Bakan Kurum, Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen Adıyaman'da gerçekleştirilen Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'nda, gündeme ilişkin soruları yanıtladı, değerlendirmelerde bulundu.
Kurum, 6 Şubat gecesi tüm milleti yasa boğan, tüm bölgelerde hissedilen bir depremle uyanıldığını belirterek, başsağlığı dileklerini iletti.
Deprem olduğu andan itibaren Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP) kapsamında illerde harekete geçildiğini anlatan Kurum, "İlk andan itibaren tüm illerimizde vatandaşımızın neye ihtiyacı varsa, yapılması gereken neyse her saat, her dakika üstüne koya koya bu mücadeleyi göstermeye gayret gösterdik." dedi.
Depremin ardından 11 ilde yol ve altyapılardaki hasarlar sebebiyle yardımların ancak yolların açılarak ulaştırılabildiğini anlatan Kurum, yardımların hızlı bir şekilde ulaştırılması konusunda çaba gösterildiğini vurguladı.
"Devletimizin bütün imkanlarını 11 ilimiz için seferber ettik"
Ekiplerin enkaz altından "Bir kişiyi daha acaba canlı kurtarabilir miyiz?" anlayışıyla, yemeden, içmeden uyumadan elindeki imkanları seferber ederek çalıştığını aktaran Kurum, "Her şeyi dört dörtlük yaptık diyemeyiz ama şuna ben şahidim ki her saat, her dakika üstüne koya koya, devletimizin bütün imkanlarını 11 ilimiz için seferber ettik." dedi.
Tüm illerde eş zamanlı çalışmalar yürütüldüğünü dile getiren Kurum, tüm ülkeden TAMP çerçevesinde bütün iş makinalarının bölgeye sevk edildiğini ve buraya yapılabilecek her türlü yardımı yapmak adına cansiparane bir şekilde süreci yönetmeye gayret gösterdiklerini vurguladı.
Bakan Kurum, konuşmasına şöyle devam etti:
"Önceliğimiz, enkaz altındaki vatandaşlarımızı bir an önce enkazdan kurtarabilmek, ardından onları sağlam güvenli alanlara, geçici barınma alanlarımıza, çadır kentlerimize, ardından konteyner kentlerimize yerleştirmekti. Bir taraftan da hasar tespitlerini yapmak ve hasar tespiti çerçevesinde de kalıcı konutlarımızın inşa sürecine başlamaktı. Tüm bu işleri eş zamanlı yürütmeye çalıştık. Hiçbirinden ödün vermeden, hiçbirinde geç kalmadan bir an, bir saat, bir dakika önce, vatandaşımıza biz 'en iyi imkanı nasıl sunabiliriz'in gayreti içinde olduk."
"Bu yıkımın büyüklüğünü anlamak zorundayız"
Deprem bölgelerindeki hasar tespit çalışmalarındaki son durumun sorulması üzerine Kurum, hasar tespit çalışmalarının 11 ilde 7 bin 300 personelle eş zamanlı yürütüldüğünü bildirdi.
Hasar tespitiyle çıkacak envanterin, gelecekteki yerleşim için önemine işaret eden Kurum, "Binaların doğru alanlarda olup olmadığı, zeminin kalitesini, yıkımın ne denli o alanda fazla olup olmadığını o tespitlerle görmüş olacağız." dedi.
Bilim insanlarıyla bu konuda istişarelerde bulunduklarını anlatan Kurum, "Yapmış olduğumuz hasar tespit çalışmalarında depremin 18'inci günündeyiz, 164 bin 29 binada yer alan 518 bin 754 bağımsız bölümün yıkık, acil yıkılacak ve ağır hasarlı olduğunun tespitini yaptık. Bunu dört ile çarptığınızda neredeyse İstanbul büyüklüğündeki nüfustan bahsediyoruz. Dolayısıyla bu yıkımın büyüklüğünü anlamak zorundayız." diye konuştu.
Yıkık ve acil yıkılması gereken binaların, hemen yıkılacak binalar olduğuna dikkati çeken Kurum, ağır hasarlı binaların da taşıyıcı sistemlerinin hasar görmesi dolayısıyla girilemez, kullanılamaz binalar olduğunu söyledi.
"Zemindeki sıvılaşmadan kaynaklı"
Kurum, kişilerin kimlik numarası ile binasının hasarını e-Devlet'ten görebildiğine de değinerek, şunları söyledi:
"Hasar tespiti bugün itibarıyla Türkiye genelinde yüzde 80 seviyelerine geldi. Önümüzdeki birkaç gün içerisinde inşallah tamamlayacağız. Hasar tespitleri esnasında, Hatay Defne merkezli ardından Samandağ merkezli iki deprem yaşadık. Zaten acil yıkılacak, ağır hasarlı binalarla ilgili bir tespit yapmaya gerek yok. Dolayısıyla orta hasarlı ve az hasarlı binalara bir kez daha bakacağız. En son Defne merkezli depremde hasar görmüş mü, görmemiş mi, bunu tekrar tespit edebilmek amacıyla."
Bakan Kurum, depremin Doğu Anadolu Fay Hattı üzerinde gerçekleştiğini belirterek, bu fay hattı üzerindeki hasar yoğunluklarına ilişkin bilgi verdi.
Tek tek illerin hasar durumlarını tablolarla gösteren Kurum, 11 ildeki fay hatları üzerindeki yıkım yoğunluğuna dikkati çekti.
Hatay İskenderun'un da yoğun yıkım yaşanan yerlerden olduğunu söyleyen Kurum, buradaki yıkım nedenlerinden birinin zemin sıvılaşmasından kaynaklı yıkım olduğunu söyledi.
Kurum, "Hatay, Antakya merkezinde de zemin kalitesinin düşük olduğunu görüyoruz. Mesela bazı binaların yıkılmadığını ama yan yattığını görüyoruz. Yani buradaki sebep, zemindeki sıvılaşmadan kaynaklı, zemin yumuşuyor ve oynak zeminde bina yan yatabiliyor." değerlendirmesinde bulundu.
"'Deniz üstüne dolguyla inşaat yapılamaz' diye bir kaide yok"
Denize havalimanı yaptıklarını anımsatan Kurum, "deniz üstüne dolguyla inşaat yapılamaz" diye bir kaide olmadığını ancak o zemine göre gerekli tedbirleri almak, zemin iyileştirmesi yapmak, sıvılaşmaya ilişkin tedbir almak zorunda olunduğunu belirtti.
İzmir Bayraklı'da depremdeki yıkımın zemin sıvılaşmasından kaynaklı olduğunu bildiren Kurum, deprem sonrasında zemin iyileştirmesi yaptıklarını, Bayraklı'da katı düşürdüklerini, zemin kalitesini artırdıklarını, sıvılaşmaya ilişkin tedbirler aldıklarını söyledi.
Tedbirleri alarak, sağlam bina yapılacağını kaydeden Kurum, bilim insanlarıyla görüşerek fay hattından ne kadar mesafede bina yapılması gerektiğini sorduğunu, onların da dünya literatürüne göre 15 metre olduğunu söylediklerini anlattı.
"Hocalarımıza, 'Bunun bilimsel bir neticesi, sonucu yok. Biz emniyette kalmak istiyoruz. Fay hattına 500 metreden aşağı yanaşmasak' dedim. 'Çok iyi yaparsınız, daha güvenli olur' dediler." ifadelerini kullanan Kurum, kırılan faylarla birlikte salınım gerçekleştiğini, fay hattından uzaklaştıkça salınımın etkisinin de azaldığını belirtti.
Bakan Kurum, "Dolayısıyla ne kadar uzak yaparsanız, o salınımın etkisi de o kadar azalmış olur." diye konuştu.
Yıkılanların yüzde 98'inin yapı denetim hizmeti almamış binalar olduğunu görüyoruz"
Osmaniye'de de yapıların fay hattına mesafeleri ve zemin yapısı nedeniyle yıkımlar olduğunu söyleyen Kurum, yapı denetimine ilişkin her depremden sonra envanteri topladıklarını, hasar tespiti yapılırken bina kayıt sistemleriyle binanın yaşı, ruhsatı, iskanı gibi bilgileri kaydettiklerini, bu veriler ışığında da yıkımın sebeplerini ve neticelerini detaylı şekilde araştırdıklarını ifade etti.
Bakan Kurum, "Elazığ, Malatya, İzmir depremlerinde de gördüğümüz, yıkılan binaların yüzde 98'inin yapı denetim hizmeti almamış binalar olduğunu görüyoruz. 1999 öncesi yapılmış ve herhangi bir yapı denetim hizmeti almamış, mühendislik hizmeti almamış olduğunu görüyoruz." dedi.
Kahramanmaraş depreminde 1999'dan önce inşa edilmiş binaların oranlarına ilişkin bilgi veren Murat Kurum, şunları kaydetti:
"Adana'da bu oran yüzde 96,7 yıkılan binalar, yapı denetim hizmeti almamış, Adıyaman'da yüzde 96,2 1999 öncesi yapılmış. Gaziantep'te yüzde 96,7, Hatay'da yüzde 97,7, Kahramanmaraş'ta yüzde 96,2, Malatya'da yüzde 98,6, Osmaniye'de yüzde 98,6 yapı denetim hizmeti almamış binaların yıkılma oranı. Yani 1999 öncesi yapılan yapılar, binada oturan vatandaşlarımız için bir tehdit ki envantere baktığınızda bina sayısı olarak da ciddi bir sayı var."
Yeni yapılan binalar içinde de ağır hasarlılar bulunduğunu ancak yıkılanların oranının yüzde 2 olduğunu anlatan Kurum, ancak bu binaların görevini yaptığını, yapı denetiminden geçtiğini ve o binalarda vatandaşların hayatını kaybetmediklerini bildirdi.
Kurum, şöyle konuştu:
"Buradaki veriler bize şunu gösteriyor; 1999 öncesi yapılan yapıların yüzde 98'inin yıkıldığını net bir şekilde gösteriyor. Toplam 2 milyon 535 bin yapının tespiti yapılmış. 1999 öncesi inşa edilen yapı 1 milyon 191 bin. Yani yüzde 48'i 1999 öncesi yapılmış. Bu da ne demek? Yüzde 52'si de bizim getirmiş olduğumuz yapı denetim sistemiyle, deprem yönetmeliğiyle, biliyorsunuz 1999 sonrası yapı denetim sistemini, yeni deprem yönetmeliklerini hayata geçirdik. Dolayısıyla yüzde 52'sini de güvenli hale getirdik. Tüm Türkiye'de bu oran yüzde 60'lara, 65'lere geldi. Yıkık bina sayısı 18 bin 150. Bunların 1999 için olanı 17 bin 588. Sadece 562 yeni bina yıkılmış. Dolayısıyla 1999 öncesi yapılan mühendislik hizmeti almamış, herhangi bir denetime tabi olmamış yapıların maalesef yüzde 98'in yıkıldığını görüyoruz."
Üç aşamalı şehirleşme modelleri kuruluyor
Deprem bölgesinde üç aşamalı şehirleşme modelleri olacağını belirten Kurum, şehrin belirledikleri, güvenli, sağlam alanlarında konteyner kentleri kurduktan sonra yürüteceklerini söyledi.
Kurum, halen Adıyaman'da 3 bin konteyner yapmak için çalıştıklarını; prefabrik, çelik konstrüksiyon ve yığma yapıdan oluşan konteynerleri vatandaşın geçici iskanını sağlayabilmek amacıyla 15-20 gün içerisinde tamamlayacaklarını ifade ederek bu çalışmayı bütün şehirlerde eş zamanlı olarak AFAD'ın koordinasyonunda yürüttüklerini kaydetti.
Bakan Kurum, sözlerini şöyle sürdürdü:
"TOKİ, Emlak Konut Genel Müdürlüğü eliyle vatandaşımızın geçici barınma ihtiyacını karşılamak amacıyla gece gündüz 24 saat esasıyla arkadaşlarımız çalışıyorlar ve bir gün önce, bir saat önce vatandaşlarımıza bu alanları teslim etmenin gayretiyle motivasyonuyla yapıyoruz. Bunlarla birlikte, eş zamanlı olarak biz bir taraftan da şehrin çeperinde, şehre yakın, şehrin sosyolojisini, kültürel yapısını, demokratik yapısını, o şehrin ihtiyaçlarını, yani vatandaşın ihtiyacı nedir, oradaki gelenek nedir, görenek nedir, adet nedir, örf nedir, bu anlayışla belirlediğimiz rezerv alanlarda yerleşimlere başlayacağız. Bunların ihalelerini yaptık. Ay sonuna kadar 14 bin 500 rakamına ulaşacağız. Önümüzdeki nisan ve mart aylarında 270 bin hedefliyoruz ve hasar tespitle birlikte etap etap bu sayıları arttıracağız. 11 ilimizde eş zamanlı şu an depremden hasar gören Adıyaman'ımızda, Malatya'mızda, Gaziantep'imizde, Şanlıurfa'mızda, Diyarbakır'ımızda, ilçelerimizde, köylerimizde, köydeki vatandaşlarımıza da eş zamanlı köy konutlarımızı yürütüyoruz. Bu illerimizde ay sonuna kadar yapacağımız sözleşmelerin rakamıdır bu. Yani depremden 16 gün sonra bu devlet, vatandaşı için kalıcı konutların sözleşmelerini imzalamaya başlamış. Tabii ki hak sahipliği sürecini de zaten eş zamanlı yürütüyoruz. Bir taraftan biz konutlarımızı yapacağız, vatandaşlarımıza bu süreçte taşınma yardımı, ev sahibi olanlara 5 bin lira kira yardımı, kiracılara da 2 bin liradan 3 bin liraya Sayın Cumhurbaşkanımız çıkarılması talimatı verdiler. 3 bin lira yine kiracı vatandaşlarımız için de taşınma yardımı, kira yardımı vereceğiz ve evi teslim edilene kadar o vatandaşlarımız bu kira yardımını alacaklar. Bir yıl içerisinde, aynı diğer depremlerde olduğu gibi konutlarımızı onlara hızlı bir şekilde vereceğiz."
İnşaat sürecini belirledikleri rezerv alanlarda, master planlarla, o şehrin demografik yapısını da dikkate alarak yapacaklarını belirten Kurum, şöyle konuştu:
"Emlak Konut Genel Müdürlüğümüze şöyle bir iş verdik; şehrin merkezi, örneğin Hatay merkez, Kahramanmaraş merkez, Adıyaman merkez, bu merkezlerde Hatay'da Ulu Cami'miz, Meclis Binamız, tescilli binalarımız, tarihi binalarımız da hasar gördü. Orası bizim Cumhuriyet'imizin kurulduğu, atalarımızın bize emanet olarak bıraktığı alanlar. Dolayısıyla ulu camilerimizi de ayağa kaldıracağız, tarihi binalarımızı da, tescilli binalarımızı da ayağa kaldıracağız. Yeni Antakya'yı, yeni Hatay'ı, oradaki tüm şehrin ileri gelenleriyle, orada kanaat önderleriyle yapacağımız master planını, onların fikirleri, önerileri doğrultusunda yapacağız. Sağlam zemine yapacağız veya o zeminde alınması gereken tedbirlerle yapacağız, yeri gelecek kısıtlar yapacağız. Kat kısıtlaması getireceğiz, dükkanları mümkün olduğunca bina altına koymayacağız, bina yanına koyacağız. Çünkü bina altlarında kolon kesmeler veya oradaki farklı tadilatlar sebebiyle yıkımlar var. Tabii bunların hesabını da Türkiye Cumhuriyeti devletinin savcıları bir bir hepsinden soracaktır. Zaten gerekli gözaltılar, savcılık, idari soruşturmalar yapılmaktadır."
"Şu an tüm Türkiye'de 270 bin konutun dönüşümünü yürütüyoruz"
Kurum, Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen Adıyaman'da gerçekleştirilen Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'nda, gündeme ilişkin soruları yanıtladı, değerlendirmelerde bulundu.
"1999 öncesi yapılan, yapı denetim hizmeti almamış, deprem bölgesi dışındaki konutlara ilişkin bir yol haritası belirlenecek mi?" sorusu üzerine Bakan Kurum, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2013 yılında İstanbul Gaziosmanpaşa'da, tüm Türkiye'de kentsel dönüşümün başlatıldığını, devlet olarak kararlı olduklarını, bedeli ne olursa olsun binaları dönüştüreceklerini söylediğini anımsattı.
TOKİ ile 1 milyon 180 bin konut yaptıklarını, bu konutların depreme rağmen dimdik ayakta olduğunu ifade eden Kurum, yaptıkları kentsel dönüşüm yasası ve projeleriyle 3,3 milyon konutun dönüşümünü sağladıklarını söyledi.
Bakan Kurum, bazı kesimlerin "kentsel dönüşüme siyaset üstü bakılması gerekir" dediğini ancak nerede bir kentsel dönüşüm projesi varsa o projelerle ilgili vatandaşın aklının karıştırmak amacıyla yapılması gereken her şeyi yaptığını belirtti.
Milletin neyi, kimin nasıl yaptığını çok iyi bildiğine dikkati çeken Kurum, sözlerini şöyle sürdürdü:
"En önemli görevimiz kentsel dönüşüm deyip millete vadederek, bütçeden 1 lira ayırmayıp kentsel dönüşüme hiçbir katkı sunmamakla bir yere gidemeyiz. Devletimiz, belediyemiz elini taşın altına koyacak, vatandaşımız da olacak hep birlikte bu dönüşümü yapacağız. Şu an tüm Türkiye'de 270 bin konutun dönüşümünü yürütüyoruz. Biz niye 250 bin sosyal konut projesi açıkladık? İnsanlarımız sağlam, güvenli yuvalara girsin diye. Niye kentsel dönüşümle birlikte vatandaşımıza kira yardımı, kamulaştırma yardımı olarak 25 milyar lira kaynak aktardık? Aktarmaya devam ediyoruz, edeceğiz. Milletimizin desteğiyle kentsel dönüşümü yapacağız, İstanbul'da da Ankara'da da İzmir'de de yapacağız ve vatandaşımızı çaresiz bırakmayacağız. Hiçbir parti gözetmeksizin bütün belediyelerimize söyledik. İki gün önce İstanbul Avcılar Belediye Başkanı'mız buradaydı. 'Ne gerekiyorsa getirin Başkan'ım' dedik. Bunu İstanbul'a, Ankara'ya da söyledik. Kentsel dönüşüm için bize gelen hiçbir belediyeye kafamızı çevirmedik. Anlaşan bütün vatandaşlarımıza sürecin önünü açtık. Biz kentsel dönüşüm sürecinin önünü açtık ve açmaya da devam edeceğiz. Etmek zorundayız. Bu, bir milli güvenlik ve beka meselesidir."
Şu an önceliklerinin 11 ille birlikte İstanbul'daki 900 bin konut olduğunu ifade eden Bakan Kurum, İstanbul'da, Üsküdar, Ataşehir, Ümraniye, Beykoz, Başakşehir, Avcılar ve Okmeydanı'nda kentsel dönüşüm projeleri yürüttüklerini vurguladı.
Kurum, yapı denetim yasasını kendilerinin hayata geçirdiğini, tüm yapı denetim sistemini kura sistemine göre değiştirdiklerini, göreve gelir gelmez emsal artışlarına dur dediklerini, imarların parsel bazında değil, ada bazında verileceğini söylediklerini aktardı.
Bina yüksekliği için etraftaki binaların emsal alınacağına ilişkin düzenlemeleri yaptıklarını vurgulayan Kurum, şunları kaydetti:
"Sayın Cumhurbaşkanı'mız talimat verdiler, Fikirtepe'de 10 bin konutluk, 50 bin vatandaşımızı doğrudan ilgilendiren dönüşüm projesinin göbeğine girdik, bütün etaplarını, ihalelerini yaptık. Esenler'de 60 bin konutluk tüm dünyaya örnek olacak kentsel dönüşüm sürecini yürütüyoruz. 'Kanal İstanbul etrafına yeni bina, yeni yerleşim getirmeyeceğiz' dedik ama bu alanı rezerv alan olarak, İstanbul için kullanmak zorundayız. Buralara sağlam binaları yapacağız ve çeperde yer alan Sultangazi, Bağcılar, Başakşehir, Bayrampaşa'daki riskli binaları veya diğer ilçelerdeki riskli binaları buraya taşımak zorundayız. Millet bahçeleri niye yapılıyor? Millet bahçeleri bakın bu 8 ilde afette toplanma alanı vazifesi gördü. Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi de bu vazifeyi görecek. Altyapısını hazırlayacaksınız. Yardım götürmek istiyorsanız o altyapıyı orada hazırlamak zorundasınız. Biz hem kentsel dönüşüm hem yapı denetimde tüm şehirlerimizde kararlılığımızı koymaya devam edeceğiz. Nasıl bugün Türkiye tek yürek olduysa biz de bu kararlılığı göstermek zorundayız. Siyaset üstü bakacağız. Herkesten istirham ediyorum. Kentsel dönüşüm üzerinden siyaset yapmayalım. Gelin hep birlikte masanın bir tarafında olalım, başka acılar yaşamayalım."
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Kurum, hasar tespitlerin bilfiil binalara gidilerek yapıldığını, süreci çok şeffaf yürüttüklerini dile getirdi.
Yıkılan binalardan, mantolama yapılan, sokak sağlıklaştırma çalışması yapılan binaların yeni gibi gözükebileceğini ifade eden Kurum, "Binaların yapım yılına bakmak lazım. Yapım yılı 99 öncesi ise... Bunlar kayıtlı, bu verileri paylaşabiliriz. Süreci şeffaf yönetiyoruz. Milletimizi doğru bilgilendirmek zorundayız. Milletimiz doğru bilgilendireceğiz, millete en kısa sürede hizmeti götüreceğiz. Veriler bu şekildedir. Yıkılan yeni bina yüzde oranı 2-3. Ağır hasar alan yeni bina da vardır. Bina belki fay hattına yakındı, zemin kalitesi kötüydü belki ama bina yıkılmamış, vazifesini yapmış." dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bir talimat verdiğini anlatan Kurum, "Depremden etkilenen şehirleri ihya sürecini kültürden, sanattan anlayan, sosyolojiyi, demografik yapıyı bilen bilim insanlarından oluşan bir heyetle yöneteceğiz." ifadelerini kullandı.
Tüm illerdeki depremzedelerin ne zaman konteynerlere geçeceği sorulan Kurum, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"11 ilde bu konu eş zamanlı yürütülüyor. Vatandaşlarımızdan kira yardımı almak istediklerini mi yoksa konteyner alanlarında mı kalmak istediklerini öğreniyoruz. Gerek konteyner gerekse yığma malzemeler, gaz beton veya çelikten yapılan geçici barınma alanlarına ilişkin inşa sürecini yürütüyoruz. Çocuklar için oyun alanı, giyim ve gıda market gibi küçük bir şehir anlayışıyla alanlar oluşturuyoruz. Burada 1 yıl yaşayacaklar. Arkadaşlarımdan, konuya depremzede ve vatandaş gibi bakmalarını istiyor ve ne gerekiyorsa, ne ihtiyaçsa onu yapmalarını istiyorum. Bu anlayışla çalışıyoruz. Gaziantep'te Nurdağı ve İslahiye'de 4 bin 500 konteyner kurulumuna başlandı. Köylerimizle 12 bin konteynere ulaşacağız. Bunun 1500'e yakını tamamlandı. Kahramanmaraş'ta, Hatay'da süreç hızla yürütülüyor. Hatay'da TOKİ ve Emlak Konut ile çelik konstrüksiyondan 2 bin konteyner yapımını bugün itibarıyla başlattık. Adıyaman'da 1000'e yakın konteyner kurulumu tamamlandı, ilave 18 bine yakın konteyner planlanıyor. 15-20 gün, en geç 1 ay içinde hemen hemen tüm şehirlerimizde vatandaşlarımızın acil ihtiyaçlarını giderecek bir çalışma yapıyoruz."
"Daha önceki depremlerde 6 ay sonra teslim etmeye başladık"
Deprem bölgelerinde 300 binin üzerinde çadırın dağıtıldığını bildiren Kurum, konteyner isteyenlerin başvurularının alınmaya devam ettiğini, kira ve taşınma yardımı yapıldığını, bu nedenle herkesin konteyner de istemeyebileceğini söyledi. Kurum, taşıma ücretlerinin de vatandaşların mağdur edilmemesi için sabitlendiğini hatırlattı.
Yapılacak yeni konutlara ilişkin Bakan Kurum, "Bir yıl diyoruz, biliyorsunuz daha önceki depremlerde 6 ay sonra teslim etmeye başladık. Burada da aynısını yapacağız, 6 ay sonra etap etap projelerimizi bitirip teslim edeceğiz." ifadelerini kullandı.
Tüm planlamaların yapıldığını dile getiren Kurum, depremden etkilenen vatandaşlar için proje çizmek için gönüllü olanların da bulunduğunu bildirdi.
"Mağdur etmeyecek şekilde süreci yürüteceğiz"
Bakan Kurum, Türkiye'nin en iyi mimarlarıyla çalıştıklarını, çeşitli master planlar hazırladıklarını, tarihi ve kültürel değerleri, vatandaşın nasıl bir şehir beklediğini dikkate alarak planlamalar yaptıklarını anlatarak, şöyle devam etti:
"İlk önce rezerv alan, sonra şehrin içi, şehrin içindeki yoğunluğu biraz azaltacağız. İmar kısıtı yapacaksak, eğer o araziyi yeşil alana çevirmek zorundaysak, zeminde yapılaşma yapamaz zorunluluğu varsa onlara da trampayla, takasla, başka araziler göstermek suretiyle, onları mağdur etmeyecek şekilde süreci yürüteceğiz."
Hak sahipliği ile ilgili nasıl yol izleneceğinin, kiracılarla ilgili hak sahipliğinin söz konusu olup olmadığının sorulması üzerine Kurum, kiracılarla ilgili kira yardımı desteği yapılacağını anımsattı.
Önceliklerinin evi yıkılan, ağır hasarlı olan vatandaşların, engelli vatandaşların konteyner alanlarına yerleştirilmesi olduğunu ifade eden Kurum, kamu görevlilerinin ve kiracıların düşünüldüğünü, öncelik ve aciliyet sırasına göre konteynerlere yerleştirilmelerin yapılacağını kaydetti.
Cumhuriyet tarihinin en büyük sosyal konut projesi kapsamında deprem bölgesinde 45 bin konut yapılacağının açıklandığını dile getiren Kurum, "'Şu an o proje de duruyor mu?' diyenlere cevap olarak anlatmak isterim, 43 binin ihalesini yaptık, o konutlarımızı da afet bölgesindeki konutlarımızla birlikte eş zamanlı vatandaşımıza yapmak üzere, tabii ki önceliğimiz afet bölgesi ama o konutlarımızın da proje ve yapım süreçleri yürümektedir. Dolayısıyla bu bölgedeki 43 bin sosyal konutumuzun da aslında bölgenin konut ihtiyacını, yapı stokunu iyileştirmek amacıyla yapmış oluyoruz." diye konuştu.
Deprem bölgesindeki enkazlara ilişkin karar
"Yaklaşık 50 milyon tonluk deprem enkazı tahmini yapılıyor. Bir de asbest konusu var. Bu konudaki çalışmalar hakkında bizi bilgilendirir misiniz?" sorusu üzerine Bakan Kurum, çalışmaların 11 ilde eş zamanlı yapıldığını bildirdi.
Kurum, konuşmasına şöyle devam etti:
"Enkaz süreciyle ilgili şöyle bir karar aldık ve 11 ilde AFAD koordinasyonunda süreci yürütüyoruz. Bakanlarımızla birlikte aldık, Sayın Cumhurbaşkanı'mıza arz ettik, o da bu konuda çok hassas, Emine Hanım çok hassas. Başka felaketlere sebebiyet vermeme adına bu süreci yürütmek zorundayız. Belirlediğimiz döküm alanlarında vatandaşlarımızın hem enkaz alanında hem döküm alanında kıymetli eşyaları var, o eşyalarıyla ilgili de güvenlik tedbirlerini alarak, bulunan şeyleri tutanağa bağlayarak yürütüyoruz. Binalarımızın yıkımını acilden, yıkıktan başlamak üzere gerçekleştiriyoruz. Buraları enkaz alanlarına taşıyoruz. Enkaz alanında ayrıştırılması gereken ne varsa demiriyle, PVC'siyle, ayrıştırma sürecini enkaz alanlarında yapmak, burada çevresel tüm tedbirleri alarak, konkasör kuracağız ve kurulmaya başlandı, bu konkasörlerle birlikte buradaki molozu da, o 50 milyon denilen molozu da konkasörlerden geçireceğiz. Bunu altyapıda kullanacağız, üstyapıda kullanılamaz. Altyapıda, yollarda, kanalizasyonda, içme suyunda ki ihtiyacımız var, o ihtiyacı da oradan gidermiş olacağız. Dönüştürülmesi gerekeni dönüştürmek suretiyle bu alanları da şehirlere zarar vermeyecek şekilde yönetmeye çalışıyoruz."
Asbest konusundaki kaygının hatırlatılması üzerine Kurum, demiri ayrıştıracaklarını, bunun da geri dönüşüme tabi tutulacağını vurguladı.
"Bu işin siyaseti yok"
İstanbul ve Marmara Bölgesi'ndeki deprem planlamalarına yönelik çalışmaların sorulması üzerine Kurum, İstanbul ve Marmara Bölgesi ile ilgili çalışmak isteyen herkesle uyumlu çalışmaya gayret gösterdiklerini belirtti.
Kurum, 270 bin dönüşüm projesinin devam ettiğini, bunun 93 bininin İstanbul'da sürdüğünü bildirdi.
Sosyal konutlar yaptıklarını hatırlatan Bakan Kurum, önceliklerinin dönüşüm ve vatandaşların sağlam konuta erişimi olduğuna işaret etti.
Tüm bileşenlerin de aynı anlayışla hareket etmesi gerektiğinin altını çizen Kurum, vatandaşların, belediyelerin bir seferberlik anlayışıyla hareket etmesi gerektiğini dile getirdi.
Kentsel dönüşüme farklı bakan belediyelere karşı yaptırımın olup olmayacağının sorulması üzerine Kurum, şunları kaydetti:
"Bugün, 11 ilimizdeki afet konutlarımızı yapmak ve bir an önce vatandaşlarımızı sağlam konutlarına yerleştirmek önceliğimiz. Aynı şekilde hemen buradaki süreci yoluna koyar koymaz Marmara Bölgesi'nde de aynı kararlılığı ortaya koymak zorundayız. Bunun siyaseti, partisi yok. Bunun dil, din, ırk ayrımı yok. Bunu yapmak zorundayız ve herkesin de bu bakış açısıyla sürece yaklaşması gerekiyor. Bunu bir milat kabul edip, bu milatla birlikte İstanbul'da da dönüşmesi gereken her yerde biz devletimizin tüm imkanlarıyla dönüşüm sürecini daha da artırarak devam edeceğiz. Yapmayan kişilerle, yapmayan kurumlarla ilgili de iradeyi ortaya koymalarını bekliyoruz. Yapılmaması durumunda da radikal bir tedbiri de hayata geçirmemiz gerektiğini kendi adıma düşünüyorum. Eminim ki onlar da bu sürece katılacaktır, katılmak isteyecektir. Tekrar söylüyorum bu işin siyaseti yok. Hep birlikte el ele vereceğiz. Nasıl bugün deprem bölgesi için 85 milyon el ele verdiysek Marmara'mız, İstanbul'umuz, Kocaeli'miz için de aynı anlayışla çalışacağız ve bu iradeyi ortaya koyacağız."
"Birkaç ilimizde şubat sonu itibarıyla ilk kazmalarımızı vuracağız"
Depremlerden etkilenen illerdeki konut projesine ilişkin soru üzerine Kurum, "Ay sonuna kadar 14 bin konutumuzun ihalesini gerçekleştirip sözleşmeleriyle birlikte inşa sürecine başlayacağız. Yani bu ay sonuna kazmalarımızı, şehirlerimize vurmaya başlayacağız. Mart başı demiştik ama birkaç ilimizde şubat sonu itibarıyla ilk kazmalarımızı vuracağız." diye konuştu.
Kurum, mart-nisan sonuna kadar Hatay'da 40 bin, Kilis'te 250, Gaziantep'te 18 bin 500, Şanlıurfa'da 3 bin, Diyarbakır'da 6 bin, Elazığ'da 3 bin 750, Adıyaman'da yaklaşık 26 bin, Malatya'da 44 bin 700, Kahramanmaraş'ta 45 bin, Osmaniye'de 9 bin 550, Adıyaman ve Adana'da 2 bin 200 olmak üzere 199 bin 739 konutun şehrin rezerv alanlarında yapılacağını bildirdi.
Diğer taraftan çelik konstrüksiyon ve betonarme olacak şekilde köy evlerinin projelerini hazırladıklarını aktaran Kurum, "Hatay'da 15 bin, Kilis'te 1000, Gaziantep'te 9 bin 500, Şanlıurfa'da 2 bin 81, Diyarbakır'da 2 bin 927, Elazığ'da 386, Adıyaman'da 9 bin 896, Kahramanmaraş'ta 13 bin, Malatya'da 17 bin 990, Osmaniye'de 1378, Adana'da 701 olmak üzere 73 bin 972 köy konutumuzu da yapacağız." bilgisini verdi.
"272 bin konut yapılacak"
Kurum, şehirler ve köylerde 272 bin konutun yöresel mimariye uygun yapılacağını vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Zemin artı 3-4 katı geçmeyecek ve şehrin ihtiyaçlarına göre; yani Hatay'da, Antakya'da balkon büyük ihtiyaç. Bu bölgede hava sıcak olduğu için vatandaşımız oralarda daha çok vakit geçirmek istiyor. 105 metrekare brüt, 85 metrekare net, 3 artı 1 daireler yapacağız ve balkonları hariç. Tip tip bunları ayırdık. Bu bölgeye özel projeler. Daha öncekiler de var, bu bölgeye özel de var. Ülkemizdeki en iyi mimarlarla kat planlarını, cepheleri, vaziyet planlarını, hocalarımızla zemin etütlerini çalışıyoruz ve eş zamanlı hepsini yürüterek, etap etap bu projelerimizi hayata geçiriyoruz.
Köy konutlarımızı da yöresel mimariye uygun şekilde, bölgenin taşı neyse, oradaki yöresel olguları, ihtiyaçları karşılayacak proje neyse bu anlayışla yapıyoruz. 93 metrekare neti olan 3 artı 1 köy konutlarımızı da vatandaşlarımızın ihtiyaçları doğrultusunda yapacağız. Öyle 'kara düzen, şuralara yerleştirelim' ile olmuyor bu işler, uykusuz çalışıyoruz. İngiltere'deki, Amerika'daki ofisi dahi kullanıyoruz, oradaki zaman farkındaki süreci de kullanıyoruz, 24 saat esasıyla arkadaşlarımız çalışıyor. Zeminin eğimine, kalitesine, oradaki derelere, eş yükselti eğrilerine göre vaziyet planları çıkıyor. Her şehrimizde aynı hassasiyetle bu süreci yürütüyoruz ve aynı anlayışla şehir merkezlerini çalışıyor olacağız."
"Acelemizin sebebi vatandaşımızı evlere yerleştirmektir"
Bilim adamlarının yeni konut inşası konusunda hızlı karar verilmesine yönelik sözlerinin hatırlatılması üzerine Kurum, deprem bölgesinde mikrobölgeleme, zemin etüdü, fay hattına olan mesafeyi koruma ve tüm fay hatlarının dijital ortama taşınmasıyla ilgili çalışma yaptıklarını anlattı.
Kurum, yetkin personel, kadro ve yüklenicilere sahip olduklarını ve tüm inşaat malzemecileriyle bir araya geldiklerini bildirerek, şöyle devam etti:
"Demirinden çimentosuna, tuğlasına kadar yapılacak deprem konutlarımızın, inşallah yeni bir güneş doğacak bu bölgede, inşa sürecine ilişkin malzeme tedarikinin bağlantısını dahi konuştuk. Demiriyle, çimentosuyla, kalıbıyla, boyasıyla hiçbir tedarik zincirinde problem yok. Hepsi buraya önceliklendirmek üzere süreci yürütecekler ve burada da malzemelerin artışına dahi hassasiyetimizi yürüteceğiz. Burada farklı bir tutum içerisine girmek isteyen, fırsatçılık yapmak isteyenlere de gereken cevabı gerekli şekliyle vereceğiz, bunu da milletimizin bilmesini isterim.
Biz acele etmiyoruz. Acelemizin sebebi vatandaşımızı bir an önce o çadırdan kurtarmak, konteynerden kurtarmak ve en sağlam, güvenli bir şekilde evlere yerleştirmektir. 1 milyon 180 bin konutumuz nasıl dimdik ayaktaysa yeni yapacak konutlarımızı da bu anlayışla ve bu hassasiyetle yapıyoruz. Sonuçta bu sözleşme süreciyle birlikte zeminde iyileştirilmesi yapılması gereken varsa bunlar yapılacak, kazılarımız yapılacak, şantiyelerimiz kurulacak. İnşallah 1-2 ay içerisinde bu bloklarımızı da çıkaracağız, göstereceğiz ve vatandaşlarımız 11 ilimizde eş zamanlı Cumhuriyet tarihinin en büyük afet konut yapım seferberliğini de görecek ve onları da mahcup etmeyeceğiz, onları üzmeyeceğiz ve işin sonunda diğer depremlerde, afetlerde olduğu gibi onların da inşallah dualarını alacağız. Onların mutluluklarına hep birlikte şahitlik edeceğiz."
"Elimizden gelen her türlü gayreti göstereceğiz"
Bir yılın sonunda depremzedelerin kalıcı konutlara geçme sürecinin başlayıp başlamayacağı ve büyük oranda ilerleme olup olmayacağına ilişkin soru üzerine Kurum, Elazığ, Malatya, İzmir, Kastamonu, Bartın, Sinop, Rize ve Antalya'da yaşanan afetlerin ardından belirtilen sürelerde konutların teslim edildiğini hatırlattı.
Kurum, Elazığ ve Malatya'da 1,5 yılda 45 bin konutun dönüşümünü yaptıklarına işaret ederek, şöyle devam etti:
"250 bin sosyal konutumuzu yapacağız' dedik ve şu an 43 binin yapımı devam ediyor. '50 bin sosyal konut' dedik, yaptık. '100 bin sosyal konut' dedik, 94 binin inşası fiilen devam ediyor. 3-4 binin sorunu vardı, onları da arkadaşlar çözüyor. Hepsini yapıyoruz. Neticede bunu da aynı anlayışla yapacağız. Biz elimizden gelen her türlü gayreti göstereceğiz. Takdir milletimizin ama şunu iyi bilsinler ki bu ekip yetkindir. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, önderliğinde, biz diğer afetlerde ne yaptıysak, biten konutlarımızı nasıl vatandaşımıza teslim ettiysek, şehrin en kıymetli, en değerli konutları olarak verdiysek... Çizik yok o binalarda. Elazığ'da, Malatya'da da deprem oldu. Gidin, bakın çizik yok o binalarda. Doğanyol, Sivrice, Pütürge, hepsinde yaptık, nasıl sağlam dimdik ayaktaysa inşallah bu yeni konutlarımız da aynı anlayışla yapılacak, aynı hassasiyetle yapılacak."
Fay hattı mesafesi nasıl belirlenecek?
Konutların fay hattına mesafesine yönelik soru üzerine Kurum, şu bilgileri verdi:
"Şu an 'fay yasası'yla ilgili bildiğim kadarıyla AFAD Başkanlığımız çalışıyor. Burada belki radikal başka kararları da içine koyacağımız bir süreci yönetiyor olacağız. Hocalarımızdan, bilim insanlarımızdan dünyadaki literatürleri de dikkate almak suretiyle bu mesafenin maksimum ne kadar olması gerektiğini istişare ettik. Oradan da emniyet payı almak suretiyle daha uzak mesafelere yerleşeceğiz. Bilim insanlarımız bunun daha kısa mesafesinde yapılabileceğini de söylüyorlar ama biz 500-600 metreden aşağı yaklaşmayacağız. O mesafede emniyetli alan nereyse, sağlam zemin nereyse oralara inşasını gerçekleştireceğiz."