İşsizlik oranında düşüş olmayacak gibi görünüyor. Merkez Bankası, enflasyonun yüzde 7 olacağını tahmin ederken beklentiler yüzde 9-10 arasında bulunuyor.
Dolar kurunun bu kez 4 TL'yi aşacağı öngörülüyor. Faizler, çift hanede seyretmeyi sürdüreceğe benziyor. Hükümetin ihracatta ve ithalatta yine yükseliş hedefi var. Beklentilere göre cari açığın milli gelire oranında ciddi bir düşüş olmayacak.
Bütçe açığı 2017’de ulaştığı seviyede seyredecek. Küresel ekonomideki büyümenin ise yüzde 3,5-4 arasında olması bekleniyor.
Türkiye ekonomisi 2017'de beklenenin epey üzerinde büyüdü. 201 7'ye girilirken büyüme beklentileri yüzde 3-3,5 dolayındaydı. Gerçekleşme ise bunun iki katının bulacak ve yüzde 6-7 arasında çıkacak gibi görünüyor.
Ekonomi 2017'nin ilk çeyreğini yüzde 5,3 ve ikinci çeyreğini yüzde 5,4'lük büyümeyle geçirdi. Üçüncü çeyrekteki büyüme ise yüzde 11,1'i buldu. Son çeyrekte biraz yavaşlama olsa da 2017'deki büyüme yüzde 5 dolayı olarak kabul edilen potansiyel seviyesini 1-2 puan aşacağa benziyor.
Hükümet 2018'de yüzde 5,5'lik büyüme hedefliyor. Ancak 201 7'deki olağanüstü performansa rağmen ekonomik kamuoyundaki beklentiler daha düşük kalıyor.
Merkez Bankası'nın her ay finansal ve reel sektördeki karar alıcı ve uzman kişiler arasında düzenlediği Beklenti Anketi'nin aralık ayı sonuçlarında 2018 yılı büyüme beklentisi yüzde 4,2 olarak görünüyor. IMF'nin Türkiye ekonomisine ilişkin 2018 yılı büyüme tahmini yüzde 3,5 seviyesinde kalıyor. Avrupa Komisyonu'nun Türkiye'ye ilişkin 2018 yılı büyüme tahmini yüzde 4.
Hükümetin hedefine en yakın büyüme tahminini ise yüzde 4,9 ile OECD yapıyor. Ekonomik kamuoyunun 2017'deki hızlı büyümenin 2018'de sürdürülemeyeceği görüşünün arkasında 2017'deki büyümenin bazı geçici faktörlere dayanması yatıyor gibi. Özellikle üçüncü çeyrekteki çift haneli büyümenin yarısından fazlası "baz etkisi" kaynaklı.
2016'da üçüncü çeyrekte yaşanan 15 Temmuz askeri darbe girişimi ekonomide yüzde 0,8 küçülme getirmişti. 2017'de hükümetin bazı ürünlerde uyguladığı vergi indirimleri ve Kredi Garanti Fonu (KGF) vasıtasıyla dağıtılan krediler de büyümeyi destekledi. Ancak bu desteklerin sonucu bütçe açığının ve kamu borcunun patlaması oldu.
2018'de baz etkisi tersine dönecek. Artan bütçe açığı ve kamu borcu nedeniyle devlet desteğinin ise aynen devam edemeyeceği düşünülüyor. İşte bu nedenle ekonomik kamuoyu 2018'de daha yavaş bir büyüme bekliyor.
2- İŞSİZLİK
2013'ten bu yana genelde yükselişte olan işsizlik oranı 2017'de düşüşe geçti. 2016'nın son ayında yüzde 11,9 olan mevsimsel düzeltilmiş işsizlik oranı 2017'nin eylül ayında yüzde 10,7'ye kadar indi. Ancak 2017'nin tamamındaki işsizlik oranı 2016'daki seviyesinden düşük çıkmayacak gibi.
Çünkü 2016'nın başlarında mevsimsel düzeltilmiş işsizlik oranı çok daha düşüktü. 2016'nın tamamındaki işsizlik oranı yüzde 10,9'du. 2017'nin tamamındaki işsizlik oranı ise yüzde 11 dolayında çıkacağa benziyor.
Hükümet 2018'de işsizlik oranının yüzde 10,5 olmasını bekliyor. Ancak beklentiler biraz daha yüksek bir orana işaret ediyor. IMF'nin tahmini yüzde 10,7 iken, OECD'nin ve Avrupa Komisyonu'nun tahmini yüzde 11 düzeyinde. Bu da işsizlikte düşüş beklenmediği anlamına geliyor.
Esasında 2018'de ekonomideki büyüme yüzde 4 dolayında kalırsa işsizlikte yükseliş bile yaşanabilir. Çünkü bizim hesaplarımız Türkiye'de işsizlik oranının sabit kalması için bile yüzde 5,5-6 arasında büyüme gerektiğini gösteriyor.
3-ENFLASYON
Enflasyonda işler 2017'de iyice kötüleşti. Kasım ayı itibariyle yıllık Tüketici Fiyatları Endeksi (TÜFE) enflasyonu yüzde 13 düzeyinde bulunuyor. Bu da 2003=100 bazlı endeksin tarihindeki en yüksek enflasyonu oluşturuyor.
Olumlu "baz etkisi" sayesinde aralık ayında enflasyonda ciddi bir düşüş bekleniyor ama yine de 2017 yılı yüzde 11,5 dolayı gibi yüksek bir enflasyonla kapandı gibi görünüyor.
Resmi enflasyon hedefinin yüzde 5 olduğu dikkat alınırsa, 2017'de enflasyonun ne kadar yüksek çıktığı daha iyi anlaşılabilir. 2018 yılının enflasyon hedefi yine yüzde 5. Ancak bu hedef artık iyice kağıt üzerinde kalmış durumda.
Nitekim Merkez Bankası 2018 sonu için daha şimdiden hedeften 2 puan daha yüksek ve yüzde 7'lik enflasyon tahmini yapıyor. Beklentilere bakılırsa bu tahmin iyimser bile kalıyor.
Ekonomik kamuoyundaki beklentiler genelde yüzde 910 arasında bulunuyor. Açıkçası, para politikası uygulaması böyle devam ederse, biz enflasyonun iyice kontrolden çıkmasından bile endişe ediyoruz.
4- FAİZ
Faizler 2017'ye çift hanede girmişti. Yıl boyunca da böyle kalmayı sürdürdü. Üstelik sonbahar aylarında daha da yükseldi. Mesela ikinci el tahvil piyasasındaki gösterge faiz yıl boyunca yüzde 11-12 arasında seyretmişken sonbaharda bir ara yüzde 14'ü aştı.
Gösterge tahvil faizi 2017'nin son günlerinde ise yüzde 13 dolayındaydı. Hükümet ve Merkez Bankası faizlerin yükselmemesi için elinden geleni yapıyor. Faizlerde kalıcı bir yükseliş olmasın diye resmi para politikası faizini kullanmaktan kaçınan Merkez Bankası, 2017'de piyasayı Geç Likidite Penceresi (GLP) faiziyle fonlama yolunu keşfetti!
Ancak bu da işe yaramadı. Enflasyon ve kurlardaki yükseliş yüzünden faizler bir türlü aşağı çekilemedi. Hatta Merkez Bankası aralık ayında GLP faizini tekrar yükseltmek zorunda kaldı.
Faizler 2018'de de tek haneye düşecek gibi görünmüyor. Nitekim Merkez Bankası'nın Beklenti Anketi'nin aralık ayı sonuçları, 2018 sonu için ikincil piyasada yüzde 12 dolayında faiz beklentisi olduğunu gösteriyor.
5- DOLAR KURU
Döviz piyasasında 2017'ye bir yükseliş sürecinde girmiştik. 2016'da eylül ayı sonlarında kredi derecelendirme kuruluşu Moody's Türkiye'nin notunu yatırım yapılabilir seviyenin altına çekince kurlar yükselişe geçmişti.
Bu yükseliş eylül ayında 3 TL'nin altında olan dolar kurunu yıl sonunda 3,50 TL'nin üzerine taşımıştı. Söz konusu yükseliş 2017'nin ilk ayında da sürdü ve dolar kuru 3,90TL'ye kadar yaklaştı.
Sonrasında ise Merkez Bankası'nın GLP faizi yoluyla fonlama maliyetini arttırmasıyla döviz piyasası sakinleşti. Ancak bu sakinlik sonbahar aylarına kadar sürdü. Sonbahar aylarında döviz kurları yönünü yeniden yukarıya döndü.
Bu yükseliş de Merkez Bankası'nın fonlama maliyetinde yeni bir artış yapmasıyla durdu. 2017'nin son günlerinde dolar kuru 3,80 TL'nin biraz altındaydı.
Merkez Bankası'nın her ay reel ve finansal sektördeki karar alıcı ve uzman kişiler arasında düzenlediği Beklenti Anketi'nin aralık ayı sonuçları, ekonomik kamuoyunun 2018 yılında dolar kurunun 4 TL sınırını aşmasını beklediğini gösteriyor. Bu ankette 2018 sonu dolar kuru beklentisi 4,15 TL olarak çıkıyor.
6- İHRACAT
İhracatta 2017 yılı bir toparlanma yılı oldu. Önceki iki yılda düşüş gösteren ihracat 2017 yılında yeniden yükselişe geçti. Türkiye'nin ihracatı 2015 yılında yüzde 8,7 ve 2016 yılında ise yüzde 0,9 gerilemişti.
Küresel ekonomide işlerin beklenenden iyi gitmesi ve özellikle de en önemli ihracat pazarlarımız arasında yer alan Avrupa Birliği (AB) ülkeleri ve Rusya'da yaşanan toparlanma ise 201 7'de Türkiye'nin
ihracatına olumlu yansıdı. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'nın (GTB) verilerine göre, 201 7 yılının ocak-kasım döneminde yapılan ihracat 2016 yılının aynı döneminde yapılan ihracatın yüzde 10,4 üzerinde bulunuyor. İhracattaki yükseliş muhtemelen aralık ayında da devam etti.
2017 yılının 157 milyar dolar civarında ihracatla kapandığını tahmin ediyoruz. Bu da 2016 yılına göre yüzde 10 dolayında artış yaşandığı anlamına geliyor.
Hükümet 2018'de ihracatın 169 milyar dolara ulaşmasını hedefliyor. Bu da yüzde 7,5 dolayında artışa karşılık geliyor. Küresel ekonomiye ilişkin 2018 yılı beklentilerinin nispeten iyimser olması, bu hedefin tutmasının zor olmayacağını düşündürüyor.
7- İTHALAT
2017'de ihracatta toparlanma yaşanırken ithalatta bunu da aşan bir yükseliş gerçekleşti. Önceki üç yılda düşüşte olan ithalat 2017'de tekrar yükseliş gösterdi. 201 7'de ekonominin baz etkisi ve devlet destekleri gibi geçici faktörler nedeniyle de olsa hızlı büyümesi ithalatı teşvik etti gibi görünüyor.
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'nın (GTB) verilerine göre, 2017'nin ocak-kasım dönemindeki ithalat 2016'nın aynı dönemine göre yüzde 16,9 arttı. İthalattaki artışın aralık ayında da sürdüğünü tahminediyoruz. 201 7 yılı 232 milyar dolar dolayında ithalatla kapanmış olabilir.
Bu ise 2016'ya göre yüzde 17'ye yakın artışı ifade ediyor. Hükümet 2018'de ithalatın 237 milyar dolar olmasını hedefliyor. Ancak bu hedefin 222 milyar dolarlık 201 7 yılı gerçekleşme tahmininin üzerine oturduğunu belirtelim.
201 7 yılı ithalatı hükümetin tahmininden 10 milyar dolar daha fazla çıkacak gibi göründüğüne göre, 2018 hedefinde de bir ayarlama yapılması lazım. 2018'de ithalat 240 milyar doları aşabilir.
8- CARİ AÇIK
2017 yılında ithalat ihracattan daha hızlı yükseliş gösterince doğal olarak dış ticaret açığı ve dolayısıyla cari açıkta da yükseliş yaşandı.
Merkez Bankası'nın verilerine göre, 2017'nin ocak-ekim dönemindeki cari açık önceki 2016'nın aynı dönemindeki düzeyinin yüzde 33,7 üzerinde gerçekleşti.
2016 yılını 33 milyar dolar dolayında kapatan cari açık, ekim ayı sonunda yıllık bazda 41,9 milyar doları bulmuştu. 2017 yılı 45 milyar dolar civarında cari açıkla kapanmış olabilir.
2016 yılında yüzde 3,8 olan cari açığın milli gelire oranı ise 2017'de yüzde 5 dolayında çıkacak gibi görünüyor.
Hükümet 2018'de cari açığın milli gelire oranının yüzde 4,3 olmasını hedefliyor. Avrupa Komisyonu'nun tahmini yüzde 4,2 ile hükümetin hedefine yakın iken, IMF ve OECD'nin tahminleri ise daha yukarıda bulunuyor. IMF 2018'de Türkiye'nin cari açığının milli gelire oranının yüzde 4,6, OECD ise yüzde 4,9 olacağını öngörüyor. Bu son iki tahmin 2018'de cari açıkta ciddi bir düşüş olmayacağını ifade ediyor.
9-BÜTÇE AÇIĞI
2017 yılına girilirken, uzun zamandırTürkiye'nin en sağlam göstergesi olan bütçe dengesinin, hükümetin ekonomiyi ayakta tutmak için giderek daha fazla devlet desteklerine yönelmesi nedeniyle, daha ne kadar bu konumunu koruyabileceği yönünde şüpheler
vardı.
Maalesef 2017'de bu şüpheler haklı çıkmaya başladı. 2017'de bütçe açığı rekor kırdı. 2017 yılının 60 milyarTL'nin üzerinde bütçe açığıyla kapandığı tahmin ediliyor. Bu durum 2016 yılında yüzde 1,1 olan bütçe açığının milli gelire oranını ise 2017'de yüzde 2 dolayına çıkardı gibi görünüyor.
Her ne kadar bu oran hala uluslararası bir ölçüt olan yüzde 3'lük Maastricht kriterinin altında kalıyorsa da, bütçe açığındaki artış hiç de iyiye işaret etmiyor.
Nitekim bütçe açığındaki artış Hazine'nin iç borçlanma faizini kasım ayında yüzde 13,2'ye kadar yükseltip 2009 yılı başlarındaki düzeyine geri döndürmüş bulunuyor. Hükümet 2018'de bütçe açığını 2017'deki seviyesi dolayında tutmayı hedefliyor. Ancak bunun gerçekleşmesi zor olabilir.
10-DÜNYA EKONOMİSİ
Küresel ekonomide işler 2017'de beklenenden daha iyi gitti. Dünya ekonomisi 2016'da yüzde 3,2 büyümüştü. 2017 yılına girilirken yine yüzde 3-3,5 arasında büyüme bekleniyordu. Ancak gerçekleşme biraz daha yüksek oldu.
IMF'nin ekim ayında yaptığı son tahminler 2017'de dünya ekonomisinin yüzde 3,6 dolayında büyüdüğünü gösteriyor. Dünya ekonomisinde 2018 yılında da 2017'dekine benzer bir tablo bekleniyor.
Bu konuda tahminlerine ulaştığımız üç uluslararası kurumun (IMF, OECD ve Avrupa Komisyonu) üçü de 2018'de dünya ekonomisinin yüzde 3,7 büyüyeceğini tahmin ediyor.
Küresel ekonominin 2017'de beklenenden biraz daha hızlı büyümesi dünya ticaretine çok daha hızlı bir toparlanma olarak yansıdı. IMF'nin tahminlerine göre, 2016'da yüzde 2,4 olan küresel ticaretteki büyüme 2017'de yüzde 4,2'ye çıktı. IMF, 2018'de de küresel ticarette 2017'dekine yakın ve yüzde 4'lük büyüme bekliyor. Küresel ticarette 2017'de yaşanan toparlanmadan olumlu etkilenen Türkiye, 2018'deki büyümeden de nasibini alabilir.