999 depremlerini yaşamış, akrabalarından üçünün cenazesinin göçük altından çıkmasını üç gün beklemiş biri olarak, yaşanan acıları derinden hissettim ve hissetmeye devam ediyorum.
Yaşanan felakette ihmali olan istisnasız herkesin kanun karşısında hesap vermesini umuyorum.
Yaşanan organizasyon bozukluklarını da doğru analiz etmeliyiz. Sonuçta ülke olarak bu acıyı kolay kolay unutmayacağız ancak ayağa kalkmalı ve yaralarımızı hızlıca sarmalıyız.
Devlet kurum ve kuruluşlarından özel sektöre, vakıf ve derneklere ve kumbarasındaki parasını bağışlayan çocuklara kadar ülke olarak herkes üzerine düşen görevi yapmaya gayret ediyor.
Bu haftaki sayımızı depremin yarattığı felaketin ekonomik boyutlarına, şehir şehir alınabilecek tedbirlere, ilgili şehirlerde sanayilerin nasıl tekrar çarklarını çevirebileceğine ayırdık. Yine şirketlerin deprem felaketinde iletişim stratejilerinin nasıl olması gerektiğini uzmanlara sorduk.
Benim en çok dikkatimi çeken iki konuya dikkatinizi çekmek istiyorum. Öncelikle İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Afet Yönetimi Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu Hoca’nın söyleşisi. Çok çarpıcı mesajlar veriyor Mikdat Hoca. “Türkiye’nin deprem kuşağında olduğu bir gerçek.
Bu bilinçle artık bir an önce kriz yönetiminden risk yönetimine geçmemiz şart. Yani afet olmadan yönetmemiz gerekiyor” diyen Mikdat Hoca, aksi halde felaket boyutuna ulaşan bir krizi yönetmenin çok zor olduğunu vurguluyor. Yani biz 1999 depreminden sonra bile ders almadık ve risk yönetimini yapmadığımız için böyle bir tablo ile karşılaştık.
Yine ikinci bir konuyu pazarlama köşesinde Özlem, pazarlama uzmanları ile konuştu. Deprem konusunda yardımlarla ilgili yapılan açıklamalar nasıl yapılması gerektiğini, bu işin bir dengesinin olması gerektiğini söylüyor uzmanlar. Yani işi reklam boyutuna taşımamak ama “YANINIZDAYIZ” mesajını da vermek…
Evet devlet, sivil toplum kuruluşları, vatandaşlar olarak depremin depremzedelerin yanındayız ve yanında olmaya devam edeceğiz. Deprem felaketinde yurtdışından gelen kurtarma ekiplerine, madencilerimize, arama kurtarma ekiplerimize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız, iyi ki yanımızdasınız.
Sağlıkla ve umutla kalın…