Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, geçen yılın son çeyreğinde Gayrisafi Yurt içi Hasıla (GSYH) yüzde 5,9 arttı. Bu sonuçla Türkiye ekonomisi 2020 yılının tamamında yüzde 1,8 büyüme kaydetti.
AA Finans beklenti anketine katılan ekonomistler, GSYH'nin 4. çeyrekte yüzde 7, geçen yılın tamamında ise yüzde 2,2 artmasını öngörüyordu.
AA muhabirine konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan AA Finans Analisti ve ekonomist Haluk Bürümcekçi, yılın son çeyreğinde büyüme trendinin gücüne ilişkin göstergelerin önceki çeyreğe göre ılımlı artışa işaret ettiğini söyledi.
Üretim yöntemiyle hesaplanan milli geliri, son çeyrekte sanayi ve hizmet sektörünün yukarı çektiğini belirten Bürümcekçi, "İktisadi faaliyet kollarına göre toplam katma değerdeki bir önceki yılın aynı çeyreğine göre değişim; sanayide yüzde 10,3, finansta yüzde 9,2, tarımda yüzde 4, hizmetlerde yüzde 4,6 ve gayrimenkulde yüzde 2,9 artış yönünde, inşaatta ise yüzde 12,5 azalış olarak gerçekleşti." diye konuştu.
Bürümcekçi, harcamalar yöntemiyle hesaplanan milli gelir verilerine göre, son çeyrekte özel tüketim harcamaları ve yatırımların büyümeyi yukarı çektiğini, stoklar ve net dış talebin ise olumsuz etkilediğini söyledi.
Gelecek dönem görünümü ele alındığında, ilk sinyallerin milli gelir büyümesinin 2021'in ilk çeyreğinde sınırlı güç kaybettiğine işaret ettiğini aktaran Bürümcekçi, şunları kaydetti:
"Bankacılık kredi hacmi trend büyüme hızı geçen yılın sonlarından itibaren geçmiş yıllar ortalamalarının altına inmiş olsa da, öncü göstergeler ekonomik aktivite ve iç talepte kayda değer bir yavaşlamanın gözlenmediğini yansıtarak 2021 yılı büyüme beklentilerinin yükselmesini beraberinde getirmekte. Buna karşılık, Merkez Bankası'nın para politikasında ilave sıkılaşmaya gitme veya mevcut sıkılığı daha uzun süre koruma olasılığı, ek olarak zorunlu karşılıklar üzerinden de parasal aktarım mekanizmasının güçlendirme çabaları, çeyreklik değişim oranlarının negatife dönebileceğini düşündürmekte. Özetle, mevcut parasal ve makro ihtiyati sıkılaşmanın büyüme üzerindeki etkileri 2021 yılında görülebilir. Bu doğrultuda, küresel ve yurt içi ekonomik aktivite üzerinde salgın kaynaklı yeni bir şok gözlenmediği durumda, 2021 yılı milli gelir büyüme oranının yüzde 4,5 civarında olabileceğini, bu tahmin üzerindeki risklerin ise şimdilik yukarı yönlü olduğunu düşünüyoruz."
"Büyümenin dinamikleri 2021 için sürdürülebilirlik açısından umutlandırıyor"
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burak Arzova da büyümede tüketim ve yatırım kaynaklı artışların dikkati çektiğini belirterek, "Son çeyrek büyümesi beklentilerin altında kalsa da yılın tamamını pozitif kapatan iki ülkeden biri olmak moral motivasyon açısından önemli." dedi.
Enflasyonun tam olarak kontrol altına alınmaması durumunda, büyümeden toplum refahına katkı sağlamanın mümkün gözükmediğini vurgulayan Arzova, "Öte yandan büyümenin dinamiklerine baktığımızda 2021 için sürdürülebilirlik açısından umutlanıyoruz. Özellikle imalat sanayinin katkısı bunu destekliyor. Pandemi koşullarının iyileşmesi ile birlikte hizmetler sektörünün de katkısını görebiliriz. Büyümede tarımdan daha fazla katkı almalıyız." değerlendirmelerini yaptı.
Arzova, büyümenin bu yıl yüzde 4,5-5,0 aralığında gerçekleşmesini beklediğini ifade etti.
"Türkiye, büyüme liginde ilk sıralarda"
Ahlatçı Yatırım Genel Müdür Yardımcısı Tonguç Erbaş ise Türkiye'nin geçen yılın son çeyreğinde yüzde 5,9 ve 2020 genelinde yüzde 1,8 büyüdüğünü anımsatarak, "Bu sonuçlarla Türkiye, büyüme liginde ilk sıralarda yer aldı." dedi.
Büyümenin ana bileşenlerine bakıldığında kamu harcamalarının son çeyrekte de devam ettiğini belirten Erbaş, şunları söyledi:
"Özellikle salgın dönemi etkileri yaşanırken yatırımlar ve hane halkı harcamalarında gerçekleşen ivme ile bir nebze ithalatın, Türkiye'nin klasik ekonomik büyüme döngüsünde ön plana çıktığını görüyoruz. Büyümeyi aşağı çeken ana faktör ise mal ve hizmet ihracatı olarak karşımıza çıkıyor. Sektörler içerisinde sanayi ve tarım büyümeyi destekledi. Salgının doğal sonucu olarak hizmetlerde azalış ile inşaat sektörünün katkısının büyüme tarafında negatif olarak yansıdığını söyleyebiliriz. Bu yıl için 2020 yılının ikinci yarısındaki performansa yakın verilere yaklaşabilme şansımız olabilirdi. Buna karşın yükselen faizler ve Türkiye'nin bütçe ve cari denge konusunda dengeleyici politika izleme konusunda aldığı kararların enflasyon hedefi ile ilgili uygulanan sıkı para politikasına eklenmesi ile büyümenin bu yıl yüzde 4-5 arasında gerçekleşmesi muhtemel gözüküyor."
"Türkiye, salgın yılında büyüme kaydedebilen az sayıdaki ekonomiden biri oldu"
Tera Yatırım Ekonomisti Enver Erkan da, Türkiye'de milli gelirin geçen yılın son çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 5,9 artarak Çin haricindeki bütün G-20 ülkelerinden daha yüksek bir performans gösterdiğini söyledi.
Son çeyrekte, sanayi üretiminin ve kredi büyümesinin sürükleyici güç olduğunu belirten Erkan, 2020 genelinde ise yüzde 1,8'lik GSYH artışı elde edildiğini, böylece salgın yılında büyüme kaydedebilen az sayıdaki ekonomiden biri olunduğunu vurguladı.
Erkan, büyümenin ana sürükleyici etmenleri arasında yer alan kredi büyümesinin, aslında geçen yılın 3. çeyreğindeki düşük faiz politikasının getirdiği kredi patlamasının bir devamı niteliğinde olduğuna değinerek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Kasım döneminde, ekonomi yönetiminde yapılan değişikliklerle beraber sıkılaşan para politikasının bir yansıması olarak, kredi büyümesinin artan faiz oranları çerçevesinde dengelenmesi bekleniyor. Sıkılaşan finansal koşullara ek olarak; Kovid-19 kaynaklı kısıtlamaların 2020'nin son ayından itibaren devreye girmesi ve bu noktada özellikle hizmet sektöründeki faaliyet ve istihdam kaybı büyümeye negatif yönde etki yapabilecektir. Diğer yandan; aşılamanın ne kadar etkili olacağına bağlı olarak açılacak olan iktisadi faaliyetler ve ekonomik canlanma kaynaklı artabilecek talep, bunun yanında yine normalleşme kaynaklı turizm sezonunda yaşanabilecek canlanma büyümeye pozitif etkide bulunabilir. Finansal koşulların yılın son bölümüne kadar mevcut sıkılıkta kalması baz senaryo olmakla birlikte, enflasyonda faiz indirimine imkan verecek bir düşüş olursa büyüme biraz da kredi kanalından beslenebilir. Bütün bu varsayımlar ve sapma olasılıkları dahilinde 2021 büyüme beklentimizi konsensüse yakın bir seviye olarak yüzde 4,8 seviyesinde belirledik."