CEREN ORAL
coral@ekonomist.com.tr
Hareketli bir süreçten geçen piyasalar, geçtiğimiz hafta da yoğun gündem maddeleriyle şekillendi. Moody’s, Türkiye’nin kredi notunun gözden geçirilişinin gelecek ay tamamlanacağını açıkladı ve ekonomide uzun vadeli problemlerin varlığına dikkat çekti. Bu gelişme sonrası tepki alımlarının görüldüğü piyasalar, FED toplantısıyla yön bulmaya çalıştı. FED, politika faizini sabit tutarak yüzde 0,25-0,50 aralığını korudu.
Tabloyu görmek için görsele tıklayın.
80.100 DİRENCİ DENENEBİLİR
İş Yatırım araştırma uzmanlarına göre, FED’in ‘şahin’ söylemini umursamayan piyasalar yılda bir kez faiz artışı yapılacağını fiyatlamaya devam ediyor. “Dolardaki zayıflama ve Moody’s’in açıklaması sonrası not indirimi ihtimalinin azalması, para politikasında ilave gevşemenin yolunu açarak Borsa İstanbul’u destekliyor” diyen uzmanlar, küresel risk iştahında bozulma olmazsa 80.100 direncinin denenebileceğini kaydediyor.
FED toplantısından çıkan kararların gelişmekte olan ülke varlıkları adına olumlu olduğunu söyleyen Yatırım Finansman analistleri, karar sonrası ABD 10 yıllıklarının aşağı geldiğini, dolar endeksinin 95,35’e çekildiğini, dolar/TL’nin 2,95’e gerilediğini belirtiyor. “FED faiz artışı için fazla beklemeyecek” diyen analistler, aralıkta faiz artış ihtimalinin kuvvetlendiğini dile getiriyor.
F/K ve PD/DD NEDİR?
Ekonomist olarak böyle bir konjonktürde borsanın sektör ve hisse bazlı olarak Fiyat/Kazanç (F/K) ve Piyasa Değeri/Defter Değeri (PD/DD) rasyolarında en ucuz kalan hisselerini mercek altına aldık. Çalışmamızda 15 sektörü inceledik ve her sektörün bu rasyolara göre düşük değerlemede işlem gören hisselerini tespit ettik. Piyasa değeri 100 milyon TL’nin altındaki şirketleri liste dışında bıraktık. Sonuçta 15 sektörden 32 hisseye haberimizde yer verdik.
Bu noktada öncelikle F/K ve PD/DD kavramlarını açıklamak gerekiyor. F/K oranı, hisse fiyatının hisse başına düşen kâra bölünmesiyle ortaya çıkan ve sektör ortalamasıyla karşılaştırılarak hissenin ucuz ya da pahalı olduğu konusunda fikir veren bir rasyo. Bu oranın emsallerine göre düşük olması, o hissenin alıma uygun olduğunu gösteriyor. Hissenin piyasa değerinin öz sermayeye bölünmesiyle bulunan PD/DD oranı ise hissenin primli ya da iskontolu işlem görmesi anlamına geliyor. PD/DD’nin sektör ortalamasının altında kalması hisse için olumlu olarak değerlendiriliyor.
RASYOLARA DİKKAT!
Ancak bu iki rasyoyla ilgili dikkat edilmesi gereken noktalar da var. Gedik Yatırım Araştırma Uzman Yardımcısı Onurcan Bal, hissenin geçmişteki F/K oranlarının da incelenmesi ve sektörle kıyaslanması gerektiğini söylüyor. “F/K’sı yüksek olan hisselerin pahalı olduğu düşünülse de bu durum şirketin kârının şu anda düşük olduğu ancak gelecekte kârın artmasının beklendiği ve bu beklentinin fiyatlandığı şeklinde de yorumlanabilir” diyen Bal’a göre, F/K hesaplanırken hisse fiyatında spekülatif hareketler veya manipülasyon olup olmadığına dikkat edilmeli. Ayrıca net kârı etkileyen durumlar göz önünde bulundurulmalı, hesaplama yapılan dönemde tek seferlik gelirlerin olup olmadığına bakılmalı.
Aynı uyarıları PD/DD rasyosu için de yapan Onurcan Bal, düşük PD/DD’nin şirketin piyasada olması gerekenden düşük değerlendiği konusunda ipucu verdiğini söylüyor. Bal, “Düşük PD/DD’ye sahip şirketlere yatırım yapıldığında yüksek getiri elde edilebilir. Ama bu oran şirketin düşük değerlenmesine neden olan önemli bir sorunu olduğu konusunda da ipucu verebilir” diye devam ediyor.
Bu noktada yatırımcılara önerisi, şirketin analizini yaparak neden ucuz kaldığını tespit etmeleri, finansal görünümünü incelemeleri ve gelecek projeksiyonunu iyi değerlendirmeleri şeklinde oluyor. Ayrıca analizde olumsuzluklara rastlanıyorsa ‘hisse ucuz’ mantığıyla yatırım yapmaktan
kaçınılması, değerlemesi uygun hisselerin tercih edilmesi gerektiğini de sözlerine ekliyor.
HANGİ SEKTÖR VE ŞİRKETLER?
Destek Yatırım Araştırma Müdürü Murat Tufan, tabloya bakıldığında bankacılık, cam ve demir-çelik sektörlerine dikkat çekiyor. Bankacılıkta Halkbank ve Vakıfbank’a ek olarak TSKB, İş ve Yapı Kredi Bankası’nı, demir-çelikte Kardemir’i, camda Anadolu Cam ve Trakya Cam’ı önde görüyor.
Holdingler arasında Koç ve Sabancı’yı, sanayide Arçelik’i, otomotivde de Ford’u ayrı tarafta tutuyor. “Bilançosu güçlü, döviz yükümlülüğü bulunmayan veya risk oluşturmayan hisseler, pozitif fiyatlamalar yaşayabileceği için tercih edilmeli” diyen Tufan, önümüzdeki süreçte düşen faizlerle maliyetten olumlu etkilenen bankacılık sektörünün daha etkili getiri sağlayabileceğini vurguluyor.
Reel Kapital Menkul Değerler Araştırma Uzmanı Enver Erkan ise BİST-100’e göre bankacılık endeksinin ucuz kaldığına, sanayi endeksinin ise primli işlem gördüğüne dikkat çekiyor. Buradan da bankaların düşük değerlendiği ve potansiyel sunduğu sonucunu çıkarıyor. “BİST-100’e göre kimya, petrol, petrokimya F/K; holdingler ve ulaştırma PD/DD oranı bazında ucuz kalıyor” diyen Erkan, Garanti Bankası, İş Bankası, Halkbank, BİM, Sabancı Holding, Emlak Konut, Arçelik, Enka İnşaat, Şişecam, Tekfen, Kardemir ve Doğuş Otomotiv’in prim potansiyeline sahip olduğunu düşünüyor.
“TL MEVDUATA AĞIRLIK VERİN”
Piyasalardaki ‘dengeli portföy’ önerileri geçerliliğini koruyor. Para piyasasındaki getiri potansiyelinin sınırlı olduğunu kaydeden uzmanlar, FED faiz artırmadığı sürece doların spot getirisinin fazla rasyonel görüntüye işaret etmeyeceği kanaatinde. Hisseye ilginin artması ve hissenin getiri analizinde daha cazip hale gelmesi için 80.000 üzerinde kalıcılığın şart olduğu konusunda hemfikir olan uzmanlar, yatırımcılara portföylerde TL mevduat ağırlığını görece yüksek tutmalarını öneriyor.