Consera, Türkiye’nin ilk “off-site construction” yani “saha dışı yapı üretimi/modüler inşaat” firmalarından biri. Çelik yapıdaki 25 yıllık ve 2,5 milyon metrekarelik deneyiminden güç alarak verimli yöntemlerle daha iyi binalar üretmeyi hedefliyor. Fikri Şimşek’in 1971’de kurduğu Akşan Yapı ve 2001’de çocuklarının hayata geçirdiği, Türkiye’nin ilk büyük üretimine sahip hafif çelik yapılar fabrikası Akkon Çelik’ten gücünü alan Consera yurtiçinde deprem ve kentsel dönüşüme çare olan çelik ve modüler çelik yapılar üretirken, yurtdışına tamamlanmış modüler yapıları ihraç ediyor.
Consera, Kurucu ve Türk Yapısal Çelik Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Melih Şimşek ile deprem güvenliğini sağlamada yapısal çeliğin önemini ve şirketlerinin bu konudaki çalışmalarını konuştuk.
Deprem güvenliği ülkemiz ve deprem riski taşıyan bölgeler için olmazsa olmazlardan. Sektörde nasıl bir fark yaratıyorsunuz?
Bizim için inşaat, her şeyden önce insan ve memleket meselesi. Çalışmalarımıza tek hedefi kâr elde etmek olan bir “iş” olarak bakmıyoruz, insanlara güvenle yaşayabilecekleri mekânlar tasarlamayı, sürdürülebilir bir inşa ve yapı üretim sistemini tüm ülkeye yaymayı amaçlıyoruz.
Dünya yapı sektörü hızla endüstrileşiyor. Sahada yapılan işler, her geçen gün maksimum seviyede fabrika ortamında gerçekleştiriliyor. Örneğin, Londra’da bazı bölgelerde sadece modüler inşaata izin veriliyor. Hem deprem bölgesinde hem de yakın gelecekte dünyanın en büyük barınma ihtiyaçlarının doğacağı coğrafyada konumlanan Türkiye’de; modüler yapı fabrikaları kurmak ekonomimizin geleceği için çok büyük stratejik öneme sahip. Bunun bilincinde olduğumuzdan; nasıl ki ülkemize ilk çelik yapı sistemleriyle inşaat anlayışını getirdiysek, off-site construction sistemlerinin, modüler yapıların savunuculuğunu ve önderliğini yapmayı da görev edindik. Bu sistem dünyada, 10 senedir uygulanıyor. Toyota, Tesla, Amazon, İkea gibi birçok dev marka modüler yapı üretmeye başladı.
Türkiye’nin ilk hafif çelik üreten fabrikanın kurucususunuz. Üretim hacminiz, ihracat rakamlarınız nedir?
Akkon Çelik, yıllık 35 bin ton hafif çelik yapı sistemi üretimi kapasitesine sahip. Bu kapasiteyle senede mühendislik hizmeti içeren 10 bin ton hafif çelik yapı sistemi veya 5 bin modüler çelik konut üretmek mümkün. Akkon; Türkiye’nin ilk ve az sayıdaki Yapısal Çelik Yeterlilik Belgesi sahibi üreticilerinden. Sektörünün ilk EPD Belgesi (ISO 14025 standardına uygun tanımlanan çevresel ürün beyanları) olan fabrikası. Üretimimizin yüzde 50’sini yurtdışına yapıyoruz. Dominik, Belçika, Hollanda, Almanya, Bulgaristan, Libya, Irak’ın da bulunduğu 32 ülkeye çelik ve modüler çelik yapı ihraç ediyoruz.
Hafif çelik yapı yönteminin Türkiye’de başlaması nasıl oldu?
2000 öncesinde İstanbul’da Boğaz’da ikamet eden meşhur insanların tadilat dahi yapılamayan evlerini, ilk kez biz çelik yapı sistemleriyle geliştirdiğimiz bir metotla inşa ettik. Boğaziçi öngörüm yasasında inşaat izni yoktur. Binaların kullanılabilir hale getirilmesi için ancak tadilat ruhsatı alınabilir. Bazı binalar yıkılmak üzere olduğu halde müdahale edilemiyordu. Biz o evleri çelik yapı sistemleriyle yeniden kullanılabilir hale getirdik. O dönem, “Boğaziçi öngörünüm yasasını teknolojiyle delen adam” diye tanındım. Ama bizi çelik yapılara asıl yönlendiren, 1999 Depremi oldu.
Ailemizde herkes mühendis olduğundan deprem konusunda yüksek bilinçle hareket ettik hep. Doktorların en çaresiz hastalık olan kansere tedavi bulma görevleri olduğu gibi, bizlerin de kanseri deprem ve çare bulmak zorundaydık. 1999 Depremi’nden sonra, “Daha güvenli yapılar nasıl inşa edebiliriz?” sorusuna yanıtlar aramak için özellikle deprem coğrafyasındaki gelişmiş ülkelerin yaptıklarını yerinde inceledik. Amerikalı danışmanlar ile detaylı çalışmalar gerçekleştirdik. Yanıtın ilk başta “binaları hafif yapmak” gibi çok basit bir mühendislik işi olduğunu anladık. Çelik yapı metotlarıyla binaları, geleneksel yönteme göre 7-10 kat daha hafif inşa edebiliyorsunuz. Ayrıca yapıları insan faktöründen, inisiyatifinden uzaklaştırarak hata payını en aza düşürebiliyorsunuz. Bunları hayata geçirmek için Türkiye’deki üniversitelere başvurduk ama tek bir bilgi bulamadık. Sektördekilerin çoğu, “Tenekeden inşaat mı olur?” dese de yolumuzdan şaşmadık. Sonuçta, Türkiye inşaat sektörüne hafif çelik yapı sistemini kazandırdık ve sektörel ismini vermek bize nasip oldu. Türkiye’de ilk hafif çelik lisansüstü programlarının üniversitelerde açılmasına, kamuda ilk projelerin yapılmasına biz öncülük ettik.
Şu anda yurtiçinde ve yurtdışında gerçekleştirdiğiniz en önemli projeler neler?
Yaklaşık 9500 metrekare arsa alanı, 12 bin metrekareden fazla inşaat alanı olan ve 7 blok 42 müstakil evden oluşan; projesini 2014’te İzmir’de inşa ettiğimiz “ülkenin en iyi az katlı projesi” ödülü aldığımız 555 konutluk projemizin de mimarı olan Teğet Mimarlık’ın tasarladığı Zekeriyaköy Kuzeybükü Konutları, yurtiçindeki önemli projelerimizden. Deprem açısından en güvenli bölge olan Zekeriyaköy’de sürdürülebilir mimarlık prensiplerine uygun, az katlı konseptle oluşturacağımız site, önemli lokasyonlara da çok yakın. Sürdürülebilirlikle ilgili bakış açımızın sonucu olarak, ortak yeşil alan neredeyse bina alanından daha fazla. Ayrıca çok yakında, Türkiye’de ev sahibi olma geleneğine yeni bir seçenek olacak modüler konut markamızı sunmaya hazırlanıyoruz. Yurtdışında ise, Dominik Cumhuriyeti’nde Acun Ilıcalı için çelik ve modüler çelik karma yapı sistemiyle inşa ettiğimiz 236 odalı, 16 bin metrekare kapalı alana sahip otel açılmak üzere. Bizim gibi deprem coğrafyası ve kasırgaların yoğun olduğu Dominik Cumhuriyeti’ndeki otel, 12 ay gibi kısa sürede tamamlandı. Bu proje sayesinde 10 milyon nüfuslu Karayip’te bulunan adaya, bir Türk şirketi olarak know-how ihraç etmiş olduk. Çok takdir gören bu proje, hükümetin de dikkatini çekti ve bizim mühendislerimizle bu yapı yöntemlerine ait yerel yönetmelikler yazılarak kanunlaştırıldı. Tabi bu gelişmelerle birlikte Consera, Dominik Cumhuriyeti’nde yeni projelere imza atmaya başladı. Öte yandan eş zamanlı olarak Belçika’da bulunan 1. Lig Futbol Kulübü Westerloo için 2.800 metrekare büyüklüğünde modüler çelik yapı teknolojisiyle otel seviyesinde bir idari bina inşa edildi. Bu; bir Türk firmasının, Avrupa’da gerçekleştirdiği inşaatın önemli kısmını, Türkiye’de üretip adeta inşaatı modüler olarak ihraç ettiği ilk projedir.
ÇELİK YAPILAR NEDEN GÜVENLİ?
Çelik, hafif çelik ve modüler yapıların, geleneksel yapılara göre avantajları nedir?
Adil olması için iki yapım yöntemini; yapısal direnç, yapı fiziği, finansal sonuçlar (maliyet-ekonomiklik) ve sürdürülebilirlik başlıkları altında rasyonel verilerle karşılaştırırsak, sonucu şu maddelerle özetlemek mümkün:
Çelik yapılar, endüstriyel ortamda denetlenerek üretildikleri için geleneksel yapılara göre çok daha güvenilirdirler.
• Geleneksel birçok yapıya göre 7-8 kat daha hafif olduklarından deprem yükünü bu oranda daha az alırlar. Depremlerden daha az etkilenirler.
• Çelik yapılar, daha hızlıdır. Örneğin betonarme yapılara göre en az iki kat daha hızlı inşa edilirler.
• Çelik yapılarda geleneksel sistemlerde tercih edilen tüm mimari detaylar da uygulanabildiği gibi daha büyük açıklıkların geçilmesi mümkündür.
• Çelik yapılar ile enerji tasarruflu yapılar inşa etmek diğer yapılara göre çok daha mümkün ve ekonomiktir.
• Geleneksel diğer birçok yapıya göre çok daha sürdürülebilirdir. Geri dönüşüm özellikleri sebebiyle doğa dostu olan çelik yapılar, gelecek nesillerin kaynaklarını bugünden tüketmezler.
• Maliyetleri göz önüne alınınca, kazanılan alanlardan dolayı çelik yapılar her zaman daha ekonomiktirler. Özellikle tekrarlı projelerde bu ekonomiklik çok daha artar.
• Çelik yapılar, iklim şartlarından bağımsız ve endüstriyel ortamda makine parçası gibi hassas üretilirler, sahada işçilik hataları yok denecek kadar azdır. Tekrarlayan düzeltmeler olmaz. Geleneksel yapılarda ise, saha ve iklim şartları, seçilen usta ve işçinin kabiliyetleriyle sınırlıdır. Çoğu kez sahada tekrarlı düzeltmeler yapılarak zaman ve para kaybına sebep olurlar.
Sürdürülebilirlik artık dünyada her sektörde önemli konu başlıklarından biri. Siz sürdürülebilir yapı üretimi için neler yapıyorsunuz?
Bildiğimiz gibi sürdürülebilirlik ilkelerini kısaca; “Yalnızca gerektiği kadar satın al ve tüket. Tüketirken diğer canlıların ihtiyaçlarını da hesaba kat. Enerjiyi verimli kullan ve yenilenebilir enerji kaynaklarını tercih et. Geri dönüşüme katılabilen ürünleri kullan. Eylemlerinin sonuçlarını hesaba katarak ilerle. Atık üretimini sıfırla veya atıkları farklı bir fayda üretmek için kullan” diye tarif edebiliriz. Her şeyden önce, off-site construction’ın ana savunucusu olmamızın en önemli üç nedeninden biri, -diğer ikisi deprem ve dış pazar dinamikleri- sürdürülebilirlik ilkesine inancımız. Binalar ve inşaat endüstrisi, toplam karbon emisyonlarının yüzde 38'ine neden olacak kadar büyük bir paya sahip. Modüler yapıların üretimi, karbon salınımını en aza indiriyor. Betonarme gibi yüksek su tüketimi gerektirmiyor. Malzemeler yüzde 90 geri dönüştürülebiliyor. Minimum atık üretiyor. İnşaat sahaları, çevreyi ve sosyal yaşamı olumsuz etkilemiyor. Minimum enerji ihtiyacıyla inşa edilmeleri, sürdürülebilirlik ilkesi için önemli kriterlerden biri olmakla birlikte, Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığını da azaltacak.
ROBOTLAŞMA ARTACAK
İnşaatın teknolojiyle birleşmesi gerektiğini hatta robotlaşmanın kaçınılmaz olacağını söylüyorsunuz. Yeni dünya inşaat anlayışına ayak uydurmak için neler yapıyorsunuz?
İhtiyaçları maksimum seviyede gerçek verilerle tespit eden, talep oluşmadan arzın gerçekleşmediği endüstri 4.0 anlayışı, barınma ihtiyaçlarını çok yakın tarihte robotların üretimlerini yaptığı fabrikalarda karşılayacak. Özellikle konutların bir inşaat değil, bir ürün olacağı zamana gireceğiz. Bizim de iş planımızın ikinci fazında robotik yapıya geçiş var. Bunun için 1.5 yıldır iyi bir ekipten Lean Production (Yalın Üretim) danışmanlığı alıyoruz. Şunu da vurgulamak isterim; robotlaşma ve modüler sistemler istihdamı azaltmayacak, aksine güvenli çalışma ortamı ve nitelikli personel sağlayacak. Türkiye inşaat sektörüne dünyayı yakalamamızı sağlayacak yöntemler kazandırmanın dışında, yapılarda kaliteyi yükseltecek yeni ürünler, yeni satın alma yöntemlerini geliştirmenin de peşindeyiz. Örneğin, bir proptech (gayrimenkul teknolojisi) ekibimiz; konut ihtiyacının sadece geliştiriciler tarafından karşılandığı ülkemizde, halkımızın bütçesine uygun konuta istediği yerde ve gerçek maliyetlerle kavuşarak kendi yaşam alanlarını kurmalarını öneren, evlerini fabrikadan direkt temin edebileceği dijital bir platform üzerinde çalışıyor.
Önümüzdeki dönem için hedefleriniz neler?
Bizler kendimiz için düşündüğümüzü, istediğimizi; halkımız ve dünyamız için de düşünmekten, istemekten mutlu olan bir şirketi temsil ediyoruz. Bu sebeple hem deprem bölgesinde hem de yakın gelecekte dünyanın en büyük barınma ihtiyaçlarının doğacağı coğrafyada konumlanmış ülkemizde; otomobil fabrikası gibi modüler yapı fabrikaları kurarak, ülkemizin deprem güvenli yapılara kavuşmasına katkıda bulunmak, komşu ülkelerdeki barınma sorunlarına çözümler sunmak ve ülkemizin ekonomik gelişimi için adeta inşaatı ürünleştirerek lego gibi ihracatını yapabilmek, bu sektörün gelişmesine destek olmak öncelikli hedefimizdir.
Bu ana hedef için şirketimiz; kısa ve orta vadede, ülkemizde ve dünyada ortaya çıkan devasa talep karşısında modüler üretim kapasitesini artıracak. Üretmeye muktedir olduğumuz modüler konut, okul, yurt, otel, hastane gibi barınma çözümlerini son kullanıcılara ulaştıracak ekosistemler kuracak. Bu ekosistemlerin en verimli şekilde çalışabilmesi için ülke içinde mevcut lokasyondaki kapasite arttırma çalışmaları haricinde, üç sene içinde ülkemizde iki farklı lokasyonda iki yeni üretim tesisini daha hayata geçirmiş olmayı planlıyoruz.
Biliyoruz ki, sektörlerde otomasyon ve robotlaşmanın gelişimiyle ülkeler ihtiyaçlarını kendi bulundukları coğrafyalarda karşılayacak. Uzun vadeli hedefimiz bu sebeple kısa ve orta vadede elde ettiğimiz deneyimlerimizi know-how aktararak robotik fabrikaları dünyanın birçok yerinde kurmak. Tabii ki zamanı satın almak ve hedeflerimizi hayata geçirebilmek adına gerek kısa vadedeki gerek uzun vadedeki gelişimimiz için yatırımcılarla görüşeceğiz. Amacımız hem Türkiye hem dünya borsalarında işlem görebilecek bir proptech şirketi olmak. Son üç yıldır yüzde 30 büyüme gerçekleştirdiğimiz düşünülürse, bu hedeflere ulaşmak için emin adımlarla ilerlediğimizi düşünüyorum.