Kavcıoğlu, Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası tarafından "Para Politikası, Enflasyon ve Yatırımlar" başlığı altında düzenlenen hibrit toplantıda yaptığı konuşmada, Türkiye ekonomisindeki son dönem gelişmelerini değerlendirdi.
AB'nin, Türkiye'nin en önemli ticaret ve yatırım ortaklarının başında geldiğini belirten Kavcıoğlu, ihracatın yüzde 55'ini, ithalatın ise yüzde 50'sini AB ülkelerinin oluşturduğunu söyledi.
Kavcıoğlu, Almanya'nın ise en fazla ihracat yapılan ülke olduğuna işaret ederek, "Son dönemde salgının etkileriyle azalmakla birlikte yabancı ziyaretçilerimizin de önemli bir bölümü AB ülkelerinden. Doğrudan yabancı yatırımlarda da Avrupa ülkelerinin payı yüzde 60'lar civarında. Bu nedenle bu toplantıya katılımınızı ve burada oluşacak karşılıklı görüş alışverişi ortamını önemli bulduğumu ifade etmek isterim." diye konuştu.
Dünya genelinde aşılamanın hızlanmasının küresel ekonomide toparlanma sürecini desteklediğini ifade eden Kavcıoğlu, şunları kaydetti:
"Dünya ekonomisine baktığımızda hizmetler sektörü, imalat sanayine kıyasla salgına bağlı kısıtlamalardan daha fazla etkilenmişti. Son dönemdeki Satınalma Yöneticileri Endeksi (PMI) verileri, hizmetler sektörünün de imalat sektöründe halihazırda devam eden toparlanmaya eşlik ettiğine işaret ediyor. Bu durum, küresel ekonomide talep kompozisyonu açısından daha dengeli bir görünümü destekliyor. Başta salgının daha olumsuz etkilediği Avro Bölgesi olmak üzere, hizmetler PMI endekslerindeki güçlü artışlar küresel ekonominin genele yayılan bir toparlanma eğilimi sergilediğini gösteriyor. Başlıca ticaret ortaklarımızın büyüme tahminlerine baktığımızda, ekonomik büyüme ağustosta nisan ayına kıyasla daha olumlu bir görünüme işaret ediyor. Bu gelişmeler, ticaret ortaklarımızın gelirlerinin arttığını ve dolayısıyla Türkiye'nin dış talep görünümünün iyileştiğini ortaya koyuyor. Ticaret ortaklarımızdaki bu toparlanma, ihracatımızın artışına katkı veren olumlu bir gelişme."
Kavcıoğlu, salgın döneminde ülkelerin doğrudan kamu harcamaları, diğer finansal destekler ve teşviklerle ekonomilerini desteklediğini anımsatarak, bazı ülkelerde mali alanın durumuna göre doğrudan kamu harcamalarının, bazı ülkelerde ise sermaye, kredi ve diğer likidite desteklerinin kullanıldığını bildirdi.
Gelişmiş ülkelerde milli gelirin yüzde 20'sini aşan kamu destekleri verildiğini belirten Kavcıoğlu, "Örneğin, ABD'de milli gelirin yüzde 25'i oranında kamu harcaması ve vazgeçilen gelirler şeklinde ekonominin desteklendiğini görüyoruz. İtalya ve Almanya gibi bazı ülkelerde maliye politikasının yanı sıra sermaye, kredi ve diğer likidite şeklindeki desteklerin kullanıldığını söyleyebiliriz. Gelişmekte olan ekonomilerde ise gelişmiş ülkelere kıyasla daha sınırlı olmakla birlikte ekonomilerin çeşitli tedbirlerle desteklendiğini görüyoruz." ifadelerini kullandı.
"Türkiye, 2021 başından bu yana belirgin reel faiz veren nadir ülkelerden biri"
Şahap Kavcıoğlu, Türkiye'nin; destekleyici para, maliye ve finansal politikaların yanı sıra aşılama programlarında ilerleme kaydeden ve salgını kontrol altına almakta daha başarılı olan ekonomiler arasında yer aldığını, bu durumun, üretim, yatırım ve istihdama olumlu yansıdığını söyledi.
Gelinen noktada, temel bazı makroekonomik değişkenler karşılaştırmalı olarak incelendiğinde, ülkelerin ekonomi ve toplum sağlığına dair politikalarının daha iyi şekilde değerlendirilebileceğini vurgulayan Kavcıoğlu, şunları kaydetti:
"Gelişmekte olan ekonomilerle karşılaştırdığımızda, Türkiye ekonomisinde enflasyon, rezervler ve risk primi konularında iyileşme alanı olduğunu görüyoruz. Diğer taraftan, Türkiye emsal ülkelere göre daha erken ve güçlü gerçekleştirdiği parasal sıkılaştırma sonucu 2021 başından bu yana belirgin reel faiz veren nadir ülkelerden biri oldu. Cari dengedeki iyileşmeye ek olarak, enflasyon ve rezerv birikimi konusundaki çabalarımızda aşama kaydettikçe borçlanma maliyetlerini etkileyen risk priminde de iyileşme süreci devam edecektir. Ayrıca, borç istatistiklerinin derlenmesine ilişkin son çalışmalarımızın etkileriyle Mayıs 2021 itibarıyla kısa vadeli dış borç 25,7 milyar dolar azalarak 144,9 milyar dolardan 119,2 milyar dolara düştü. Bu durum, dış borç göstergelerimize de olumlu yansıyacaktır."
Kavcıoğlu, gelişmiş ülkelerin bazılarında yüksek dış borç, birçoğunda ise yüksek bütçe açığı görüldüğünü, risk primi ve politika faizlerinin düşük seviyelerde seyrettiğini söyledi.
Salgın döneminde uygulanan mali, parasal ve finansal politikalar ile salgının hanehalkı ve reel sektör üzerindeki olumsuz etkileri nedeniyle birçok ülkede borçluluk oranlarında artışlar meydana geldiğini belirten Kavcıoğlu, "Küresel olarak 289 trilyon dolara ulaşan borç, dünya gelirinin yüzde 360'ını aştı. Önümüzdeki dönemde gerek kamu gerekse özel sektör borçluluğuna ilişkin gelişmeler tüm dünyada daha çok gündeme gelecek. Bu kapsamda, ekonomideki farklı kesimlerin borçluluk durumuna baktığımızda kamu ve hanehalkı borçluluğunda gelişmiş ülkelerin oldukça yüksek bir borç yükü olduğunu görüyoruz." dedi.
Türkiye'nin borçluluk anlamında gelişmiş ülkelerden tüm kategorilerde belirgin şekilde olumlu ayrıştığını vurgulayan Kavcıoğlu, gelişmekte olan ülkelere kıyasla Türkiye'nin durumuna bakıldığında kamu ve hanehalkı borçluluğunda görece iyi bir noktada olunduğunu kaydetti.
"Reel kesimin borç çevirme oranı oldukça yüksektir"
TCMB Başkanı Kavcıoğlu, reel sektörde nispeten daha yüksek oranlar görüldüğüne işaret ederek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Şirketlerimizin mali durumlarına ilişkin çalışmalar bu alanı daha iyi anlamak için önem arz ediyor. Şunu da belirtmeliyim ki reel sektörün borçlu olması salt olumsuz bir durum değildir. Kaldı ki reel kesimin borç çevirme oranı oldukça yüksektir. Türkiye gibi genç nüfuslu, yüksek büyüme potansiyeline sahip ancak yeterli tasarrufa sahip olmayan ülkelerde üretim, ihracat ve yatırımın finansmanı için borçlanma normal bir durumdur. Bu borcun verimli şirketlere ve ihracattaki artışı destekleyen, ithalatı azaltıcı, istihdama destek verici alanlara yönelmesini önemsiyoruz.
Özetle, ülkelerin mevcut yapıları ve kırılganlıkları ile salgın sürecinde uyguladıkları politikaların ekonomik performanslarında önemli bir belirleyici olduğunu görüyoruz. Bununla birlikte vaka sayılarının yeniden artmasına sebep olan virüs varyantları, salgının seyri konusundaki belirsizliğin sürmesine yol açıyor. Birçok ülkede yeni bir salgın dalgası yaşanıyor. Ancak Türkiye, Almanya ile beraber İngiltere ve ABD gibi ülkelerden daha iyi performans göstererek vaka sayıları nispeten düşük ülkeler arasında yer alıyor. Tüm merkez bankaları gibi salgının seyrine dair gelişmeleri ve küresel ekonomiye etkilerini yakından izliyoruz."
Kavcıoğlu, Türkiye'nin aşılama konusunda çok başarılı bir performans sergilediğini ve aşılama seviyesi bakımından olumlu ayrıştığını belirterek, yapılan aşı miktarının 99 milyonu geçtiğini, 50 milyon kişinin en az bir kez aşılanmış durumda olduğunu bildirdi.
Aşılamadaki bu performansın da katkısıyla, son dönemde açılmayla birlikte hareketlilikteki artışa rağmen vaka sayılarının görece düşük seyrettiğine dikkati çeken Kavcıoğlu, "Toplum genelinde aşılamanın yaygınlaşması, iktisadi faaliyet, istihdam ve cari dengeyi olumlu etkiliyor." dedi.
"Son çeyrekte enflasyonun düşüş eğilimine gireceğini düşünüyoruz"
"Kısa vadede enflasyon görünümünde etkili olan geçici unsurların etkisini yitireceğini ve son çeyrekte enflasyonun düşüş eğilimine gireceğini düşünüyoruz." diyen Kavcığlu, "Küresel merkez bankacılığında para politikası duruşu belirlenirken, kısa vadeli arızi unsurlardan arındırılmış çekirdek enflasyon göstergeleri esas alınır." şeklinde konuştu.
"Rezervlerimiz 115-120 milyar dolar bandında"
TCMB Başkanı Kavcıoğlu, "Rezervlerimiz 115-120 milyar dolar bandında. Önümüzdeki dönemde rezervlerimizin artarak güçlü bir konuma geleceğini düşünüyorum." ifadesini kullandı.