Piyasalarda gözler, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) faiz kararına çevrilmiş durumda. Banka, bugünkü Para Politikası Kurulu’nda (PPK) bu ayki faiz kararını açıklayacak. Şahap Kavcıoğlu’nun yönetimindeki ikinci toplantıya ilişkin genel beklentiler, faizlerin 15 Nisan’daki toplantıda olduğu gibi sabit bırakılacağı yönünde.
KARAR METNİNDE ÖNEMLİ DEĞİŞİKLİKLER
PPK, 15 Nisan’daki toplantıda piyasa beklentisine paralel şekilde politika faizini yüzde 19 düzeyinde sabit bırakmıştı. Ancak başkan değişikliği sonrası yapılan bu ilk toplantının karar metninde yapılan değişiklikler, gelecek döneme ilişkin para politikasında bazı güncellemelere gidileceği sinyalleri de vermişti. Buna göre; karar metninde yapılan en önemli değişiklik, önceki başkan döneminde eklenen ‘gerekmesi durumunda ilave parasal sıkılaştırma yapılacaktır’ vurgusunun metinden çıkarılmış olmasıydı. Buna ek olarak ‘para politikasındaki sıkı duruş uzun bir müddet devam edecektir’ şeklindeki sözle yönlendirici vurgulama da yeni metinde yer almamıştı.
Karar metninde, ‘Mevcut parasal duruşun krediler ve iç talep üzerindeki yavaşlatıcı etkilerinin önümüzdeki dönemde belirginleşeceği öngörülmektedir. Bu doğrultuda Kurul, politika faizini sabit tutarak sıkı parasal duruşun korunmasına karar vermiştir’ ifadeleri bulunuyordu. Özet olarak 15 Nisan’daki kararla; Ortodoks politikalara devam edileceği vurgulanmakla beraber, sıkı duruş ve vadesine ilişkin sözle yönlendirici mekanizmalar karar metninden çıkarılmıştı.
"ENFLASYON SAHNEYE ÇIKTI, ‘İNMEM’ DİYOR"
Bu noktada gelecek dönemde enflasyonunun nasıl ilerleyeceği TCMB’nin kararları açısından da en yakından takip edilecek konu olmaya devam edecek. Nisan ayı manşet enflasyonu yüzde 1,68 ile yüzde 1,7’lik piyasa ortalamasına yakın düzeyde gerçekleşti. Son beş yıllık tarihsel ortalaması olan yüzde 1,3’ün çok üzerinde gelen veri, yıllık enflasyonu yüzde 17,1 ile 2019 Mayıs’tan bu yana gördüğü en yüksek seviyeye taşıdı. Bu noktada ekonomistler, “Enflasyon sahneye çıktı, ‘inmem’ diyor” noktasında görüş birliğine varıyor.
İş Yatırım Araştırma Direktörü Serhat Gürleyen ve İş Yatırım Ekonomisti Dağlar Özkan; aylık yüzde 4,3, yıllık yüzde 35 artan üretici fiyatlarının enflasyon üzerindeki baskının yılın ikinci çeyreğinde de devam edeceğine işaret ettiğini söylüyor. Gürleyen ve Özkan, şu analizi yapıyor: “Önümüzdeki aylarda zorlu bir süreç bizi bekliyor. Uluslararası emtia fiyatlarındaki ve özellikle enerji ve gıda fiyatlarındaki yükseliş, asgari ücret artışıyla desteklenen iç talep ve TL’nin değer kaybı dezenflasyon sürecini zorlaştırıyor. Enflasyon görünümündeki kötüleşme ve TL’de yaşanan değer kaybı nedeniyle enflasyon tahminimizi 2021 yılı için yüzde 14,5 ile Merkez Bankası’nın enflasyon patikasının üst bandının hafif üstünde tutuyoruz. Manşet enflasyonun yaz aylarında yüzde 16,5-17 bandında kalacağını, gerilemenin son çeyrekte görüleceğini tahmin ediyoruz.”
YUKARI YÖNLÜ RİSKLER AĞIR BASIYOR
Enflasyondaki yüksek seyrin kısa vadede devamı bekleniyor. Hatta bu görünüm altında yıllık TÜFE’de yıl içi zirvenin nisan ayında görüldüğünü söylemenin zor olduğu ve TCMB’nin yüzde 12,2 seviyesindeki yılsonu enflasyon tahmini üzerinde de yukarı yönlü risklerin ağır bastığı kaydediliyor. Bu nedenle her ne kadar son PPK metninden ‘gerekmesi durumunda ek faiz artışı yapılacağı’ ifadesinin çıkarılmasının TCMB’nin şartlar izin verdiğinde faiz indirim sürecini başlatma niyetini yansıtsa da politika faizinin enflasyon üzerinde belirlendiği bir ortamda, TCMB’den 6 Mayıs’taki toplantıda faiz kararına dair herhangi bir değişiklik beklenmiyor.
Her toplantı öncesinde yaptığımız gibi önemli ekonomistlerden 6 Mayıs’taki toplantıya ilişkin tahminlerini ve detaylı analizlerini aldık. Uzman isimlerin, Ekonomist.com.tr için özel açıklamaları ve notları şöyle:
"Fiyat istikrarı açısından enflasyon üzeri faiz uygulaması devam etmeli"
Tera Yatırım Başekonomisti Enver Erkan: Enflasyona dair yukarı yönlü görünümün devam ettiği ve politika faizinin enflasyon üzerinde belirlendiği bir ortamda, Merkez Bankası’nın 6 Mayıs’taki faiz kararına dair herhangi bir değişiklik beklemiyoruz. Nisan ayında yüzde 17,1 seviyesine yükselen enflasyonun, güncel görünümü ve önümüzdeki aylardaki birkaç belirgin risk Merkez Bankası’nın gevşemesinin önünde engel oluşturuyor. Mart PPK'sında yüzde 19’a yükseltilen politika faizi, sonraki aylarda yükselen ve aradaki marjı kapatan enflasyona karşı bir koruma alanı sağladı. Bu bakımdan, Ağbal yönetimindeki Merkez Bankası’nın yapmış olduğu 200 baz puanlık faiz artışı önden yüklemeli ve öngörülü oldu.
Merkez Bankası, son Enflasyon Raporu’nda yılsonu beklentisini yüzde 12,2 seviyesine yükseltmekle birlikte, halen piyasa katılımcılarının genel beklentilerine göre iyimser bir noktada duruyor. Öte yandan, enflasyon üzerinde faiz uygulaması taahhüdüne rağmen Merkez Bankası’nın baz senaryoda nisan ayı enflasyonunu tepe noktası olarak değerlendirmesi, ilerleyen aylarda ilave sıkılaşmaya ihtiyaç duyulmayacağını düşündüğünü gösteriyor. Bu kapsamda 3 Haziran’da elde edeceğimiz mayıs ayı enflasyonuna göre bir adım atılması, politikaya dair önemli bir risk alma durumuna işaret eder. Çünkü enflasyonun alt bileşenleri, bize şu anda enflasyona dair baz etkisi dışında yardımcı olacak bir faktör olmadığını gösteriyor. Dönemsel bir enflasyon düşüşü, politika gevşetme açısından bir kriter olmamalı.
Yurtiçi ÜFE’nin tüketici fiyatları üzerindeki baskısı devam ediyor. Açılan makas nedeniyle TÜFE üzerinde bu baskının devam etmesi de öngörülür bir durum. Kur artışları ve emtia fiyatlarından gelen maliyet baskısı ÜFE üzerinde ciddi bir birikime yol açtı. Bunun kapanma bittikten sonra, artan iç taleple tüketici fiyatları üzerine daha fazla yansıması beklenebilir. Çünkü talepteki hareketlenme zamların yansıtılmasına da olanak tanıyacak. Bu bakımdan, enflasyona dair risklerin elemine olmadığını göreceğiz. Bu dönemde fiyat istikrarı açısından enflasyon üzeri faiz uygulaması devam etmek durumunda. Merkez Bankası, son PPK’da ‘uzun süreli sıkı duruş’ ibaresini politika açıklamasından düşürdüğü için, şu anki uygulamayı ‘enflasyon üzeri faiz’ şeklinde tanımlamak durumunda kalıyoruz.
İlk faiz indirimi üçüncü çeyrek dönemi içinde gerçekleşebilir. Enflasyonun gerileme derecesine bağlı olarak indirimlerin sınırlı kalmasını bekliyoruz. Dolarizasyonun sınırlanması, FED’in parasal sıkılaşmayı değerlendirme durumuna bağlı olarak oluşacak likidite koşullarına karşı önlem alma ve küresel sermaye hareketlerinden olumsuz etkilenmeme adına da faizin yeterince yüksek kalması gerekiyor. Politikayı gevşetme konusunda ise asıl esas alınması gereken, bütün göstergeleriyle kalıcı ve sürdürülebilir şekilde düşen bir enflasyon olmalı.
"İlk faiz indirimi için beklentiler yeniden üçüncü ve son çeyreğe kayabilir"
Yatırım Finansman Ekonomisti Erol Gürcan: TCMB’nin 6 Mayıs’taki PPK toplantısında politika faizini sabit tutmasını bekliyoruz. Nisan ayı manşet enflasyon rakamında görülen aylık artış piyasadaki beklentilerin hafif altında kalsa da, detaylara bakıldığında hâlen enflasyon görünümü üzerinde önemli yukarı yönlü riskler bulunuyor. Bu açıdan öne çıkan bazı noktalar; tüketici fiyatları üzerindeki üretici fiyatları kaynaklı (maliyet yönlü) baskıların güçlenerek devam etmesi, yıllık mal-hizmet enflasyonu makasındaki genişlemenin hem yukarı yönlü riski artırması hem de olası dezenflasyon sürecinde katılık riskini beraberinde getirmesi olarak sıralanabilir. Yine kur geçişkenliğinin henüz tam olarak tüketici fiyatlarına yansımamış olması, kapanma kaynaklı geçici aşağı yönlü etkilerin normalleşme sürecinde net enflasyonist etkiye dönme potansiyeli, enflasyon beklentilerindeki bozulma da öne çıkıyor.
Bu görünüm altında yıllık TÜFE’de yıl içi zirvenin nisan ayında görüldüğünü söylemek zor olduğu gibi TCMB’nin yüzde 12,2 seviyesindeki yılsonu enflasyon tahmini üzerinde de yukarı yönlü risklerin ağır bastığını düşünüyoruz. Ayrıca, TCMB Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun 29 Nisan’daki Enflasyon Raporu basın toplantısında verdiği ‘Mevcut görünüm, enflasyon beklentilerinde ve enflasyon eğiliminde kalıcı düşüşe işaret eden göstergeler oluşana kadar sıkı parasal duruşun büyük bir kararlılık ve sabırla sürdürülmesini gerektiriyor’ mesaj da beklentimizin bir diğer önemli gerekçesi. Bu kapsamda, ilk faiz indirimi için başkan değişimi sonrasında yıl ortasına doğru çekilen beklentilerin yeniden üçüncü ve son çeyrek döneme kayması beklenebilir.
"Enflasyon kısa vadede gevşemeye izin vermiyor"
Gedik Yatırım Ekonomisti Serkan Gönençler: Mevcut enflasyon görünümünün kısa vadede para politikasında bir gevşemeye izin vermediğini düşünüyoruz. Sıkı para politikası duruşunun korunmasıyla kurda ek değer kayıpları önlenirse üçüncü çeyrek içinde, muhtemelen ağustos ya da eylül aylarında, çok kademeli bir faiz indirim süreci 50 baz puan gibi sembolik bir indirimle başlatılabilir. Mevcut durumda, politika faizini yıl sonunda yüzde 17 civarında öngörmekle birlikte, TCMB’nin daha yüklü bir indirim süreci yürütmesi ihtimalini göz ardı etmiyoruz. Son PPK metninden ‘gerekmesi durumunda ek faiz artışı yapılacağı’ ifadesinin çıkarılması da, TCMB’nin şartlar izin verdiğinde faiz indirim sürecini başlatma niyetini yansıtıyor olabilir. TCMB’nin kademeli faiz indirimine ilişkin zamanlaması; iç politika ve jeopolitik gelişmeler (ABD, Rusya ve AB ile ilişkiler) ile birlikte küresel risk iştahının seyrine ve özellikle ABD 10-yıllık tahvil faizlerinin gidişatına büyük ölçüde bağlı olacak.