Geçen hafta AB ve ABD'den gelen yaptırım haberleri yakından takip edildi. Piyasalarda bu haberlerin henüz olumsuz bir etkisi görülmedi. Ancak muhtemel ABD yaptırımlarının ağır bir yük getirmesinin Türkiye ekonomisine darbe vurabileceği yorumları yapılıyor.
TALİP YILMAZ
tyilmaz@ekonomist.com.tr
ARAM EKİN DURAN
eduran@ekonomist.com.tr
Geçen hafta piyasaların gündemindeki ana konu yaptırım haberleri oldu. Önce Avrupa Birliği'nin (AB) Doğu Akdeniz'deki gelişmelere bağlı olarak Türkiye'ye yaptırım kararı geldi. Ardından ABD, S-400 füze alımı nedeniyle Türkiye'yi F-35 programından çıkardığını açıkladı.
Türkye'nin F-35 programından çıkarılmasında ABD Kongresi'nin Ağustos 2017'de çıkardığı ABD'nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası (CAATSA) önemli rol oynuyor.
Bu yasanın 231'inci maddesi, Rusya'nın istihbarat veya savunma sektörleriyle alışveriş yapan kişi veya kurumlara yönelik yaptırım uygulanmasını öngörüyor. CAATSA yaptırımlarının ne boyutta uygulanacağı, yeni aşamalarının olup olmayacağı, piyasaların yönünde etkili olacak.
Söz konusu yaptırım kararlarını ve bu kararların piyasalara önümüzdeki dönemde olası etkilerini araştırdık. Yapılan değerlendirmelere genel olarak bakıldığında, bu olasılıkların piyasalar tarafından satın alındığı ve fiyatların içinde olduğu yorumlarını görüyoruz.
Döviz kurları, faiz ve borsada yaptırım kararları sonrasında sert dalgalanmalar olmaması buna işaret ediyor. Ancak ABD'den ağır yaptırımların gelmesinin zaten zorlu bir süreçten geçen Türkiye ekonomisinde daha ağır hasarlara neden olabileceği yorumları yapılıyor.
YAPTIRIMLAR NELER?
Öncelikle yaptırım kararlarına bakıldığında, AB, Kıbrıs'ın Türk tarafında yapılan sondaj çalışmaları nedeniyle Ankara'ya yapılan finansal yardımı kısıtlayacak. AB, Türkiye'ye 2014-2020 dönemi için 4,4 milyar Euro fon ayırmıştı. AB, Hava taşımacılığı anlaşması ile ilgili görüşmeleri de askıya alacak.
ABD ise 2001'de başlayan ve Türkiye'nin 11 Temmuz 2002'de dahil olduğu F-35 projesinden ülkemizin çıkarıldığını açıkladı. Yapılan açıklamada "Türkiye ile ilişkilerimiz çok katmanlıdır ve sadece F-35'lere bağlı değildir.
Türkiye'de S-400 sistemlerinin varlığının farkında olarak, Türkiye ile yoğun bir şekilde işbirliği yapmaya devam edeceğiz" ifadelerine yer verildi. F-35 projesi için Türkiye 10 firma ile toplamda 900 civarında parça üretiyor ve bu parçalar artık Türk firmalarından alınmayacak. Buna göre gelecek yıllar için Türkiye toplamda 9 milyar dolarlık gelirden olacak.
Türkiye'nin projeden 12 milyar dolara 116 uçak siparişi vardı. Bunun yanında Başkan Trump'ın CAATSA kapsamında ne gibi ilave yaptırım kararları alacağı merak ediliyor.
RİSK PRİMİ DÜŞEBİLİR
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu S&P, ABD'nin olası yaptırımlarının bankacılık sektörünü hedef almaması halinde Türkiye'nin kredi notunu düşürmeyeceğini açıkladı. Kurum, Türkiye'nin şu anki notu B+'nın içinde halihazırda risklerin yer aldığını ifade etti.
İş Yatırım analistleri, yapılan açıklamaların Türkiye'nin Batı ile ilişkisinin S-400 alımı nedeniyle harcanamayacak kadar önemli olduğunu gösterdiğini ifade ediyor. Kurum değerlendirmesinde, "ABD yaptırımı Türkiye'nin F-35 programındaki konumunun askıya alınması ile sınırlı kalırsa ülke risk primindeki gerileme devam eder.
Son dönemde yaşanan tepki alışlarına rağmen Türkiye varlıklarındaki risk primi halen çok yüksek. ABD ile ilişkilerin normalleşmesinin jeopolitik riskleri azaltarak Türkiye piyasalarındaki yükselişi kısa vadede destekleyeceğine inanıyoruz" deniliyor.
FED BEKLENTİLERİ ÖNEMLİ
Ata Portföy Genel Müdürü Mehmet Gerz'e göre ise bu tür siyasi ve jeopolitik olayların etkisini öngörmeye çalışmak beyhude. O nedenle de yatırımcı uzun vadeli varlık dağılımını değiş-tirmemeli. Çünkü FED'in faiz düşürme işaretleri iyice somutlaşınca dünya para dengelerinde gelişmekte olan ülkeler lehine önemli bir değişiklik oldu.
Türkiye tüm problemlerine ve güven vermeyen ekonomik politikalarına rağmen bu sermaye hareketinden az da olsa faydalanmaya başladı. TL finansal varlıkların ucuz ve reel faizlerin yüksek olduğunu söyleyen Mehmet Gerz, "Bu nedenle biz TL ağırlıklı bir portföy öneriyoruz.
Yüzde 30 hisse, yüzde 50 kısa vadeli faiz, yüzde 20 döviz tavsiye ediyoruz. Yüzde 20 döviz payının yüzde 15'i Türk Eurobondlarında, yüzde 5'i altında tutulabilir" diyor.
Mehmet Gerz, FED'in faiz düşüreceği dönemde normalde kurlarda yükseliş beklemiyor. Ancak siyasi telkinle TCMB'nin olası faiz hatalarına karşı portföyde yüzde 20 döviz bazlı varlıkların olması gerektiğini ifade ediyor.
PROF. DR. ÖNER GÜNCAVDI
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ (İTÜ) İŞLETME MÜHENDİSLİĞİ ÖĞRETİM ÜYESİ
"BÜYÜMEYİ OLUMSUZ ETKİLEYECEK"
"Türkiye'nin yakın müttefiki olan ABD ve AB ile yaşadığı gerilimli süreçler ve açıklanan yaptırım paketleri, Türkiye'nin dış politikada ciddi bir değişim yaşadığını gösteriyor. Bu durumun elbette ekonomi üzerinde de ciddi etkileri olacak.
Her şeyden önce Türkiye ekonomisinin orta ve uzun vadeli büyümesini olumsuz etkileyecek. Çünkü Türkiye ihtiyaç duyduğu kaynaklar açısından dışa bağımlı bir ekonomi ve ABD ile AB'den uzaklaşan bir Türkiye sermaye girişleri açısından daha da zayıflayacak. Bu durum zaten giderek kötüleşen büyüme performansına olumsuz yansıdıkça işsizlik ve gelir dağılımı sorunu da artacak.
Yaptırımlar nedeniyle döviz kurları üzerinde de yukarı yönlü bir baskı oluşuyor. Bu durum da enflasyon üzerinde kötü sonuçlar doğuracak. Türkiye'nin ihracattaki en büyük ortağı olan AB ve dünyanın en önemli pazarı olan ABD ile ilişkilerinin bozulması, iç talebin durma noktasına geldiği bugünlerde tek çıkış yolu olan ihracata da darbe vurabilir."
PROF. DR. SİNAN ALÇIN
İSTANBUL KÜLTÜR ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT BÖLÜMÜ ÖĞRETİM ÜYESİ
"AB'NİN ETKİSİ DAHA DERİN OLACAK"
"ABD ile mevcut kriz geçen yazdan beri devam ediyor. Rahip Brunson olayından beri ilişkilerde kayda değer bir düzelme görülmüyor. Yine de S-400'lerin Türkiye'ye gelmesi ve sonrasında Türkiye'nin F-35'ten çıkarılması, Brunson krizi kadar döviz kurlarında etki göstermedi.
Ancak 2. Dünya Savaşı sonrasında Türkiye ile ABD arasında kurulan yakın ilişkilerin ciddi bir yara aldığını görüyoruz. ABD yaptırımlarının askeri alanda yoğunlaşmasının yanında, AB'nin yaptırımlarının ekonomi üzerinde daha derin etkileri olabileceğini düşünüyorum.
Çünkü Türkiye'nin en büyük dış ticaret partneri olan AB ve özellikle Almanya ve İngiltere gibi ülkelerle ticaretin gerilemesinin yıkıcı etkileri olur. Yaptırımlar kapsamında Türkiye'ye yönelik katılım yardımlarının kesilmesi, yerel yönetimler açısından ciddi bir kaynak kaybı olacak. Hava ulaştırması konusundaki işbirliğinin askıya alınması da havacılık sektörü için kötü haber. Avrupa Birliği, yakın gelecekte İpek Yolu projesi üzerinden mal ihtiyacını Türkiye dışındaki ülkelerden karşılamaya başlarsa, Türkiye ekonomisinde ağır kayıplar yaşanır."
Haberin ayrıntıları Ekonomist'in bu haftaki sayısında.