Kasım ayında tüketici fiyatları yüzde 2,30 arttı, yıllık enflasyon 2,14 puan yükselerek yüzde 14,03 oldu. Ekonomistler, enflasyonun kasımda yıllık bazda 15 ayın, aylık bazda da 25 ayın en yüksek seviyesine ulaştığını belirtti.
Enflasyonun piyasa beklentisinin üzerinde gerçekleşmesine, döviz kurlarındaki gecikmeli etkilerin, gıda ve petrol fiyatlarındaki yükselişlerin neden olduğunu ifade eden ekonomistler, gelecek aylarda da enflasyonunda yüzde 14 ve üzerinde bir seyrin izlenebileceğini değerlendirdi.
Ekonomistler, 24 Aralık'ta gerçekleşecek Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında enflasyonla mücadele kapsamında sıkılaştırma yönünde adımların atılabileceğini dile getirdi.
"Yarını kurtarmak adına bugünden gerekeni yapmamız gerekir"
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burak Arzova da enflasyonun kasımda piyasa beklentisinin üzerinde gerçekleştiğini söyledi. Aslında enflasyondaki esas artışın beklendiği 2021'in ilk çeyreği öncesinde yüksek bir enflasyon değerine ulaşıldığına dikkati çeken Arzova, enflasyon beklentilerinin kurda yaşanan yüksek artış nedeniyle zaten bozulduğunu belirtti.
Ekim ayında kur geçişkenliğinin çok sınırlı yaşandığına dikkati çeken Arzova, Türkiye'de enflasyonun ana nedeninin maliyet enflasyonu olduğunu, bunun altında da her zaman kurdaki artışın yer aldığını vurguladı.
Arzova, şöyle devam etti:
"Tarımsal ürün girdilerinde kur nedeniyle ortaya çıkan artış, yaşanan yüksek kuraklık gıda ve alkolsüz içecekler grubunda manşet enflasyonun çok daha üzerinde bir artışa neden olmuş durumda. Ancak hemen belirtmekte fayda var ki, özellikle gıda da ortaya çıkan bu yüksek artış asla sürpriz değil. Öte yandan ulaştırma da benzer durum söz konusu. Petrol fiyatlarının görece düşük olduğu bir dönemde kur artışı nedeniyle akaryakıt fiyatlarına gelen artışlar, bu kalemde de fiyat artışını manşet enflasyon üzerine çekmiş durumda."
Arzova, kasım ayında TCMB tarafından gerçekleştirilen 475 baz puanlık faiz artışının, haftalık repo faizini piyasa faizine eşitlediğini söyledi.
Türk lirası varlıklara yönelik bir hareketin olması isteniyorsa 475 baz puanlık faiz artışının Türkiye'nin risk primi de düşüldükten sonra yatırımcıya makul kar bırakan bir artış olmadığını ifade eden Arzova, "Şimdi enflasyonun geldiği seviye dikkate alındığında hem enflasyonla kararlılıkla mücadele etmek hem de makul bir karı yatırımcıya verebilmek açısından 150-200 baz puan bir faiz artışının daha gerekli olduğunu düşünüyorum." dedi.
Prof. Dr. Arzova, bu artışın kısa dönemde Türkiye'nin risk primini ve uzun dönemli faizlerini de aşağıya doğru baskılayacağını vurguladı.
Enflasyonla kararlılıkla mücadele edildiğine ikna olunduğu takdirde kurun da aşağıya yönlü hareketlerinin görüleceğine dikkati çeken Arzova, "Gelecek yıl mayıs sonrası aşının da etkisiyle ekonomiler açılmaya başlayınca belki bu kez faiz indirim sürecini de tekrardan konuşabiliriz. Ama yarını kurtarmak adına bugünden gerekeni yapmamız gerekir." ifadelerini kullandı.
"Gıda enflasyonunu, hem işlenmemiş hem de işlenmiş gıda yukarı çekti"
AA Finans Analisti ve ekonomist Haluk Bürümcekçi, kasım ayında TÜFE'nin piyasa beklentilerinin çok üzerinde gerçekleştiğini belirtti. Geçen yıl kasım ayında yüzde 0,38 artış olduğunu anımsatan Bürümcekçi, 2003 yılı bazlı endeksin kasım ayları tarihsel ortalamasının ise yüzde 0,75 artışla bu yıl için baz etkisinin aleyhte olduğuna işaret ettiğini söyledi.
Enflasyonun geçen yıla göre belirgin yükselmiş olmasında ana etkenin yüzde 4,16 artan gıda fiyatları olduğunu vurgulayan Bürümcekçi, ulaştırma, konut ve ev eşyası gruplarında da belirgin artışlar gözlendiğini, giyim fiyatlarının mevsimsel eğiliminden sınırlı yükselmesinin ise yükselişi sınırladığını ifade etti.
Bürümcekçi, buna ek olarak, kura ve iç talebe hassas birçok grupta (mobilya, ev içi tekstil, araç satın alımı, görsel-işitsel sistemler, kişisel bakım ürünleri gibi) yine yüksek fiyat artışları gözlendiğini dile getirdi.
Kasım ayında enerji grubunda yüzde 0,8 ile geçen yılın üzerinde artış izlendiğini kaydeden Bürümcekçi, giyim fiyatları mevsimlik değişiminin yüzde 1,46 artışla geçen yılki yüzde 2,69 artışının altında olmasının ise yıllık enflasyonu aşağı çektiğini söyledi.
Bürümcekçi, gıda enflasyonunu, hem işlenmemiş hem de işlenmiş gıdanın yukarı çektiğine dikkati çekerek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Geçen yıl kasım ayında işlenmemiş gıda fiyatları aylık yüzde 0,68 azalırken, bu yıl ise yüzde 6,2 artış gösterdi. Dolayısıyla işlenmemiş gıda yıllık enflasyonu yüzde 18,8 seviyesinden yüzde 27'ye çıkarken, işlenmiş gıda fiyatları yıllık artışı ise yüzde 15,9'a yükseldi. Bu nedenle, gıda fiyatlarının yıllık artış hızı yüzde 21,1'e çıkarken, Enflasyon Raporu gıda fiyatı yeni varsayımının çok üzerinde kaldı. Endeks tarihindeki ortalama yıllık artışı yüzde 10 civarında olan gıda fiyatlarının 2020 yılındaki seyri, TCMB'nin yüzde 13,5 olarak revize ettiği gıda fiyat varsayımı altında yüzde 12,1 olarak öngördüğü yılsonu enflasyon tahmininden sapma konusunda önemli belirleyicilerinden biri olacaktır."
"Reel faizin yetersiz olduğu algılaması güçlenebilir"
Haluk Bürümcekçi, önümüzdeki dönem seyri açısından gıda fiyatlarının belirsizliği ve oynaklığı dışında, ham petrol ve diğer emtia fiyatlarının görünümünün, döviz kuru hareketleri ve kamu fiyat/vergi ayarlamalarının enflasyon üzerindeki risklerin yönünü belirleyeceğini söyledi.
Kısa vadede, petrol ve emtia fiyatlarının yükselmesinin olumsuz yansımaları görülebilirken, son dönemde değer kaybının azalmasına rağmen kur sepeti yıllık değişiminin yüzde 43 civarında seyretmesinin enflasyonu yukarı yönde etkileyen bu faktörün gücünü koruduğuna işaret ettiğini belirten Bürümcekçi, "Ayrıca, ekonomik aktivite ve iç talebin şu ana kadar gerçekleşen parasal sıkılaşmadan henüz belirgin etkilenmemesi riskleri yukarı yönde tutmaktadır. Dolayısıyla TL değer kaybının ancak daha da belirgin bir kur atağına dönüşmediği durumda enflasyonun yılı yüzde 14 civarında bitirmesi olası görünüyor. Gelecek yılın ilk dört ayında da enflasyonda yüzde 14 ve üzerinde seyir devam edebilir." diye konuştu.
Bürümcekçi, reel faiz yetersiz algılamasının güçlenmesinin TCMB’yi ilave faiz artışına zorlayabileceğini belirtti.
Kasım ayı PPK kararı sonrası reel politika faizi gerçekleşen ve beklenen enflasyona göre yüzde 2,8 ve yüzde 3,8 seviyesine yükselerek benzer gelişmekte olan ülkeler için ortalama yüzde 0,5 civarı olan reel faizin 2-3 puan civarı üzerine çıktığını ve TL'de değer kaybı baskısını azaltmaya yardımcı olduğunu hatırlatan Bürümcekçi, şunları kaydetti:
"Ancak kasım ayındaki enflasyon yükselişi enflasyon beklentilerini de olumsuz etkileyeceğinden reel faizin yetersiz olduğu algılamasını da güçlendirebilir. Son PPK'da faizlerde ileride atılacak adımlara ilişkin net bir sinyal verilmezken, mevcut sıkılığın enflasyonda kalıcı düşüş sağlanana kadar korunacağı mesajı, enflasyon gerçekleşmeleri, enflasyon beklentileri, TL'nin seyri ve risk primine ilişkin gelişmelerin yeni kararlar için belirleyici olacağını düşündürmüştü. Kurlarda baskının 24 Aralık'taki toplantıya kadar devam etmesi durumunda daha ılımlı da olsa faiz artışına devam edilebilir."