“Hiçbir sorun, onları üreten bilinç düzeyiyle çözümlenemez”- Einstein
Son iki sayıda şirket bilinçaltı konusunu enine boyuna ele almıştık. Bu sayıda ise şirket bilinci hakkında düşünelim.
KOBİ GİRİŞİM/Mayıs 2021 tarihli sayıdan
Bilinç dendiğinde kavrama ilişkin genel kanı insanda farkındalığın, duygunun, algının ve bilginin odağını oluşturan yeti olduğu yönünde fikir birliği yapar. Bununla beraber farkındalık (awareness) bağlamında da çokça kullanıldığını görüyoruz.
Etimolojik kökenine baktığımızda kavram bilmek kökünden gelmekte ve bilgi ile yani epistemoloji ile de yakın bir bağ kurmakta. İngilizce karşılığı “consciousness” olan bilinç Latincede -con- “birlikte”-scio- ise “bilmek” anlamlarından gelmekte ve iki ayrı kelimenin anlamı bir araya geldiğinde ise “birlikte bilmek, ortak olarak bilgiye sahip olmak, ortak olarak bilgiyi edinmek” gibi yalnızca tek bir kişiye bağlı olmayan bir özellik de ortaya çıkmaktadır.
Temelleri felsefe, sosyoloji, psikoloji gibi disiplinler arası alanlara dayanan bilinç kavramını tarif ederken bilme haliyle oluşan durumlar bütünüdür demek hiç de yanlış olmayacaktır. İşin içine farkında olma, anlama ve gerçekleştirme (aksiyon, eylem, davranış) evreleri de dahil edildiğinde kavram daha da zenginleşecek ve derinlikli bir hal alacaktır.
Peki bu zengin ve derinlikli içeriğe sahip olan bilinç kavramını şirketlerimizde nasıl ele almalıyız? Şirket bilinci dediğimizde neleri ön plana çıkartmalıyız?
Sanırım bu noktada üç adım üzerinde düşünmeye başlamak iyi bir başlangıç yapmamıza fırsat verebilir.
1. Düşünen şirket/ organizasyon olmak.
2. Duyumsayan- umursayan şirket/organizasyon olmak
3. Birinci ve ikinci adımlarda elde ettiği “iyicil” yaklaşımları tutum ve davranışlarıyla sergileyen şirket/organizasyon olmak
Yukarıda bahsedilen ve şirket bilincinin temellerini oluşturan birbirinden ayrılmaz üçlüye “şirketin üç beyni” diyebiliriz. Üç beyin yaklaşımı sinirbilimci Paul MacLean'in insan beyninin üç katmanını ifade etmek için ortaya koyduğu bir kavramdır. Bu parçaların evrimsel döngünün farklı aşamalarında geliştiği de ifade edilmektedir.
Eski Beyin (İlkel Beyin- Sürüngen Beyin)
Temel ihtiyaçlar odaklıdır. Mücadele et veya kaç komutu ile hareket eder. Temel amacı hayatta kalma, varlığını sürdürme üzerine hareket eder. Diğer taraftan satın alma kararlarının verilmesinde de
etkilidir. Diğer iki beyinden gelen verileri hesaba katar fakat son sözü söyleyendir.
Orta Beyin (Duygusal Beyin)
Limbik sistemle ilişkilidir. Duyguları ve altıncı hisleri işler. Endişe verici yoğun duygular olduğunda amigdalayı (korku merkezini) harekete geçirir.
Yeni Beyin (Akılcı Beyin):
Rasyonel verileri işler. Mantıksal kararlar alır. Planlama, zaman yönetimi, analitik düşünme becerisi, stratejik vizyon vb. konular yeni beyin merkezlidir.
Dolayısıyla şirket bilincini oluşturan düşünceler, duygular, motivasyonlar, büyük veya küçük kararlar şirket beynimiz ile (yani şirket ortakları, şirket yöneticileri, çalışanlar, müşteriler ve müşteri deneyimleri, çalışan deneyimleri, paydaş deneyimleri vb. ile) ve onun tarafından üretilen süreçlerle son derece ilintili olabileceğini düşünmeliyiz.
Şirket bilincine üç katmanlı yaklaşımdan bakmaya devam edersek her üç katmanın dengede ve sağlıkla birbirleriyle ilişkide olmasına büyük özen göstermeliyiz. Bu denge sağlanamadığı zaman ya tamimiyle birinci ve ikinci yani eski beyinle orta beyin iş birliği yapacak ya da yeni beyin tek başına işi ele alacaktır. Böyle olduğunda ne olur?
Eski beyin kendine fayda sağlamayan, hayatta kalmaya yönelik herhangi bir şey içermeyen konulara karşı sabrı ve sempatisi olmayan yönünü ortaya çıkaracaktır. Eski beyin hep ben kazanayım, bana fayda getirsin tarafında yerini alacaktır. Duyumsayan, umursayan yönünü kaybedebilir.
Böyle olduğunda şirket iklimi (yöneticileriyle, çalışanlarıyla, paydaşlarıyla olan ilişkilerinde) empatiden uzak, mantık çerçevesinde bile durumun bir dizi sonucunu umursamaz bir tavra bürünebilecektir. Yine eski ve orta beynin çok baskın hale gelmesi şirket içinde şan, şöhret, statü, prestij, rekabet, hırs gibi çıktıları tetikleyebilecektir.
Bunlarla beraber riskli ve hatalı kararlar verilebilir. Mukayeseleri görmeyi daha çok isteyecek, çünkü zıtlık olmadan (önce neydi? şimdi durum nedir?) eski beyin geç karar verir ya da hiç karar veremez. Eski beyin somut veri/ açık ve net veriyi sever, somut verilere ihtiyacı vardır bu konuda tahayyül, vizyon noktasında geri planda kalmaktadır.
Bu sebepten zaman zaman şirketler içinde yenilikçi adımların, yenilikçi yaklaşımların, girişimci vizyonların geri planda kaldığını görebiliriz. Orta beynin çok baskın kalması durumlarında şirket bilinci korkularla, kaygılarla beslenir hale gelir. Gelecek korkusu, işi kaybetme korkusu, pazar payı kaybetme korkusu bu ve benzeri korkular yine yenilikçi adımlar atılamamasına sebep olabilir.
Yeni beyin sürece çok hâkim olduğu zaman ise çizgiler çok daha sertleşebilir. Sadece hedef odaklılık, amaç odaklılık şirketin en temel bilinç düzeyini oluşturabilir.
Pazardaki payı arttırmak, son üç ay içinde yüzde 25 daha fazla ciro elde etmek, dönemi kârla bitirmek gibi nicelik odaklı ama bunun karşısında anlam ve nitelikten yoksun bir şirket bilinci ile karşı karşıya kalmak büyük oranda olasıdır. Kısa vadede işe yarıyor olsa da bu yaklaşım sürdürülebilir şirket anlayışında uzun vadede kimseye çok fazla bir katkı sağlamaz tam tersine şirket içinde birçok sorunun da sebebi olabilir.
Biraz başa dönerek şu üçlüye yeniden dikkatleri çekmek isterim. Çünkü, şirket bilincinin bu üçlü arasında sağlıklı bir ilişkinin oluşmasıyla dengesini bulacağına inanıyorum.
4. Düşünen şirket/ organizasyon olmak. (Şirketin Yeni Beyni)
5. Duyumsayan- umursayan şirket/organizasyon olmak (Şirketin Orta Beyni)
6. Birinci ve ikinci adımlarda elde ettiği “iyicil” yaklaşımları tutum ve davranışlarıyla sergileyen şirket/organizasyon olmak (Şirketin iyilik haliyle beslediği yaklaşımlarıyla çehre değiştirmiş, eğitilmiş Eski Beyni)
Einstein'ın başta da ifade ettiği gibi “Hiçbir sorun, onları üreten bilinç düzeyiyle çözümlenemez.”. O halde şirket bilinci üzerinde yeniden düşünmeye başlamak için şimdi, şu an iyi bir fırsat olabilir.