Dünyanın en önde gelen laboratuvar malzemesi üreticilerinden Greiner Bio-One'ın Türkiye Genel Müdürü Volkan Birlik, küresel şirketin 'Blue Plan' stratejisini Türkiye'ye de taşıdıklarını söylüyor. Birlik, "Yenilenebilir enerjinin payını artırarak emisyon hacmimizi yoğun biçimde azaltacağız. 2030 yılına kadar kapsamlı bir döngüsel şirket olmak istiyoruz" diyor.
KOBİ GİRİŞİM AĞUSTOS 2021 tarihli sayıdan
Merkezi Avusturya'nın Kremsmünster kentine olan Greiner Grubu, ambalaj, sağlık, profil, ekstrüksiyon ve köpük çözümleri alanında küresel bir tedarikçi konumunda yer alıyor. Temelleri 1868 yılına Almanya'da atılan, 31 ülkede üretim tesisine sahip olan Greiner'in 10 binden fazla çalışanı ve yıllık 2 milyar Euro'ya yakın cirosu bulunuyor.
Greiner Grubu bünyesinde Greiner Packaging, Greiner Bio-One, Greiner Foam ve Greiner Extrusion gibi dört ayrı şirket yer alıyor. Bu şirketler, ambalajlama, mobilya, havacılık ve otomotiv endüstrileri için tıbbi teknoloji-laboratuar malzemeleri ve profil ekstrüzyonu konularında üretim faaliyeti gerçekleştiriyor.
2016 yılından bu yana Türkiye'de faaliyet gösteren tıbbi teknoloji ve laboratuar malzemeleri üreticisi Greiner Bio-One'nın Türkiye Genel Müdürü Volkan Birlik ile pandemi sürecinde sektörün durumu ve şirketin önümüzdeki döneme ilişkin stratejilerini konuştuk.
Greiner Bio One Turkey olarak önümüzdeki döneme ilişkin stratejinizi nasıl şekillendiriyorsunuz?
Gelecekte yalnızca sürdürülebilir faaliyette bulunan şirketlerin ekonomik olarak başarılı olacağına inanıyoruz. Bu sürece ilişkin “Blue Plan” adını verdiğimiz bir gelecek stratejisi oluşturduk. Blue Plan, yeni sürdürülebilirlik stratejimizin adıdır ve dünyanın her yerindeki Greiner işletme bölümleri için geçerlidir.
Blue Plan üç ana tematik alanı odak noktasına taşımaktadır: İklim koruması, döngüsel ekonomi ve insanlar iklim
koruması başlığı hepimizi ilgilendirmektedir. Greiner olarak biz, iklim değişikliğine karşı olan mücadeleye katkıda bulunmak istiyoruz.
Bu amaç doğrultusunda yenilenebilir enerjinin payını artırarak ve enerji verimliliğini sürekli geliştirerek, emisyon hacmimizi yoğun biçimde azaltacağız. Döngüsel ekonomi hedefimiz ile 2030 yılına kadar kapsamlı bir döngüsel şirket olmak istiyoruz.
2030 yılına kadar, tüm çalışanlarımızı, geleceğin zorluklarıyla mücadeleye hazır hale getirmek istiyoruz. Kaynakları dönüşüm döngüsüne dahil etmek, önümüzdeki on yılın en büyük zorluğu olacaktır.
Dolayısıyla şirket olarak, sürdürülebilir ürün tasarımına daha fazla odaklanacağız. Hedefimiz, ürünlerimizin çevresel etkilerini en aza indirmeye devam etmek ve üretim sürecinde kaynak kullanımım optimum seviyede tutmaktır. İnsan ise dünyamız için en önemli etki faktörüdür.
Kişilerin bilgi ve becerileri, sürdürülebilir bir geleceğin temel taşıdır. Dolayısıyla eğitim ve meslek geliştirme alanına her zaman olduğundan daha fazla yatırım yapacağız, iş ve sağlık güvenliğine yoğunlaşacağız ve çeşitlilik alanındaki çabalarımızı güçlendireceğiz.
İnsan sağlığına karşı olan sorumluluğumuzun bilinciyle bu süreçte acil aksiyon almamız gerekiyordu. Bu doğrultuda araştırma geliştirme ekiplerimizin ve üretim bölümümüzün üstün çalışmalarıyla Covid 19 testleri için örneklerin taşınabileceği virüs taşıma tüpümüzün üreterek dünya piyasasına sunduk.
Bununla beraber aşı geliştiren bazı firmaların araştırma geliştirme sürecinde ihtiyaç duydukları bazı sarf malzemelerin teminini sağlayarak bu sektöre de katkıda bulunduk. Bunlar bizler için pandemi sürecinin bizlere olumlu etkisiydi.
Bununla beraber, sağlık kuruluşlarının genelde Covid-19 şüphesi taşıyan kişilere ve acil hastalara odaklanması ve diğer şikayetlere sahip olan hastalar için poliklinik hizmetlerinin geçici süreliğine neredeyse durdurulması ve bireylerin enfeksiyon kapma endişesi ile rutin tedavi ve şikayetleri olanların, sağlık kuruluşlarına gitmekten kaçınmaları sebebi ile hasta hacminin düşmesiyle bazı tıbbi cihaz firmalarının cirolarını negatif yönde etkilemiştir.
Peki bu negatif etkiyi siz ne oranda hissettiniz?
Bunun bizlere yansıması pre-analitik bölümümüz altında olan vakumlu kan alma tüplerimizle ilgili satış adetlerimizde düşmesiyle olmuştur. Ayrıca neredeyse tüm sektörlerde hayata geçirilen ve pandemi süreci bittikten sonra bazı sektörlerde bunun devamlılığının olacağını düşündüğüm evden çalışma süreci hepimizin hayatımızı olumlu ve olumsuz bir boyut getirmiştir.
Bizler pandemi sürecinin başından beri evden çalışma sürecimizi başlattık, burada önceliğimiz olan çalışanlarımızın ve ailelerine karşı olan sorumluluğumuzu yerine getirerek, bu sürece adaptasyonlarını kısa
sürede sağlayıp verimliliği arttırmak oldu. Umarım yeni yılla beraber aşıların bulunması ve dünya genelinde uygulamaya başlamasıyla bu sürecin son bularak hep beraber eski normal hayatımıza dönmeyi umut ediyorum.
Döviz kurlarındaki değişkenlik, hastane ödemelerinin uzun bir zamana yayılmasının etkileri sizi ve sektörü nasıl etkiliyor?
Artan döviz kurları, tüm tıbbi cihaz ithalatçılarını olduğu gibi Greiner Bio-One Türkiye'yi de oldukça olumsuz etkiledi ve etkilemeye de devam ediyor. Tıbbi cihaz ithalatı yapan firmaların yurt içinde iştirak ettiği ihale ve anlaşmalı satış fiyatları daima TL sabit iken, örneğin yıl başından bu yana dövizde yaşanan ortalama yüzde 45'lik artış, ithalatçı firmaları her seferinde daha yüksek fiyatlarla satın alımı yapmaya zorlamakta ve bu durum firmaların maliyet yükünü arttırmaktadır.
Bu duruma ek olarak Avrupa Birliği'ne dahil olmayan ülkelerden yapılan ithalatlara ek gümrük vergi getirilmesi, tıbbi cihaz ithalatının maliyetinin daha da artmasına bu sebeple ithalatın durağanlaşmasına ve ithalatçı firmaların finansal açıdan içinden çıkılması oldukça zor bir duruma düşmelerine sebep olmaktadır.
"SEKTÖRÜN 18 MİLYAR TL'LİK ALACAĞI BİRİKTİ"
“Kamu ve üniversite hastaneleri tarafından satın alınan tıbbi cihazların ödeme vadelerindeki belirsizlik, tıbbi cihaz sektörünün pandemi sürecinde sağlık hizmetlerine kesintisiz devam edilebilmesinin önündeki en büyük engellerden birisi olarak karşımızda duruyor.
Bazı tıbbi cihaz tedarikçilerinin kamu hastanelerinden 14 ay, üniversite hastanelerinden ise 37 ayı aşan sürelerle alacaklarını tahsil edemedikleri, kamu hastanelerinden yaklaşık olarak 10 milyar TL, üniversite hastanelerinden 8 milyar TL olmak üzere, toplam borcun ülke genelinde toplam 18 milyar TL’yi bulduğu belirtilmektedir.
Hem ödemedeki bu belirsizlik ve kur artışları hem de finansal kaynaklara ulaşmada yaşanan bu zorluklar cihaz sektörünü içinden çıkılmaz bir darboğaza sokmaktadır. Bu nedenle sürdürülebilir bir sağlık ekosistemi için sektörün taşıdığı finansal yükün hafifletilmesi oldukça önemli bir hail almakta ve düzenli bir ödeme sistemine ihtiyaç duyulmaktadır.”