ARAM EKİN DURAN
eduran@ekonomist.com.tr
Çimento ve klinkerde Türkiye’nin en büyük üreticilerinden biri olan Nuh Grubu iştiraklerinden Nuh Çimento, bu yıl 50’nci yılını kutluyor. 1966’dan beri faaliyette olan şirket, İstanbul ve çevresindeki Üçüncü Köprü, Üçüncü Havalimanı ve Körfez Otoyolu gibi dev projelerin önemli tedarikçilerinden biri.
Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Avrupa gibi önemli ihracat pazarlarında yaşanan kayıplar nedeniyle iç piyasaya yoğunlaşan şirket, dev projelere çimento ve beton satışından elde ettiği gelirle 2016’da cirosunu ikiye katlamayı hedefliyor. İhracatta ise ABD ve Afrika pazarlarına yönelmeyi planlıyor.
Şirketin gelecek planlarını Nuh Çimento Yönetim Kurulu Üyesi ve Türkiye Genç İşadamları Derneği (TÜGİAD) Başkanı Rahmi Çuhacı ile konuştuk. Çuhacı’ya yönelttiğimiz sorular ve aldığımız yanıtlar şöyle:
Nuh Grubu açısından 2015 nasıl geçti? 2016 beklentileriniz neler?
Geçen yıl ciromuz yaklaşık 1 milyar TL olarak gerçekleşti. Net kârımız ise 220 milyon TL oldu. 2016 için de beklentilerimiz iyimser. Daha fazla ciro ve kâr beklentimiz var. 2015’te önceki yıla göre iki kat büyüme göstermiştik. 2016’da hedefimiz yine iki kat büyümek. Ama iç ve dış piyasaların gidişatına göre nasıl bir sonuç çıkacak göreceğiz. Yıl sonunda hedefimizin yarısına bile ulaşsak, bizim için başarıdır.
Ekonominin pek de iyi olmadığı bir dönemde iki kat büyümek çok iddialı bir hedef. Neye dayanarak böyle bir hedef koydunuz?
Devletin yapmış olduğu yeni projelerin hemen hemen hepsine çimento ve beton veriyoruz. Marmaray,Üçüncü Köprü, Üçüncü Havalimanı, Körfez Otoyolu gibi dev projelerin hepsinde varız. Bu projeler hala devam ediyor ve adım adım tamamlandıkça bizim ciromuza olumlu katkı sağlıyor.
Özellikle yakın coğrafyadaki sorunlardan çimento ihracatı nasıl etkilendi?
Türkiye’nin çimentoda 100 milyon ton kapasitesi var. Bunun yaklaşık 75 milyon tonu kullanılıyor. 2009’da 24 milyon ton çimento ihracatı yapan Türkiye, 2015’te yalnızca 10 milyon ton ihracat yapabildi. Bu düşüşün nedeni, Suriye, Irak, İsrail, Libya, Cezayir, Tunus, Mısır ve Avrupa ülkeleri gibi niş pazarlarımızdaki gerilemeler.
Mesela 2009’da İtalya’ya 700 bin ton mal ihraç ediyorduk, şu andaki ihracatımız 40 bin tonu geçmez. Suriye’de savaş yokken yıllık 4 milyon tona yakın satış yapıyorduk. Şimdi bu rakam 1 milyon tonlara düştü. Bu gelişmelerden dolayı son dönemde bütün ihracat stratejisi Afrika’ya yöneldi.
Grup olarak ihracatta nasıl bir performans sergiliyorsunuz?
Biz ihracatta çok agresif bir grup değiliz. Ama konumlanma olarak Türkiye’deki en iyi çimento fabrikası olduğumuzu iddia edebilirim. Bizim kadar rahat çimento veya klinker yükleyen başka bir çimento fabrikası yok. Çimento yüklemesinde Avrupa’da birinciyiz, dünyada ise ilk beşteyiz. Yer olarak otobanın altından geminin içine yükleme yapabilen Türkiye’deki tek fabrikayız. Dolayısıyla maliyet avantajlarımız ihracatımıza olumlu etki ediyor.
İhracat miktarı ve odaklandığınız pazarlar konusunda neler söylersiniz?
Son dönemde bizim için en revaçtaki pazar ABD. Şu anda en yüksek satışlarımızı ABD’ye gerçekleştiriyoruz. ‘Low alkali’ adı verilen bir klinker çeşidini ABD’ye ihraç ediyoruz. 2016’da ABD’ye 500 bin ton ihracat hedefimiz var. 2016’daki toplam ihracat hedefimiz ise 1 milyon ton. Paketli çimentoda ise Afrika en önemli pazarımız. Moritanya’dan Gana’ya, Mozambik’ten Fildişi’ne Afrika’nın her yerine gönderiyoruz.
Peki Körfez ve Ortadoğu gibi geleneksel pazarlarda durum nedir?
Şu an en çok Filistin, Yemen ve Suriye’ye satış yapılıyor. Özellikle Türkiye’nin batısındaki ve güneyindeki çimento fabrikaları bu ülkelere ağırlık vermiş durumda. Bu ülkelerde savaş olmasına rağmen çimento satışı artıyor. Örneğin Suriye hiç almıyor dediğimiz zamanda bile 2015’te Türkiye’den 1 milyon ton çimento aldı. Bu yıl da aynı oranda satış yapılacağını görüyoruz.
İran ekonomisinin dünyaya açılması sizin sektörünüz açınızdan avantaj mı, dezavantaj mı?
İran bizim için çok büyük bir rakip. Çünkü üretim kapasitemiz de dünya sıralamasındaki yerimiz de aynı. Özellikle yeni dönemde Afrika pazarındaki en büyük rakibimiz İran. En büyük avantajları ise enerji ve işgücü maliyetleri. Açıklıkla söyleyeyim, bizden yüzde 20-25 daha ucuza üretim yapabiliyorlar. Bu avantajla, ihracat yolu açıldığında her pazarda bizimle avantajlı biçimde rekabet edebilecekler. Şu an çok agresifler, derslerini çalışıyorlar. Dünyaya açıldıkları gün çok ciddi bir rekabet savaşı yaşayacağız.
Türkiye’de yalnızca Hereke fabrikanızda üretim yapıyorsunuz. Yurtdışında hangi ülkelerde faalsiniz?
Rusya’da çimento santralimiz var. İspanya’da ise bir klinker değirmeni işletiyoruz. İspanya’da Fransızlarla, Rusya’da ise Rus şirketlerle ortağız. Ancak Rusya krizi sonrasında bu bölgedeki işimiz tamamen durdu. Biz Rusya’ya yılda yaklaşık 300 bin ton mal satmayı planlıyorduk. Ancak şu anda sıfır durumdayız.
Türkiye’de her dönemde inşaat sektöründe bir balon olup olmadığı tartışılır. Siz iç piyasada nasıl bir tablo görüyorsunuz?
Ben şahsen 2016’nın da 2015’e benzer bir performansla geçeceğini düşünüyorum. Yani bir sıkıntı görmüyorum. Yaz sezonunda mal alımları devam edecektir. Eskiden ağustos-eylül döneminden sonra iş pek olmazdı. Şimdi mevsimlerin de değişmesiyle kasım ve aralık aylarına kadar şantiyeler çalışıyor. Ayrıca ekonomi bazlı yeni bir kabine kurulması ve önümüzde herhangi bir seçim ihtimali olmaması da yatırım ve üretim için umutları artırıyor.
"DOĞALGAZDAN ÇIKMAK İSTİYORUZ"
Sizin ayrıca doğalgaz santral yatırımlarınız var. Emtia fiyatlarındaki hızlı gerilemeden nasıl etkilendiniz?
Devletin doğalgaza yatırımları özendirmesi ile biz de bu alana girmiştik. Toplam 212 megavata yakın kapasitesi olan tribün ve santraller satın aldık. Ancak birçok büyük firma gibi biz de zarar ettik. Çünkü doğalgaz fiyatlarının hızla artması sonucunda kârlılığımız eridi. Tüm dünyada doğalgaz ve petrol fiyatları düşerken, Türkiye'de aksine arttı. Artık devlet de alım yapmıyor. Dolayısıyla bu yatırımlar verimli olmaktan çıktı. Santrallerimizde üretimi durdurduk. Santrallerimizi satmaya çalışıyoruz. Şu anda sadece kendi çimento fabrikamızı besleyecek miktarda doğalgaz üretimi yapıyoruz.
"EN BÜYÜK KORKUMUZ YENİ BİR SEÇİM"
Aynı zamanda TÜGİAD başkanısınız. Genç işadamlarının gözünden Türkiye'nin önümüzdeki dönemdeki fay hatları sizce nelerdir?
İç siyasette MHP'deki değişim kurultayı ile milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması kritik iki konu. Bizim açımızdan en büyük tehlike, bu gelişmelerin sonrasında yeni bir erken seçim ihtimali doğması. Çünkü bu tüm yatırım planlarına en az altı ay kaybettirir. Artık seçim olmasın. Bunların hepsi ekonomiye zarar veriyor. Bir kere terörün bitmesi lazım, şehitlerin gelmemesi lazım. Biz artık barış ortamı istiyoruz. Sanayiciler, ekonomi dünyasındakiler bunu istiyor.